Chapter 7 : Soul Combination

1K 148 50
                                    

Elimdeki diğer şişeyi de ben içtiğimde saniyeler içinde boğulma hissi ve büyük bir endişe bedenimi kapladı. Neredeyse nefes alamıyorum diyecek hale gelmiştim.

Tabi bu sırada Jisung da yavaş yavaş ayılıyordu. Küçük öksürüklerden sonra elini kaldırıp yüzüme bir tokat attı. "Gerizekalı! Beni neden dinlemiyorsun? Yüzemiyorum ben mal!" Etrafına baktıktan sonra kolarını bana sardı. "Neden hala sudayız?" Diye bağırdı.

  İliklerime kadar hissediyordum sinirini. Derin bir nefes verip sakin kalmaya çalışarak "Önce biraz sakin ol. Duygularınla beni de etkiliyorsun." Dedim.

  Çatılı kaşlarını sudan çekip bana yöneltti. "Ne duygusu? Ne saçmalıyorsun? Çıkar beni buradan!"

  Sakinleşmeyeceğini anladığımda kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Sonuçta hareketlerimiz birbirlerini etkiliyordu. Sakin ve yavaş nefesler alıp verirken o da benimle birlikte yavaş yavaş sakinleşirken konuşmaya başladım. "Şimdi söyleceklerimi iyi dinle." Dedim ve onu kendimden biraz uzaklaştırdım. Kolyemi göstererek "Bunun ne olduğunu biliyor musun?" Diye sordum.

Biraz düşündükten sonra dudaklarını büzüp kafasını iki yana salladı. "Hayır ama aynısından Felix'te de vardı. Fakat seninki neden boş?" Dedi.

  Gözüne doğru yol almış saçlarını geriye doğru çektim ve gergin bir gülümseme ile "Buna ruh birleştirme suyu diyoruz." Diye mırıldandım. "Bunu içersek eğer ruhlarımız birleşir. Yani ruh eşi oluruz. Bunun yanında karşı taraftaki ne hissediyorsa onu da hissetmeye başlarız ve duygularımız daha belirgin olur."

Jisung anladığını belli edercesine kafasını salladı. "Peki neden bana bunları anlattın?" Diye sorduğunda dudaklarım birbirine kenetlenmiş bir şekilde açılmıyordu. Kalbim deli gibi depar atıyordu ve onun bunu hissettiğine adım gibi emindim. "Oh..." Diye mırıldandı. Ne olduğunu anladığı yüz ifadesinden gayet belli oluyordu.

  Bir telaşla konuşmaya başladım hemen. "Sen boğuluyordun ben de ne yapacağımı bilemedim. Suyu içince deniz erkeğine dönüşeceğin için içirdim. Yoksa kötü bir amacım yoktu." Dedim ellerimi iki yana sallayarak.

  Kalbim iki kat şiddet ile atmaya başladı. Jisung da heyecanlanmıştı. Ellerini yavaşça omzumdan çekip geriye doğru çekildi. Sudan kuyruğunu çıkarıp uzun süre süzdü. Benim bebek mavisi kuyruğuma tezat onunki lacivertti. Normalde bir gardiyanda olması gereken kuyruk rengi de buydu. Dudaklarımı ısırıp bakışlarımı kaçırdım.

  Bu sırada Jisung kuyruğunun ucunu tutup "Ay ben balık mıyım şimdi!" Diye bağırdı. Lütfen takıldığın tek yer bu olsun Jisung.

  Bakışları bana doğru kayarken içimdeki sıkıntıyı hissetmiş olacak ki kaşları havalandı. "İyi misin?" Diye sordu tatlı bir ifade ile. "Ay ben sana tokat attım! Özür dilerim ama o kadar sinirlendirdin ki beni, tutamadım kendimi."

  Eli yanağıma doğru gitmiş sanki acıyormus gibi okşamıştı orayı. "Sorun değil. Tek derdimiz bu olsun..." Dedim ve elini geri indirdim.

  Yüzünde küçük bir gülümseme yerleştirip bu sefer tamamiyle geriye çekilmiş ve kuyruğunu olduğu yerde sallayıp bir şeyler anlamlandırmaya çalışarak "Ee ben nasıl geri insan olacağım?" Diye sormuştu.

Ellerimi saçlarıma daldırıp "Bir haftanı Atlantis'te geçirmek zorundasın. Sonraki haftayı da karada geçirmek zorundayız." Diye mırıldandım. Cidden bir gün ne kadar ters gidebilirse o kadar ters gidiyordu.

"Diğerlerine nasıl haber vereceğiz? Benim telefonum su geçirmiştir şimdi." Dedi ve anlına vurdu. "Beni doğru düzgün dinleseydin şu anda bu halde olmazdık."

Mermaid °Changlix°✓Where stories live. Discover now