3.BÖLÜM

446 75 238
                                    



Perdenin Ardındakiler - Yarınlar Var🎶

Arkamdaki masaya yaslanıp gözlerimi madalyaların olduğu vitrine diktim. Saat 11.15'i gösteriyordu. Ama ne Arsal ne de müdür buradaydı.

Vitrinde bana ayrılmış kısıma baktığımda gözümün önüne düşen sahnelerle gülümsedim. Liglerin olduğu günlerde içime yayılan heyecan hiç değişmiyordu. Kupayı veya madalyayı elime aldığımda başardım hissi de öyleydi.

Ama en güzeli o pistte kayarken hissettiklerimdi.

Beyaz kalın kapüşonlumun kolunu avucumun içine çekip kata çıkan merdivenlere baktım sırf geç kalmamak için 20 dakika öncesinde kulübe girmiştim ama buna rağmen yarım saattir bekletiliyordum.

Gizem'e mesaj atmamıştım, o da beni aramamıştı. Onun da Savaş gibi düşünmesinden ölesiye korkuyordum ve sırf bununla yüzleşmemek için iletişime geçmiyordum. Eğer sözleşme imzalandıysa ve hukuki yardıma ihtiyacım olursa ne yapardım en ufak fikrim yoktu.

Gevşek topuzumdan çıkan saçlarımı kulağımın arkasına ittim. Merdivenlerin başından gelen sesle başımı oraya çevirdiğimde Arsal nefes nefese yanıma doğru yürüyordu.

"Çok beklettim mi?" nefesini kontrol altına almaya çalıştı. Koşarak geldiği her halinden belliydi. "Kusura bakma lütfen şirkette yetiştirmem gereken bir şey vardı ama son anda üzerine eklenenlerden dolayı yetişemedim."

Kollarımı göğsümde birleştirip, "Önemli değil müdür de gelmedi daha." Dedim. Sesimi ben bile zor duyuyordum. Genelde de kısık sesle konuşan biriydim ama karşımda tanımadığım biri olduğunda sesim hepten gidiyordu.

Bana gülümsediğinde karşılık verdim. "O neden geç kaldı ki?" dudaklarımı büzdüm ve başımı sekreterin oturduğu bölüme çevirdim.

"Bilmiyorum Murat'ta gelmemiş."

Elindeki araba anahtarını masaya bıraktığında tekrar ona döndüm. Montunun altına giydiği siyah kapüşonlunun fermuarını açıp içindeki beyaz tişörtü ortaya çıkarttıktan sonra dağılan saçlarını tek eliyle düzeltip anahtarı cebine attı. Altına giydiği siyah kot pantolonuyla ne çok resmi ne de çok spor duruyordu. Dün ki takım elbiseli haliyle kıyaslayacak olursak epey spordu.

Şirket dedi, ne şirketi?

İç sesime cevap vermek istesem de kimsenin beni deli olarak görmemesi için sustum. "Ne konuşacakları hakkında bilgin var mı?" diye sordum onun yerine. En azından hazırlıklı olursam daha iyi kaldırabilirdim her şeyi.

Gözlerini gözlerime kenetleyip başını olumsuz anlamda salladı. "Bilmiyorum sözleşmeyi seçmelerden sonra imzalayacağımı söylemişlerdi, söz aldılar sadece onunla ilgili bir şey sanırım." Masaya dayadığım elim boşluğa düşerken hafifçe sendeledim. Arsal elini bana uzattığında kendimi toparlayıp dokunmaması için geriye kaçtım.

"İyiyim." Dedim. Değildim, elimdeki tek umudu da az önce benden almışlardı. İyi falan değildim.

"Senin de mi sözleşmen yenilenecekti?" diye sorduğunda kısık sesle güldüm. Ağzımı açıp her şeyi söyleyecekken arkadan gelen ses ile ikimizde toplantı salonunun kapısına döndük. Müdür kapının koluna elini koymuş ikimize de dik dik bakıyordu.

"Başlayabiliriz." Dedi tok sesiyle. Koridorda ne bulduysam kafasına fırlatmak istesem de sakinliğimi koruma adına tırnaklarımı avucuma geçirip salona doğru yürümeye başladım.

Hepimiz içeriye geçip uzun masanın ucuna oturduğumuzda Müdür karşımıza Murat onun yanına, Arsal ise benim yanıma oturdu.

"Murat dosyaları çıkar." Müdür yani Haldun, Arsal'a gülümserken bana bakmamak için elinden gelen her şeyi yapıyordu.

NEVAOù les histoires vivent. Découvrez maintenant