S~46~

126K 5.2K 375
                                    

Dün biricik kuzumun doğum günüydü. İyi ki doğdun bitanesi  , seviliyorsun ♥ Edagul_GB


-Demir Tunalı-


Arabada eve giderken Damlanın başı dizimde uyuyordu. Dayanamayıp elimi elimi uzun ve yumuşak saçlarına götürüp oynamaya başladım.

Onu ilk gördüğümde saçları bundan çok kısaydı. Uzun saçlarıyla çok güzel, fakat kısa hali de çok güzeldi. Sanırım yüzünü daha çok ortaya çıkardığı için daha çok seviyordum. Ama böylesi de bir nevi iyiydi biraz yüzünü gizliyordu. Herkes tüm güzelliğini göremiyordu.

"Geldik" Arasın sözüyle yol boyunca saçıyla oynadığım elimi geri çektim. Dikkatli bir şekilde Damlanın Kapıyı açana bakarken, Özgür çoktan eğilmiş Damlayı kucağına almak üzereydi.

"Ben alırım" dediğimde kaşlarını çatıp bana baktıktan sonra biraz daha eğildi. Birkez daha "Ben götürürüm!" dediğimde biraz sinirli bakışlarını bana çevirerek "Saçmalaman bittiyse kardeşim uyanmadan içeri götürelim" dedi 'kardeşim' kelimesine bastırarak.

Gözlerimi kapatıp bekledim. Kucağımdaki ağırlığın yok olmasıyla bende derin bir nefes alarak sakinleşmeye çalışıp arabadan indim.

İçeri girdikten sonra Özgürün önünden geçip, önden yukarı çıkıp odamızın kapısını açarak Damlayı odaya bırakmasını izledim. Yatağa yatırıp, alnını öptükten sonra odadan çıktı.

Henüz daha yeni akşam olmak üzereydi. Yemeğe kadar rahatça uyuması için ayakkabısını açıp üzerine ince örtüyü örtüp odadan çıktım.

Aşağıya indiğimde Arasla Özgür salonda oturuyor, Annemler de mutfakta yemek yapıyordu. Annemlerin yanına gidip yaptıkları yemeklere baktıktan sonra salona geçtim. Allahtan sebzeli bir şeyler de yapmışlardı.

---

"Sofra hazır, Damlayı da uyandırın da yesin, aç aç uyumasın" annemin söyledikleriyle ben yukarı çıkarken diğerleri de masaya yönelmişti bile.

Odaya girdiğimde Damla çoktan üstündeki örtüden kurtulmuş, yayılmış uyuyordu. Bir an uyandırmaya kıyamayıp, uyumaya devam etmesini istesem de aç olarak uyumasına izin veremeyeceğimden seslendim.

"Damla, uyan" dediğim gibi bir daha seslenmeme gerek duymadan gözlerini aralamıştı. Sanırım iyice uykusunu almış olmalıydı. Bu da demek oluyor ki gece uyumayacaktı.

"Hadi yemek yiyeceğiz, kalk. Aşağıda bekliyorlar" dedim. Esneyerek "Tamam" diyerek yataktan kalktı.

-Damla Tunalı-

Temiz havadan mıdır nedir iştahım çok açılmıştı. Sabah Zeynep teyzenin yaptıkları, öğleden sonra Fatma anneni yaptıkları.. Ama hala bir şeyler yiyebilecek kadar kendimi aç hissediyordum. Sanırım buradan ayrıldığımda en az 15 kilo alacaktım.

Aşağıya indiğimizde yine buraya ait güzel yemeklerden sürüsüne bereket yapılmış, masa donatılmıştı. Yiyebildiğime her yemekten biraz biraz alırken 15 kiloyu 20 kilo olarak değiştirmiştim. Kesinlikle buradan ayrıldığımda duba gibi olacaktım.

Sohbet muhabbet derken gece 12 ye kadar herkes oturmuş, sonrasında da birer birer odalarına yol almışlardı. Bu arada Özgürün Elayı nasıl kestiğini ve onun kalkışıyla ayaklanması dikkatimden kaçmamıştı. Gene bir şey yapmıştı!

Ortada ben ve Demir dışında kimsecikler kalmadığında Demir de bana bakıp "Yatalım mı, geç oldu?" dedi. Ben zaten yeterince uyumuş uykumu almıştım.

"Hiç uykum yok. Biraz daha oturacağım. Sen uyu istersen" dedim ama burada da tek oturup ne yapacaktım ki bilmiyordum.

"O zaman biraz daha kalayım sonra gideriz" dedi kumandayı alıp televizyonu açarken. Kanallar arasında bir film bulup onu izlemeye başlamıştık. Telelevizyonda kadın iştahlı iştahlı dondurmayı mideye götürürken yutkunmama engel olamamıştım.

"Canın mı çekti?"

Demire baktım. Gözünü benden ayırmayıp bakıyor, bir cevap bekliyordu. Sanki ondan bir şeyler istememi bekler gibiydi ama öyle baskın olarak pek bir şey istememişti canım şimdiye kadar.

Yani aşerme işi tamamen kocalarını kandırmak, onları yorma ve hamileliğin sıkıntısını çekerken onların rahat rahat oturmaması için ortaya sürülmüş bir şeydi. Şimdiye kadar durup dururken o olsa da yesek, bu da olsa fena olmazdı, keşke şu da olsa gibi hiçbir his gelmemişti.

Evde buduklarımı yiyor, hatta ilk günler onu da yiyemiyordum. Belki de bende vardı bir anormallik.

"Hayır, o kadar da değil." dedim.

Bunu dememle yüzü birden düşerken yapmacık bir alay yerleşti yüzüne. Bu tavrı niyeydi anlamak zordu. Dözlerimi televizyona çevirerek izlemeye başladım.

"Canın bir şey çekse bile bana söylemezsin zaten."

Tekrar Demirin sesiyle ona döndüğüm de gözleri üzerimde bana –yüzüme- bakıyordu. Yüzünde tuhaf bir ifade vardı. Çaresizlik..? Pes ediş..? Belki de daha fazlası..

"İstediklerini almayacağımı, umursamayacağımı düşünüyorsun. Belki de en başından beri canın neler çekiyordu da bana söylemiyordun. İşe gittiğin süreç boyunca benden isteyemediklerini başkalarından mı istedin? Doğan ve Özgür de istemişsindir belki.. Hatta Arastan bile istemiş olabilirsin, ha?.. Ama benden küçücük bir şey bile istemedin."

Bu adam deli miydi? Gerçekte adamlar bundan kaçmak için türlü türlü bahaneler üretmez miydiler? Bu adam bile bile gece gece yollara mı düşmek istiyordu?

Hem ne de güzel kurmuştu kafasında öyle. Dediklerine inandığı da o kadar belliydi ki. Allahım sen insanı paranoyaklardan koru, Amin..

SahibimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin