Yol nasıl geçmişti hiç bilmiyordum. Kapının önünde durduğumuzda arabanım motorunu kapatıp arabadan dışarı fırladım. Kapıyı açıp salona geçtim. Burada hiç kimse yoktu. Mutfağa ve diğer odalara da baktım ama orada da yoktu. En son bizim; Damlayla ikimizin kaldığı odaya gözlerimi diktiğimde içime şeytan kaçmış gibiydi.


Odanın kapısını açtığımda Damla tek başına uyuyordu. Yorulmuş olmalıydı tabi ki uyur.. Çocuklara dönüp “Siz salona geçin” diyerek içeri girip kapıyı sertçe kapattığımda sıçrayarak uyanmıştı...


-Damla Acar-


Kapının hızla çarpılmasıyla korkarak uykumdan uyanmıştım. Karşımda Demiri gördüğümde gözlerimi kapattım.


Sanırım sabahı beklemeyecektik..

Hiç bir şey demeden saçıma yapışıp koparırcasına çekip beni yataktan kaldırmıştı. Saçımı geriye çekip yüzüme bakıp nefretle “Bunu sizin yanınıza bırakacağımı mı sandınız lan!” diye bağırmasıyla beni sertçe yere itip tekmeleri vücudumla buluşmaya başlamıştı bile… Ben ise ne olduğunu anlayamamıştım bile.. Hastaneye gittiğimiz için miydi tüm bunlar..? Bu ne biçim adamdı böyle? İnsan diyemiyordum; kesinlikle insan değildi.. Onun bir kalbi yoktu.


O güçlüydü; oldukça da acımasız. O bana hiç acımadı. Onlarca kez kırıp küçük parçalara ayırmaya devam etti. Ona gücüm yetmedi. Yapabileceğim en iyi şeyi yapıp onu görmezden gelerek susmuştum. Bana yaptıklarına bile sesimi çıkarmıyorken bu adam bana acıyamıyordu bile..


Bu sefer darbeler o kadar sertti ki var sesimle hıçkırarak ağlamak istiyordum. Ağzından onlarca hakaret dökülüyordu. Ne orospuluğum kalmıştı ne de insanlığım.. Ne yapmıştık ki. Alt tarafı bir hastaneydi gittiğim..


Karnıma sertçe bir tekme daha savurup odadan çıkıp sertçe de kapıyı kapatmıştı. Ellerim karnımı sıkı sıkıya sarıyordu. Canım yanıyordu. Hem de çok fazla..


Etimden et koparmış gibi karnımın içinde parçaların koptuğunu hissediyordum. İçimden bir can akıp gidiyordu ve ben onu koruyamamıştım  bile o adamdan. O adam yüzünden olan bebeğim yine o adam yüzünden ellerimden kayıp gidiyordu. Benim bir şey seçme hakkım yoktu. Medeni kanunların bana sunduğu haklar bu evde bu adam sayesinde elimden alınmıştı.
Hayatım bu evin içinde geçecekti. Sürekli aşağılanacaktım. Belki de bebeğimde benimle aynı kaderi paylaşacaktı. Böyle bir adamın çocuğu olmak..


Bu doğmamış bebeğime haksızlıktı. Onu sever miydim bundan bile emin değildim ki ben. Onca yaşadıklarımdan sonra o adamın zorla dokunuşlarından sonra olan bebeği kucağıma alıp ne kadar sevgi verebilirdim.


Ailemin gözü önünde bana iğrenç şeyler yapan adam bebeğimin yanında bile durmazdı ki.. Onca hakaret eden adam küçük bir çocuğa iyi bir şeyler söyleyebilir miydi ki.. Benim çocuğuma..


Ben elimdeki her şeyi yavaş yavaş kaybediyordum. Önce okulumu, ailemi elimden koparıp almıştı. Bunlarla yetinmeyip beni de almıştı. Bunlara rağmen verdiği tek şeyi de şimdi elimden almıştı. Bebeği, benim bebeğimi. Benim..


Ağlamak istiyordum; var gücümle haykırarak ağlamak geliyordu içimden. Dakikalarca, saatlerce, günlerce…


Bütün gözyaşlarımı tüketmek istiyordum ve bir daha ağlamamak. Buradan bu adamdan kurtulmak istiyordum; gerekirse ölmekte.


Durdu zaman; sustu yelkovanlar gözlerim yavaşça kapanırken aklımda tek bir şey vardı. Bebeğim kız olabilir miydi?


-Demir Tunalı-


Yarım saattir salonda oturmuş Arası bekliyorduk. Neredeydi Allah bilir. Salon adeta sessizliğe bürünmüştü. Hiç kimseden çıt çıkmıyordu. Ne söylenebilirdi ki? Biz kardeşler bir işe girmiş kendi içimizde parçalanmıştık. Hiç bir şey olması gerektiği gibi olmamıştı.
Şimdi ne olacaktı hiç bilmiyordum. Arasın böyle bir şey yapması.. Nasıl midesi kaldırabiliyordu ki? Sonuçta o isteyerek yada istemeyerek benim kadınım olmuştu. Kardeşim bunu göre göre nasıl böyle bir şey yapmıştı.


Ya bu kızda hiç mi mide yoktu? Kardeşimle flört edecek kadar düşmüş müydü? Belki de burada kalacağını anladığı için alternatif olarak onu ayartmıştır. Benim salak kardeşim bunu görememişti.


Kapının açılıp kapanma sesiyle Arasın geldiğini anlamıştık. Hiç kimse yerinden kalkamamıştı. Salondan içeri girerken bizi görmesiyle kaşları çatılmıştı.


“Ben sizi 1 saat sonra bekliyordum.” Diyerek içeri doğru yürümeye başladı.


Yüzünü ve her bir hareketini dikkatle izliyordum.  Gayet rahat hareket ediyordu. En azından gergin olabileceğini düşünmüştüm. Ben sinirden ölürken o sanki bir şey olmamış gibiydi. Çok rahattı. Acaba sinirlenmeyeceğimi düşünmüş olabilir miydi?


Karşımdaki koltuğa geçip oturduğunda ileri doğru eğilerek poşeti sehpanın üzerine bırakıp, yavaş hareketle arkasına yaslandı. Elindeki poşet ilk defa dikkatimi çekmişti.


Eczaneden geliyor olmalıydı. Gözümü kısıp poşete bakmaya devam ettim. İçindeki ne ilaçlardı ki? Eczaneye neden gitmişti? Gözümü poşetten ayırıp Arasa baktım. Sonra diğer çocuklara baktığımda onlarda kaşları çatık Arasa bakıyordu. Ne olduğunu anlamak istiyor gibiydiler.. Benim gibi..


Tekrar Arasa dönüp “ Benimle önemli bir şey konuşacakmışsın ya erken geldim. Ne konuşacaktın?” dedim. Aynı zamanda mimik ve hareketlerini izliyordum. Böyle sakin olması beni deli ediyordu.


“Aslında iş çıkışı direkt eve gelmek için atmıştım mesajı. Konuşmak için yani akşamı bekleyebilirdi” dediğinde ben kasılmaya devam ediyordum ama beyefendi gayet rahattı.
Ellimle masadaki ilaçları gösterip “O ne için?” diye sorduğum.


“O Damlanın..” dediğinde hepimiz şaşkınca ona baktık. Nasıl Damlanın olabilirdi ki? Burada nasıl bir oyun dönüyordu? Hiçbir şey anlamıyordum..


“Nasıl Damlanın?” bunu soran Efeydi, benim sormak istediğimi dile getirip sormuştu.

“Bugün sabah Damlanın odasına gittiğimde acıyla kıvranıyordu” bunu derken bana ima ile bakıyordu. Her bir kasımın kasıldığını hissediyordum. Ona vurduğum için acı çekiyordu. Bunu başkasından duymak beni kasmıştı. Ya da sesli dile getirilmesi..”Dayanamadığı için bende hastaneye götürdüm. Bizde zaten yaklaşık 1 buçuk saat önce eve gelebildik. Doktor yataktan çıkmasın deyince o uyumak için odaya gitti bende o arada doktorun bana dediği ilaçları aldım. Doktor kımıldamadan yatması gerektiğini söyledi” dediğinde Efe ve Batuhanla göz göze gelince hemen telaşlandım. Daha demin içerde... İçime bir korku düşmüştü.


Aras bize bakınca bir şeyler olduğunu anlamış hızla ayağa kalkarak salonun çıkışına doğru giderken dedikleriyle olduğum yerde kasılıp kalmıştım..


“Seni geri zekalı piç kurusu! O hamile ve çocuğu düşürebilir!”

ASLINDA DAHA UZUN YAZMIŞTIM AMA SANIRIM BURDA BİTİRMEM İYİ OLDU. FİKİRLERİNİZİ MERAK EDİYORUM. UMARIM BEĞENMİŞSİNİZDİR. HEMEN HEMEN DİĞER BÖLÜMDE HAZIR +45 E YENİ BÖLÜM GELİR. GÜZEL VE UZUN YORUMLARA YARINDA ATABİILİRİM <3

SahibimWhere stories live. Discover now