9. BÖLÜM

292 61 218
                                    


"Ağlamak güzeldir, süzülürken yaşlar gözünden, sakın utanma."

🎶Ağlamak Güzeldir / Sezen Aksu

Bir kitapta, "Yaşamak öyle büyük hayal kırıklığı ki!" diye bir cümle okumuştum. Sanki karakter o an karşımdaydı ve bu kelimeleri uçurumdan bağırıyordu. Dalgaların her bir kelimesine vurup, onları yuttuğuna şahit olmuştum.

O kelimelerin doğruluğundan emin değildim.

Hayal kırıklığı olan yaşamak mıydı yoksa o yaşamın içindeki insanlar mıydı?

Yaşadığımız günlerin bize durup dururken bir hayal kırıklığı yüklediğini düşünmüyordum. Her şey bir sözle başlardı veya en basitinden bir bakışla. Sonra yerle bir olurdu içindeki her şey... En komik olanı ise bunlar bir başlangıca sebep olduğu gibi en büyük sonlara da sebep olabiliyordu.

Ben en büyük hayal kırıklığımı, yaşamımdan değil hayatıma aldığım insanlardan yaşamıştım. Şimdi hiç yapmaz dediğim kişinin yalanı, yılan misali dolanmıştı boynuma. O yılanı öldürmek istiyordum, her şeyi baştan öğrenmek ve onu affetmek istiyordum. Çünkü biliyorum, ben Şura'ya küsemezdim.

Ben en sevdiklerime hiç küsmemiştim. Ben bana ne söylenirse söylensin en başta fırtına gibi eserdim, sonra içimdeki sevgiyle kırgınlığımı unuturdum. Ama kırgınlıklar unutulmuyormuş, alışkanlıkmış bu sadece.

Dolu gözlerimle burnumu çekip piste baktım. Ben bunların hepsini yaşanmamış saymak istiyordum. Ben kardeşim dediğim insanın beş yıldır benden gizli bir şeyler yaşadığını kabul etmek istemiyordum.

Sen de ondan gizli bir şeyler yaşıyorsun.

"Ben onun da zarar görmemesi için saklıyorum." Diye fısıldadım. Pist öyle uğultuluydu ki kimse benim sessiz çırpınışımı duymazdı.

İplerini sımsıkı bağladığım beyaz patenlerime baktım. Uç kısmı bakımsızlıktan yıpranmıştı. Bunu bahane ederek piste çıkmayacak durumdaydım. Yıllardır bu pistte başarı dolu anlar geçirirken şimdi Arsal'la yapacağım her harekette özgüvensizdim. Ve akbaba olarak nitelendirdiğim her birey buradaydı.

O kafeye gitme sebebim bu andan önce Şura'dan güç almaktı, onun da yanımda olmasını istemekti ama gücümü tüketen o olmuştu. Hayatın çelişkilerine sayıp sövmek istiyordum.

"Selam." Yanıma oturan Arsal'la pistteki Ecrinden gözümü çekip ona döndüm.

"Selam." Diye fısıldarken patenlerini bağlamasını izlemeye başladım. Saçları yüzüne düşerken üstündeki hırka gerilmişti. En az benim kadar hızlı ama özenli bir şekilde bağlıyordu. Saçının nemli halinden yeni banyo yaptığını anladım. Boğazımı temizledikten sonra aynı kısık sesle, "Arsal." Dedim.

Bağlama işini bitirdikten sonra saçlarını geriye tarayarak bana döndü. Yeşil gözlerini bana diktiğinde ellerimi kucağımda birleştirdim. "Ben korkuyorum." Dedim içimdekini itiraf ederek. Gözlerimi ondan çekerek ellerime indirdiğimde aramızdaki mesafeyi kapatarak yanıma yaklaştı.

"Neden?" bana doğru eğildiği için saçlarından burnuma dolan şampuan kokusunu yavaşça içime çektim. Göz göze gelebilmek için dizlerime doğru eğilmişti. Sadece gözlerine bakmakla yetindim. O pistte herkesin gözünün önünde düşmem demek, söylediklerini haklı çıkarmam demekti. Sakince dudaklarını yalarken gözlerimi ondan kaçırdım. Bunu söylersem kibrimden dem vurması kaçınılmazdı.

"Ayza gözlerime bakar mısın?" dedi kısık bir sesle. Gözlerime ona çevirdiğimde anlayışlı bakışları benimkilere kilitlendi. "15 yaşından beri bu pisttesin hiç dizlerinin üstüne düştün mü?" başımı salladım. "Öğrenirken oldu bu değil mi?"

NEVAWhere stories live. Discover now