"Kızgınlığım yaklaşıyor, onu atlattıktan sonra çıkmak istiyorum."
Sonunda Taehyung zihninde dolananları dile getirdiğinde gülümsedi Jeongguk, "Sen nasıl rahat edeceksen, o zaman çıkalım." dedi sadece, onun kollarından ayrılarak ayağa kalktı ve kütükten indi, "Yürüyüşe devam edelim." dedikten sonra arkasını döndü ve ağaçların arasında ilerlemeye başladı. Taehyung'un neden bu konuda bu kadar çekingen davrandığı konusunda hiçbir fikri yoktu. Onu anlamak bazen zordu, o kızgınlık döneminin her anında Jeongguk'un yanında olmuşken, onun yardım etmesine izin vermeyecek miydi?
Ondan izin almasına da gerek yoktu.
Yan yana yürürken parmaklarını tuttu Taehyung, sadece parmaklarına yapılmış hafif bir dokunuştu bu. "Daha ne kadar yürüyeceğiz?" Jeongguk hafif bir tonda sordu, Taehyung hala elini tutuyordu ve adımları birbirine uygundu. "Biraz daha yürüyelim, ileride kasaba girişinde güzel bir yer var." Başını salladı sadece Jeongguk, aklı çok fazla karıştıktı ve onu anlamaya çabakıyordu.
Küçük bir kafeye geldiklerinde beraber içeri girdiler, yaşlı bir amca tezgahın arkasında oturuyordu. Köşedeki bir masaya geçmeden önce amcaya selam verdiler ve karşılıklı oturdular. "Müşteri geldi." Amca kapının arkasındaki birine sesledi, Jeongguk içeriden gelen gence baktığında kaşlarını çattı, ondan kesinlikle hoşlanmıyordu.
"Nasılsın Taehyung?"
Hansol gülümseyerek karşısında oturan alfaya sorduğunda görmezden gelinmiş olmaya katlanamıyordu, kendisi de buradaydı ve bir omega, alfa ile direkt olarak konuşuyordu. "İyiyim, sen nasılsın?" Hansol ikisinin önüne de menüyü bırakmanın ardından "İyiyim, seni özledim, pek uğramıyorsun artık." Parmakları menüyü hızla kendine çekti ve içinde göz gezdirmeye başladı. "Bu aralar durumlar biraz karışık, bir süre ortalarda olmayabilirim." Kaşlarını çatarak karşısındaki çocuğa baktı, sinirlerine oynuyordu resmen. Feromonları onun baskından kaçmak için onu zorlarken gözlerini kısa bir anlığına yumdu, onları geri göndermeyi deneyerek sakinleşmeye odaklandı.
Taehyung et ve patates de karar verdiğinde o da aynılarını istedi, Hansol yanlarından uzaklaştığında Taehyung ona bakıyordu. "Neden buradayız?" diye sordu sinirlerine hakim olmaya çabalayarak. Taehyung onun neden sinirli olduğunu anlamaya çabalarken, "Burası güzel bir yer, hoşuma gidiyor." diye cevap verdi. Jeongguk masanın üzerinden ona doğru eğildi, "Beni buraya sana asılan bir omegayı izlemem için mi getirdin Kim Taehyung?" Sesindeki öfkeye hakim olamıyordu, Taehyung'un dudakları şaşkınlıkla aralanarak itiraz etmek istedi.
"Biliyor musun, bir karar vermen gerek. Ben omega değilim, alfayım. Eğer bir omeganın ilgisine muhtaçsan, benden uzak dur."
Arkasına yaslandı, gözleri nemlenmeye başlamışken parmakları avuç içine batıyordu. "Jeongguk." Taehyung'un sakin sesini duyduğunda ona baktı, "Öyle bir şeye ihtiyacım yok, ne alfa ne de omega, hiçbiri umurumda değil. Benim için sadece sen varsın." Buna inanmıyordu Jeongguk, "O zaman neden buradayız? Neden ben bir omeganın sana kur yapmaya çalışmasını izlemek zorundayım?" Kendine hakim olması zordu, feromonları onun isteği dışında hareket ederken yerinden kalktı Taehyung, parmaklarını Jeongguk'un boynuna yerleştirerek sakinleşmesi için gezdirmeye başladı.
Jeongguk sakinleyerek gözlerini kapattı, "Gitmek istiyorsan gidelim bebeğim ama sana yemin ediyorum, senden başka kimseyi istemiyorum. Hansol benim arkadaşım sadece, hiçbir zaman da ona başka gözle bakmadım." Bakışlarını birleştirdi, Taehyung'un elini tutarak boynundan uzaklaştırdı. Onun kendisini bu kadar kolay sakinleştirebiliyor olması normal değildi, ona karşı bu kadar zayıf olmak da istemiyordu.
Taehyung yerine oturduğunda Hansol yemekleri getirdi, ikisine yemekleri verirken ona bakmadan tabağının köşesine ketçap ve mayonez sıktı. Bir kez olsun ona dönüp bakmadı, "Bir şey isterseniz seslenin." demenin ardından yanlarından ayrıldı. "Sinirlenme, lütfen." Taehyung'un söylediği onu sinirlendiriyordu. "Bir an önce buradan gitmek istiyorum, eğer seni bırakıp gitmemi istemiyorsan, sus." Taehyung omuz silkerek ketçap mayonez sıktı tabağına.
Sessiz devam eden yemek, Hansol'un yeniden masalarına gelmesi ile Jeongguk'un sinirlenmesine sebep olmuştu yeniden. "Başka bir şey istiyor musunuz?" Hansol'un sorusuna aldırmadan önündeki yemekleri yemeye devam ediyordu. "Bebeğim, bir şeyler istiyor musun?" Taehyung'un ona tatlı bir hitap kullanarak soru sorması ne kadar mutlu etse de duruşunuzu bozmamaya karar verdi. "İstemiyorum." diye mırıldandı ağzına et parçasını atmadan önce. "Ben biraz daha patates istiyorum." dedi Taehyung, omega yanlarından ayrılırken Jeongguk onun burnuna gelen kokusu ile kaşlarını çattı. Taehyung'u etkilemeye çalışmak için feromonlarını kullanmaya çabalaması sinir bozucuydu.
Yeni patatesler geldiğinde bir kısmını onun tabağına döktü Taehyung, sessiz bir şekilde yemeğe devam ediyor olmaları onu germişti. Jeongguk'un ne kadar sinirli olduğunu görebiliyordu, bir kez olsun başını kaldırarak yüzüne bakmamıştı. İç geçirerek yemeğini yemeye devam etti, burası biraz dinlenmek ve güzel yemek için geldiği bir mekandı, Hansol ise sadece arkadaşı olarak gördüğü biri.
"Korkuyorum."
Jeongguk sessizliği bozarak mırıldandığında ona baktı, gözleri hala akmaya hazır gibi duruyordu. Ona korktuğu şeyin ne olduğunu sorabilirdi ama yapamıyordu, "Bir gün eşin ortaya çıkarsa ve ben, senden vazgeçmek zorunda kalırsam diye korkuyorum." Taehyung parmakları arasındaki çatalı masaya bıraktı. "Benim bir eşim yok, Jeongguk." İç geçirdi küçüğü, gözlerinden bir damla yavaşça süzüldü. "Bunu bilmiyoruz, hyung. Geleceğimizin ne olduğu konusunda ikimiz de belirsiziz. Daha önce eşi olan Beyaz Alfa olmuştu, biliyorsundur." Bir şey demedi Taehyung, aynı korkuları kendi de yaşıyordu. Jeongguk gittikçe asıl gücüne kavuşuyordu, bu da bir yerlerde eşi olabileceği anlamına geliyordu, onunla karşılaşma olasılığı artıyordu.
Yemeklerini bitirmenin ardından Jeongguk hesabı kendi ödemek konusunda ısrarcı oldu, beraber kafeden çıkarak ormana dalmadannönc nehir kenarında yürüdüler bir süre. Kolunu Jeongguk'un beline sararak onu kendine çekti, başını omzuna yaslamış olan küçüğü gülümsemesine sebep oldu. "Senden asla vazgeçmem Jeongguk, sana olan hislerim basit değil. Üstelik kurdum bile senin yanındayken deliriyor, bir omeganın değil, başka bir alfanın değil. Onun da tek istediği, sensin." Jeongguk'un içinin rahatlamasını ve bu konuyu rafa kaldırmak istiyordu.
Başından geçenleri düşündükçe delirecek gibi hissediyordu, adımları birbirine karışarak yürürken Taehyung'un kendini ona adadığını bilmek iyi hissettiriyordu ama görmüştü. Seokjin ve Namjoon, onun gördüğü en büyük aşklardan birine sahiptiler ve şimdi, ikisi de eşi ile birlikteydi. Birbirlerine ait olan hisleri, birinin eşi ortaya çıkarsa hiçbir işe yaramayacaktı. Bunun tek bir çözümü vardı ve birkaç gecedir, tek düşündüğü buydu Jeongguk'un. Taehyung'un kızgınlığının geliyor olması da bunu yapmaları için bir fırsattı. Olduğu yerde durduğunda, Taehyung da onunla birlikte durmak zorunda kaldı. Gözlerini gri gözlere çıkararak orada gördüğü kendisine baktı. Berraktı, şefkat doluydu. Taehyung her zaman ona olan bakışlarında şefkat saklardı.
"Ben senin eşin olmak istiyorum."
mia ✨
YOU ARE READING
invisible string' taekook
Fanfictionomegaverse* twin* ''beni çeken bir ip tüm bu yanlış yollardan, doğruca kasaba barına tek bir altın iplik beni sana bağladı'' jeon jeongguk, kendini bir alfanın kollarında bu kadar güvende ve huzurlu hissederken, kendinin de bir alfa olduğunu unutuyo...
on sekiz, fast forward to the end
Start from the beginning
