~Final~

159K 5.7K 1.6K
                                    

Öncelikle anlayışınız için teşekkür ederim. 2. kitap çıkmayacak ya da diğer karakterler yazılmayacak (Özgür-Ela dışında). Her şey tadında güzeldi. Tadında bıraktığımızı düşünüyorum. Final bölümü sizlerle. Umarım beğenirsiniz..


"Mutluluk avuçlarımda tuttuğum küçük bir toz tanesi; açsam kuş olup uçacak uzaklara, açmasam hiç olup kalacak avuçlarımda.

Ama ben hep bencildim;

Elini tutabilmek için avucumu açarım.. Bu yüzden iki eli dolu mutlulukla gel, mutsuzluğa.."

-Damla Tunalı-

Ogünden sonra bazı şeyler değişmişti. Her şey daha durgun, daha sıradan ilerlemişti. Ertesi gün kalktığımda yanımda Demir'i bulmuştum. Sanırım gece bana sarılarak yatmıştı. Çünkü gözümü açtığımda da bana sarılır durumdaydı. Uyandırmadan yanından kalkmaya çalışmıştım, ama önceden de dediğim gibi; Kesinlikle tavşan uykusuna yatıyordu.

Günün ortasında yine hep birlikte toplanmıştık. Demir kızımın adını ve neden bu adı koyduğumuzu açıkladığında Aras bir ara yüzünü buruşturmuş sanki memnun değilmiş gibi davranmıştı; kendince. Çünkü dışarıdan bakan herkes gözündeki parıltıları çok net görebilirdi. En azından ben görmüştüm. Bunun haklı gururunu yaşıyordu. Bu onun hakkı gibi bir şeydi. Benim yüzümden birçok kez böyle duruma maruz kalmıştı. Ve ben o kötü durumdayken bile onun güven verişiyle dayanabilmiştim.

Özgür bu duruma hemen itiraz etmiş "O zaman oğlanın adını da ben koyacağım!" demiş ve önceden düşünmüş olduğu ortadaydı ki hemen ardından "Baran olsun." demişti. Baran güzel isimdi. Böylece bir bebeğim amcasının ismine benzer bir isim taşıyacakken, diğer bebeğimde dayısının koyduğu ismi taşıyacaktı.

Diğer günlerde aynı rutinlikle geçerken sonunda bu sabah doktordan sevindirici bir haber daha gelmiş, yarın çıkabileceğimi söylemişti. Bu güzel haberle kelebek misali havalara uçmuştuk. Erkenden yanımıza gelen bebeklerimizle biraz zaman geçirmiş, sonrada kontrol için yanımızdan alınmışlardı. Demir biraz hava almak için aşağı ineceğini söylemiş ben ise içeride kalmayı tercih etmiştim.

Demir dışarı çıktıktan sonra bende dinlenmek için biraz uyumaya karar vermiştim. Hastanenin havası bir şey yapmamış olsamda çok yoruyordu. Hem de bebekleri götürdüklerinde en az iki - üç saatten önce göremiyorduk. Böylece zaman daha kolay geçerdi.Yatağa uzanıp yastığın altına koyduğum telefonumu alıp iki saat sonrasına alarmı kurdum. Telefonu tekrar yerine koyacakken bir mesaj sesi gelmişti. Mesaja baktığımda mesaj atanın Mert olduğunu gördüm.

"Mert: Döndün mü? Eğer döndüysen seni ziyaret etmek istiyorum." yazmıştı. Kısa bir süre 'Cevap versem mi? Cevap vermesem mi?' diye düşünsemde sonra cevap vermememin ona haksızlık olduğu kararını alarak şuan ki durumu da göz önüne alarak mesajını cevapladım.

"Döndüm ama evde değilim. Hastanedeyim. Çıkınca mesaj atarım" yazarak gönderdim. Yine tam telefonu bırakıp gözlerimi kapatacakken anında mesaj geldi.

"Mert: Ne hastanesi? Bi'sorun mu var? Neler oluyor?!" Gelen mesajla Mert'in ne kadar çok panik yaptığını tahmin edebiliyordum. Her ne kadar umursamaz görünsede liseden beri onun tanımanın sonucunda ne kadar değer verdiklerine bir şey olma korkusunu taşıdığını görmüştüm. Aslında bunu yaptığı tek kişi bendim..

İçini rahatlatmak adına 'İyiyim, merak etme..' diyerek mesaj yazmaya başlasam da tekrar mesaj atmasıyla yazdıklarımı silip, gönderdiği mesajı açtım.

"Mert: Hastane adı ve oda numaran dışında başka mesaj istemiyorum!" yazmıştı. Bu benim gözlerimi devirmeme neden olmuştu sadece. Her ne kadar endişelense de ukalalığı elinden de bırakmıyordu. Ve biliyordum ki öyle ya da böyle ben söylemesemde yine buraya gelirdi. Bu nedenle önce "Sağ ol . Çok iyiyim!" diye mesaj attıktan sonra başka bir mesaj daha atıp hastanenin ve odanın numarasını gönderdim.

SahibimWhere stories live. Discover now