Chapter 18 : You Never Walk Alone

840 116 16
                                    

  "Bunlar da Soonie, Doongi ve Dori. Sana anlattığım denizatları. Çok tatlılar değil mi?" Felix gülümseyerek Soonie'nin çenesini okşarken Soonie başını tamamen başını ellerine yerleştirdi. Kedi gibilerdi sanki.

  "Dori senden hoşlanmıyordu yanlış hatırlamıyorsam?" Dedim ve birinin başını da ben okşamaya başladım. Başındaki çıkıntılar elimi huylandırsa da hoşuma gitmişti.

  "Evet ya, bak." Deyip elini Dori'ye doğru uzattı. Dori hızla ondan kaçarken yanıma geldi ve başını kuyruğuma sürttü. Ben kahkaha atmaya başlarken Felix "Gülmesene ya!" Deyip somurtmuştu.

  Sonunda sakinleştiğimde Doriyi elime aldım. "Ne yaptın kediye doğruyu söyle."

  Yüzünü buruşturdu. "Kedi mi?"

  Şaşkınca ona baktım. "Kedi mi dedim?" Masumca kafasını sallarken gülümsedi. "Merak etme hiçbir şey yapmadım kediye. Sarayda saklambaç oynarken kaybolmuştu, ondan beri sinirli sanırım." Dedi ve omuz silkti.

  "Hayvanla saklambaç mı oynadın Felix, hem de sarayda?" Dedim hayretle.

  Hemen omuzlarını silkti. "Yanımda birlikte vakit geçirebileceğim kimse yoktu ki. Chan ve Hyunjin karadaydı, Minho da eğitimi yüzünden denizatlarıyla bile ilgilenemiyordu. Hyunjin buraya geldiğinde de onu neşelendirmek için uğraşıyordum bütün gün. Bazen geceleri ağlamasın diye yanında beklediğim de oluyordu."

  Kucağımdaki denizatını bir kenara bırakıp Felix'e sarıldım. "Bundan sonra hiç yanlız olmayacaksın. Sadece sen ve ben. Bir de birbirimize verdiğimiz ufak tefek bütün sözler."

  "Siz gelmeden önce çok korkmuştum. Söz vermiştin bana ama..." Sözlerine devam edemediğini fark ettiğimde rahatlaması için saçlarını okşadım. "Ne kadar korktuğunu ve üzgün olduğunu iliklerime kadar hissediyordum Lix. İkimiz de zor zamanlar geçirdik. Açıkcası benim de umutlarım tükenmişti. Jisung gelip benimle konuşmasaydı şu an Soyeon ile evli olabilirdin ve ben her gün bu ihtimali düşünerek uyuyorum."

  "Jisung bence aramızdaki en olgun kişilerden biri. Belli etmese de zehir gibi kafası var." Ona kafamı salladım. Onun yapamayacağı hiçbir şey yoktu. Hem vokali, hem de rapi vardı. Söz yazma konusunda mükemmeldi. Ayrıca zekiydi de. Notları her zaman en tepede olurdu. Eğer müzikle uğraşmasaydı kesinlikle ondan dedektif olurdu.

  Kapı çalınca düşüncelerimden sıyrıldım. Felix gel komutu verdikten sonra içeriye bir muhafız girdi. "Kral ve kraliçe sizi çağırıyor prensim."

  Felix endişeyle bana baktığında ellerini ellerim arasına alarak "Korkma bir şey olmayacak. Biz tavrımızı ortaya koyduk zaten." Dedim.

  "Ama babam da çağırıyormuş. Ya annem karar değiştirdiyse?"

  "Kraliçe her zaman bizim tarafımızda olacak Lixie~ Güven bana." Güven verici bakışlarımı ona yolladığımda biraz olsun rahatladığını hissettim ve gülümsedim. "Bu duyguları hissetme işini çok sevdim ya. Sana bir şey olursa ilk ben bileceğim sanırım."

  Tatlı bir şekilde kıkırdadı. "Hadi gidelim. Babam bekletilmeyi sevmez." Ona kafamı salladığımda birlikte odasından çıktık. Uzun koridorları geçtikten sonra büyük bir kapının önünde durduğumuzda derin bir nefes verdim. Endişelendiğimi hissettiğimde göz ucuyla Felix'e baktım.

  Kıkırdayıp elimi sıkıca tuttu. "Az önce bana diyordun korkmana gerek yok diye şimdi sana ne oluyor?"

  "Bir an kendimi ailenle ilk kez tanışıyormuşum gibi hissettim de." Deyip ben de kıkırdadım. Aklıma gelen şeyle yüzüm anında asıldı tabi. "Yandık biz! Baban kesinlikle bana gıcık oluyordur!"

  Gözlerini devirip boşa kalan elini yanağıma yerleştirdi. "Sevgilim sence de biraz fazla gerilmedin mi? Babam ne kadar katı olsa da bana karşı anlayışlı biri. Eminim o da benim için doğru kararı vermeye çalışmıştır."

  Hitap şekli beni benden uçururken sesi sanki sakinleştirici bir şarkı dinliyorum gibi gelmişti. "Sevgilim mi?"

  "Aptal." Deyip sırıttı ve bana sormadan kapıyı çaldı. Ona gözlerimi büyütürken kapının açılmasıyla duruşumu düzelttim. Elimi de çekmeye çalışıyordum fakat Felix sıkıca tutmuştu.

  İçeriye girip eğilerek selam verdik. Bir kaç saniyelik sessizlikten sonra Felix ellerimi bırakıp hızla ailesinin boynuna atladı. "Sizi böyle görmeyi çok özlemişim!"

  Babasının yüzündeki gülümsemeyi gördüğümde içime neredeyse su serpilmişti. Üçlü birlikte kucaklaştıklarında bana sadece öylece izlemek kalmıştı.

  "Ne duruyorsun Changbin? Gelsene sen de. Sonuçta sen de artık bizim aileden sayılırsın." Kraliçenin samimi konuşmasıyla beyin fonksiyonlarım bir kaç saniye durmuştu. Kralla göz göze geldiğimde kafasını sallayınca ben de onlara katıldım. Bir kaç saniye öyle durduktan sonra ayrıldık ve kraliçe konuşmaya başladı.

  "Dün sizin hakkınızda detaylıca konuştuk. Hem tek hem de soylularla ve bir karara vardık."

  Kraliçe konuşmayı kesince kral konuşmayı sürdürdü. "Soyeon ile konuştuğumuzda o da bu ilişkiyi istemediğini söyledi. Bu durumda da evlenmeniz için bir neden kalmadı. Başka birini de aramayacağım. Yani Changbin ile ilişkine izin veriyoruz fakat bir şartla."

  Kraliçe samimi sesiyle konuşmayı devam ettirdi. "Yarın hep birlikte konsey ile anayasamızı değiştireceğiz. Soyluların karaya çıkma yasağı kalkacak, insanlarla ilişki kurma yasağı da kalkacak. Yani karada ilişkinizi nasıl yürütüyorsanız burada da yürütebileceksiniz."

  Kral hemen sözleri devraldı. "Şarta gelirsek; elbette bizim ömrümüz sonsuz değil ve Atlantis'in bir krala ihtiyacı var. Bu yüzden şimdi evlenmesen bile en az beş yıl içinde evlenmen gerekiyor. Eğer kabul ederseniz anayasadaki bir maddeyi daha değiştireceğiz."

  Konuşmadan çıkardığım şeylerle kaşlarım çatılırken "Bir dakika, tam olarak neyi kabul ediyoruz?" Diye sordum.

  Kraliçenin gülümsemesi yüzünde büyürken "Evliliği. Birlikte en az beş yıl içinde evlenmeyi kabul ediyor musunuz?" Dedi.

  Gözlerim şaşkınlıkla büyürken ne diyeceğimi bilememiştim. Felix ise heyecanla karışık büyük bir gerginlik hissediyordu. "Ben... Ne diyeceğimi bilemiyorum. Çok ani oldu."

  "Akşama kadar vaktiniz var. İstediğiniz kadar düşünebilirsiniz."

  Gözlerim Felix'e kayarken isteyip istemediğini ölçmeye çalışıyordum. Ama o kadar ifadesizdi ki... Duygularını bile hissedemiyordum.

  Bakışlarım yine ailesine dönerken "Sanırım kararımı çoktan verdim." Dedim. Meraklı bakışlar yine bana dönerken Felix'in içinde küçük bir heyecan kırıntısı oluştu. "Felix ne istiyorsa onun olmasını istiyorum."

  Felix gözlerini pörtletmiş bir şekilde bana bakarken bir anda bana sarıldı. "Tanrım, bir an hayır diyeceksin sandım."

  "Ee sen ne diyorsun?" Diye sordum sırıtarak.

  Düşünüyormuş gibi yaptıktan sonra şirince "Okulun bittikten sonra evlenelim diyorum." Dedi.

  "Bana uyar."

  "Sana uyarsa bana hep uyar!"

~🧜‍♂️~

~🧜‍♂️~

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Mermaid °Changlix°✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin