yirmi yedi, wide blinking eyes look at me the same way

3.3K 439 59
                                    

ay, hala güneşe aşık mı?sen hala kusurlarımı saymaya devam ediyor musun?ama bunu nasıl başaracağım?bana ateş yakan çocuğa,kalbin hâlâ benim adımı hatırlıyor mu?

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

ay, hala güneşe aşık mı?
sen hala kusurlarımı saymaya devam ediyor musun?
ama bunu nasıl başaracağım?
bana ateş yakan çocuğa,
kalbin hâlâ benim adımı hatırlıyor mu?

lav, from me, the moon

Ω

Ayaklarını sallarken karşısında oturan çocuğa bakarken bunu yapmadan duramıyordu Jeongguk, herkesin bakışlarının üzerinde gezindiğinin farkındaydı. Bundan nefret ediyordu, hayatı boyunca bu bakışlara maruz kalmaktan nefret ediyordu. Ağlamamak için üst dişlerini alt dudağına geçirirken gözlerinin nemlenmesine emin olamadı.

Elindeki çatalı önündeki tatlıya daldırdığında Taehwan'ın bakışlarını üzerinde hissediyordu, ağlamamak için kendini sıkıyor olduğunun farkındaydı. "Jeongguk, iyi misin?" Aslında mutlu hissediyordu, dün akşamdan itibaren bebeği hissediyordu, onun kalp atışları sakinleşmesini sağlıyor, mutlu ediyordu. "İnsanların bakışlarından nefret ediyorum." Çatalındaki tatlıyı ağzına atmanın ardından gözlerini devirdi, iyi hissetmiyordu.

Arkadaşının bakışları insanların üzerinde gezindi, Jeongguk'a geri dönerek iyi olmasını istediğini mırıldandı, ona sarılmak istiyordu ama çekiniyordu. "İnsanları umursamamalısın." Bunu diyor olsa da kendisi de umursamadan edemiyordu, "Öyle ama elimde değil, bakışlar bak." Elinde olmadan sesini yükseltti Jeongguk, kalkıp gitmek istiyordu ama Taehyung kendisi için bu kadar çok şey yapıyorken kaçıyor olmak istemiyordu.

Sessiz devam eden tatlı yemeleri kafeye Seokjin'in girmesi ile gergin bir hal aldı, Taehwan başını o yana çevirmeden önündeki tatlıyı yerken ayaklandı Jeongguk. Seokjin'e kollarını sararak sarıldığında saçında hissettiği parmaklar gülümsemesini sağladı, "Tebrik ederim Jeongguk. Mutlu olmanı çok istiyorum." Gülümsedi, "Ben de senin mutlu olmanı istiyorum, hyung." Yeniden sarılmalarınım ardından Seokjin tezgaha ilerlerken yerine döndü, Taehwan hala deli gibi tatlıyı yiyordu.

"Ne zamana kadar böyle devam edecek?"

Jeongguk'un sorusu karşısında oturan omeganın bakışlarını yemekten çekerek kendisine çevirmesine sebep oldu, "Bilmiyorum, Gguk. Benimle konuşmak istemeyen o." Omuz silkerek arkasına yaslandı, Seokjin oradaki omega ile konuşurken gülümsüyordu, iç geçirerek "Onunla konuşmayı dene." dedi, "Siz eşsiniz. Daha ne kadar ayrı durabilirsiniz ki?" Bu konuda haklıydı Jeongguk, arkadaşı da bunu biliyordu, sütünü bitirmenin ardından yarım bıraktığı tatlısını bitirdi ve beraber kalktılar.

Kasabayı ne kadar özlemiş olursa olsun, insanların bakışlarından hoşlanmıyordu, Taehwan ile yan yana yürüyerek yolda ilerlerken birkaç kişi selam veriyordu. İnsanlara karşılık vermek zor geliyordu, hiçbiri kendi olduğu için vermiyordu bu selamı, ya babasının ya da Taehyung'un saygısından dolayı bunu yapıyorlardı, farkındaydı.

Ana yolda devam ederken "Hatırlıyor musun?" diye sordu Taehwan, "Sanırım on yaşındaydık. O zamanlar ben çok yaramazdım. Seni sürekli iterdim ve bir keresinde düşmüştün. Yanağın kanlar içinde kalmıştı." O günün hatıraları Jeongguk'un zihnine düştü, çok fazla korktuğunu hatırlıyordu, çok fazla. Her şey sanki düştüğü andan beri bulanıktı. "Beni eve taşımıştın." dedi gülerek, "Aslında seni eve taşıyan ben değildim, çok korkmuştum ve deli gibi ağlıyordum. Seni eve taşıyan Taehyung'tu, ben ağlamaya devam ederken eve taşıdı, yaranı temizledi, üzerine battaniye örttü." Jeongguk duydukları ile duraksadı, o kişinin her zaman Taehwan olduğunu düşünmüştü çünkü yanında olan oydu.

Beraber devam etmeye başladılar yollarına, "Taehyung kimseyi sevmez sanıyordum ama o kadar endişelenmişti ki senin için, benden almasından ve seni daha çok sevmesinden korkum hep." Taehwan'ın itirafı devam ederken, ellerini üzerindeki ceketin cebine soktu, "Her şeyden korkuyordum sanırım ben ya, ama korktuğum başıma geldi. O seni benden daha çok sevdi, sen de onu." Gülümsemesini durduramadı, onu düşünmek bile mutlu ediyordu Jeongguk'u, "Sizin sadece mutlu olmanızı istiyorum." Birbirlerine gülümseyerek bakarken girdiler bahçeye.

Verandadaki sandalyesinde oturan Taehyung hem Jeongguk'un hem de bebeğin kalp atışlarını duyduğunda gülümsemiş olsa da, bahçeye giren ikilinin gülüşmeleri yüzünün düşmesine sebep oldu. Jeongguk'un onu sevdiğini biliyordu, ona tapıyordu fakat güzel yürekli sevgilisinin onu hemen affetmiş olması biraz canını sıkıyordu, Taehwan her zaman Jeongguk'a yakın olan kişi olmuş ve ondan uzak durmasına sebep olmuştu, aynısının olmasından deli gibi korkuyordu.

Beline dolanan kollar ile gülümsemeye çabaladı, kollarını onun bedenine dolayarak sıcaklığı ile mest olmuş hissediyordu, Jeongguk onu gördüğü andan itibaren onun mucizesiydi, her şeyiydi. Dudakları onun siyah saç tellerine dokunduğunda kollar daha sıkı sardı onu, "İyi misin, sevgilim?" diye sordu, ona dolandığı andan itibaren hızlanan kalp atışları memnun ediyordu Taehyung'u, "İyiyim hyung, yorgunum sadece." Verandadaki geniş koltuğa beraber oturduklarında Taehwan hala ayakta dikiliyordu.

Bir an önce evlerine taşınmak konusunda ısrarcı olmak istiyordu Jeongguk ama Taehyung'a da baskı yapmak istemiyordu. Halletmesi gereken meseleler vardı, özellikle Taehyung'un, bunlar düzelmeden bir adım atmak istemiyor da olabilirdi. "Taehyung." diye mırıldandı, kolunda gezinen parmaklar Jeongguk'u mutlu ediyordu, "Liderlik konusunda ne düşünüyorsun?" Teninde gezinen parmakların gerginliğini hissediyordu Jeongguk, dudaklarını birbirine bastırmış olduğunu gördü.

Taehwan onlara veda ederek Jeongguk ile yeniden görüşmenin sözünü almanın ardından onları yalnız bıraktı. "Jeongguk." Taehyung'un ciddi sesini çok nadir duyuyordu, bunun hoşuna gitmesi normal miydi, emin değildi fakat bu kadar ciddi konuştuğu zamanlarda kalp atışlarına engel olamıyordu. "Ben liderlik falan istemiyorum. Ben kabul etmezsem, sen etmek zorunda kalacaksın. Sana bunu yüklemek istemiyorum, sen istiyorsan orası ayrı tabii. Ben seninle mutlu olmak dışında bir şey istemiyorum." Duydukları Jeongguk'u mutlu etti, kolları arasında biraz doğrularak bağdaş kurdu ve yüzlerinin birbirine dönmesini sağladı.

"Ben de istemiyorum."

Taehyung'un bakışları yüzünde gezerken ellerini kucağına bıraktı Jeongguk, gergin bir şekilde oturmaktan kendini alıkoyamıyordu. "Burada bana fazlalık, lanet muamelesi yapan insanlara liderlik etmek istemiyorum. Bunu hak etmiyorum bile. Babam harika bir liderdi ama ben onun gibi olamam asla." Taehyung'un elleri onun ellerini tutarak kendi kucağına çekti, "Seni seviyorum Jeongguk, eminim harika bir lider olurdun ve hepsi söylediklerini tek tek yutmak zorunda kalırdı ama istemiyorsan, ben de istemiyorum." Jeongguk ellerini ayırarak kollarını onun boynuna doladı, Taehyung'un kolu beline dolanarak ona sarıldı.

Bu konu ile ilgili konuşmaları gereken çok fazla şey vardı ama Jeongguk neredeyse uyuyakalmak üzereydi, Jimin'in neşeli sesini duymak gözlerini aralamasına sebep oldu. Arkadaşınım sarılışı ile Taehyung'un sarılması arasında kalmak onu çok mutlu etmişti, ikisinin de ona hep sarılmasını istiyordu.

Jimin'in neşesi ortamı biraz olsun değiştirirken sakin bir şekilde koltukta oturan Min Yoongi'ye kaydı Jeongguk'un gözleri. Arabada babasının festivale giderken söyledikleri düştü aklına, Yoongi'nin babasının onu lider olarak yetiştirdiğini söylediğini hatırladı. Yerinde doğrularak annesinin bıraktığı kakaolu süt dolu kocaman bardağı eline aldı. Bakışları Yoongi'ye sabitlendiğinde büyüğünün bakışları ona döndü, sorgular haldeki bakışlar gülümsemesine sebep oldu. "Hyung." dedi neşeyle, bu yanındaki iki kişinin de ona bakmasına sebep oldu.

"Kasabanın lideri olmak ister misin?"

☁️

invisible string' taekookWhere stories live. Discover now