Chapter 17 : Escape 2

860 115 14
                                    

Her taraftan hayret sesleri yükselirken Felix'in "Ama bu nasıl olur?" Diye sorduğunu duydum. Gülümseyip ellerini tutup onu biraz daha kendime çektim.

Kralın sözleri sessizliği sağlarken ona kaşlarımı çattım. "Kimse prens Felix'in bu ihanetini unutmayacak!"

Felix'in ellerimdeki elinin tutuşu sıklaştı. "Asıl kimse senin zorla birini evlendirmeye çalıştığını unutmayacak baba! Ne Soyeon istiyordu bu evliliği ne de ben. Şu an eğer onlar buraya gelmeseydi belki de ölecektim."

Kral histerik bir kahkaha attı. "Sırf evlenmemek için ruh birleştirme suyunu mu içirdin ona yani?"

Felix boynundaki kolyesini herkesin görebileceği şekilde kaldırdı. Bir anda elini yumruk yapıp şişeyi kırdı ve etrafa güzel bir koku yayıldı. Bunun ne anlama geldiğini bilmiyordum ama herkes yine şaşırmıştı. Bana dönüp baktığında kocaman gülümsedi. "Geleceğini biliyordum."

Yan bir sırıtış vererek "Sözlerimi tutmam gerekiyordu." Dedim.

Dudağıma bir öpücük kondurduğunda şaşkınca ona bakarken "Hadi gidelim." Dedi. Sonra karşısındaki kalabalığa dönerek "Size düğününüzde iyi eğlenceler!" Dedikten sonra beni çekerek salondan çıkardı. Hiç duraksamadan saraydan çıktığımızda bir kaç bakış bize döndü.

"Annemi nasıl buldun?" Diye sordu merakla ilerlerken.

Derin bir nefes alarak kelimelerimi seçtim ve konuşmaya başladım. "Benim ailem ve senin annen eskiden arkadaşlarmış. Bir kaç kötü şey olduğu için birbirlerinden nefret etmeye yani daha doğrusu benim ailem senin annenden nefret etmeye başlamış ve anneni akıl hastanesine kapatmışlar."

Gözlerini büyüterek bana baktığında üstümdeki baskı yüzünden daralmıştım. "İstersen hikayeyi annenden dinle çünkü bunu anlatmak benin için biraz zor." Kafasını sallayıp önüne döndüğünde bizimkiler de yanımıza gelmişti.

Jisung hemen heyecanla konuşmaya başladı. "Vay be Lix! Cok havalıydın! Annen de çok havalıydı!"

Hyunjin, Seungmin'i kolunun altına aldı. "Bence en şaşırtıcı şey Felix ve Changbin'in ruh eşi olması. Hala inanamıyorum ben."

"Aslında bunun hakkında bir kaç bir şey biliyorum sanırım." Chan'ın konuşmasıyla hepimiz ona döndük. "Doğduğundan beri ruh eşi olan bedenler varmış ve ruhların birliğini belli etmesi için ilk öpücük yeterliymiş."

Üstümde bir çift bakış hissettiğimde ona döndüm. Utanıp önüne döndüğünde gülümsedim. "Ne ara öpüştünüz lan siz?"

Jisung'a baygın bakışlar atarken "Jisung gelip kötü haberi vermeden bir kaç saniye önce." Dedim. Direkt dil çıkartınca gözlerimi devirdim.

Felix kızarık yanaklarıyla konuyu değiştirdi. "Ne yapacağız şimdi?"

Chan hyung "Bir gün burada kalalım, yarın döneriz." Dediğinde Felix hemen karşı çıktı. "Bıktım buradan! Gidelim lütfen!"

"Ama daha yeni geldik ve ben buraya ilk defa geliyorum." Dedim yavru köpek bakışları atarak.

Derin bir iç çekip "Bakma öyle." Diye sızlandı.

Seungmin de şaşırtıcı bir şekilde bize katıldı. "Hadi ama, biz senin için buralara kadar gelmişiz, hani misafirperverliğin?"

"Uf tamam! Ama sadece bir gün." Küçük parmakları ile bir sayısını vurgu yaptı. Buna gülümseyip parmağını dudaklarıma götürüp öptüm. Utanıp elini geri çekti ve bileğimden tuttu. "Hadi sana sarayı gezdireyim!"

~~~

Gerçekten koskoca sarayın bütün bölümlerini göstereceğini düşünmemiştim açıkcası. Bir kaç kere bir yere oturalım desem de hiç oralı olmadan devam etmişti.

"Burası da benim odam." Odanın içinde küçük bir göz gezdirdikten sonra kolundan tutup onu içeriye soktum ve kapıyı kapattım.

"Ne oldu?" Diye sordu anında.

"Yorulmuştursun belki, bütün sarayı gezdik çünkü." Dedim gözlerimi devirerek.

"Ama daha depoyu gösterecektim." Eli kapıya giderken hemen önüne geçtim. "Ama ben çok yoruldum ve depoyu görmektense senin yüzünü incelemeyi tercih ederim."

Derin bir nefes verip elleriyle saçlarını karıştırdı. "Peki öyleyse..."

"Felix" dedim tatlı bir şekilde. Gözlerini yerden ayırıp bana baktı. "Seni seviyorum. Seni her şeyden herkesten çok seviyorum. Beni kısacık zamanda o kadar mutlu ettin ki... Sen gittikten sonra boşluğa düştüm. O an her şeyi düşünmek için zamanım oldu. Sen benim her şeyim olmuşsun Lixie~" Utangaçca yine başını yere eğdiğinde yanına gittim ve ona sarıldım. "Seni çok özledim."

"B-ben de." Sesi ağlıyormuş gibi titrerken konuşmaya devam etti. "Her gün seni görmeye geliyordum. Sen beni tanımıyordun bile. Bir taşın arkasına saklanıp öylece seni izliyor sanki üzüntünle ben de üzlüyordum. O gün karşına çıkmam ise tamamen tesadüftü. Bir anda yanlış yerden yükselmiştim. Sen beni fark edince de çok geçti."

O günki gibi onu taklit ederek "Morhobo." Dedim. Omzuma bir tane vururken "Sesim o kadar kalın değil bir kere!" Diye söylendi.

Geri çekilip anlımı anlına yasladım. "İyiki o gün karşıma çıkmışsın."

O da hemen bana ayak uydurdu. "İyiki o gün teklifimi kabul etmişsin. Yoksa ne yapardım bilmiyorum."

"O gün sen nasıl içgüdülerin ile hareket ettiysen ben de öyle yaptım. Diğerleri bile seni eve getirmeme çok şaşırmıştı."

Güneş gibi gülümsemesi yüzünde yer alırken "Açıkçası ben de şaşırmıştım. Sadece belli etmedim." Dedi.

"Lixie~"

"Efendim."

"Hayatımın sonuna kadar sevgilim olur musun?"

Gözlerime bakarken ne diyeceğini merakla bekliyordum. Bana kalırsa çoktan evet demişti ama bir şey demeden öylece bana bakıyordu.

"Ne desem bilemedim. Sence evet mi demeliyim hayır mı?"

Düşünüyormuş gibi yapıp konuşmaya başladım. "Ben olsam benim gibi harika bir kişilik bana çıkma teklifi etseydi direkt boynuna atlardım."

Kalbinin hızlanmaya başladığını hissedince ne yapacağını beklemeye basladım. Bir anda dudaklarımızı birleştirdiğinde bu sefer benim kalbim de hızlanmıştı. Hemen karşılık verdiğimde dudaklarının gerilmesinden gülümsediğini anlayabiliyordum.

Geri çekilip biraz uzaklaştığında ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Tabi boynuma atlamasıyla hemen kıkırdamıştım.

"Ruh eşimin sevgilisi olmayacağım da kimin sevgilisi olacağım Soyeon'un mu?"

"Seni çok seviyorum Lixie~"

"Seni çok seviyorum Binnie~"

~🧜‍♂️~

~🧜‍♂️~

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Mermaid °Changlix°✓Where stories live. Discover now