S~36~

181K 5.2K 470
                                    

Medya-Damla&Demir-



-Damla Tunalı-

"Damla.. Hadi uyan artık" diye gelen sesi duymazdan gelerek uyumaya kaldığım yerden devam etmek istiyordum. Uyku beni öylesine sarmıştı ki, gözlerimi açmak bana dünyanın en zor şeyiymiş gibi geliyordu. Üstümdeki ağırlığı anlatmaya ise kelimeler yetersiz kalırdı.

"Uyan, hastaneye geç kalacaksın"

Zorla gözlerimi aralayabildim. Güç bela yataktan doğrulup oturur pozisyona geçtim. Bedenimin yorgunluğuyla esnememe engel olmazken kendime gelmek için yüzümü sıvazlayıp bakışlarını bana diken Demire baktım.

Üzerini giyinmiş, karşımda hazır duruyordu. Yaz renkleri ona uğramamış gibiydi. Seçimlerini hep koyu renkten yana yapmıştı. Gerçi onu tanıdım tanıyalı hep öyle giyiniyordu. Her zamankinin aksine bu sefer oldukça rahat kıyafetler giyinmişti. Genelde ya takım ya da keten pantolon giyiniyordu. Bu sefer seçimini koyu jeanden yana kullanmıştı. Ve sanırım traş olmayı sevmiyordu. Onu hiç tam traş olmuş görmemiştim. Hep az da olsa kirli sakalı vardı. Bu yönden Özgür ağabeyime benziyordu. O da genelde öyle gezerdi. Doğan ağabeyimin pürüzsüz, bebeksi yüzüne ise korkunç duruyordu. Şimdiye kadar bir kez onu kirli sakallı görmüştüm. Daha sonra ise her sabah pürüzsüz yüzle oturmuştu masaya. Belki de yaşından dolayıydı yakıştırmamam. Özgür ağabeyimin yaşına göre yakışıyordu kendisine.

Gerçi bunun yaşla ne tür bir ilişkisi varsa. Belki de sadece göz alışkanlığıydı. Efenin yaşına göre oldukça pürüzsüz görünüyordu yüzü Demirin aksine. Bildiğim kadarıyla Efe 29 yaşlarındaydı. Ama Demirin yaşını hatırlamıyordum. Söylemiş olabilirlerdi ama hatırlamıyordum.

Gözlerim uykunun tatlılığıyla kapanmaya çalışırken zorla açık tutmaya çalışarak saate baktım. Daha yeni 7:30 oluyordu. Bu kadar erken değildi ki randevu. Neden bu kadar erken kaldırmıştı beni? Saat 10 da olmalıydı.

Yüzümdeki memnuniyetsizliği saklayamazken "Daha erken değil mi?" diye sordum. Durumumu ses tonumda destekler gibiydi. O kadar uyumama rağmen sanki hiç uymamış gibiydim. Sanırım içimde dinmek bilmeyen bir açlık oluşmuştu.

Bir kez daha kapanan gözlerimi kapanmaması için ovalarken Demir "Sabah doktoru aradım" dedi.

Elimi yüzümden çekerken yatağa dayayıp konuşmasına devam etmesi için ona bakmaya devam ettim.

O da ayni şekilde bana bakarak "Randevuyu biraz erkene aldım" dediğinde kaşlarım çatıldı. Yüzümde anlamsız boş bir ifade oluşurken, benim soru dolu bakışlarımı anlamış olacak ki "Eski ailenin" dediği anda ona sinirle baktım.

Her ne kadar aksini iddia etsede beni herşeyden soyutlamaya çalışıyordu. Belki de böyle yaptığının farkında bile değildi ama öyle yapıyordu.

Belki de hala içinde Doğan ağabeyim ile ilgili şüpheleri devam ediyor, bir yerlerde o kadını haklı görüyordu. Tabi bu bir olasılıktı. Sadece kıskanç bir bencil olma ihtimali daha yüksekti.

"Ablan gelmişti, kahvaltıya gidecektik" dediğinde bunu yeni hazırlamıştım. Böyle bir şeyi nasıl unuta bildiysem.

"Doktor ilk seni alacak bu yüzden hemen hazırlansan çıkarız. Anca yetişiriz zaten" dedi.

"Tamam" dedim yerimden kalkarken güç bela dolabın karşısına geçtiğimde gün arasında sıcaklığın yüksek olma ihtimaline karşı koyu bir kot ve üzerime beyaz penye t-shirt aldım.

Banyoya gidip kısa bir duş aldıktan sonra üzerini giyinip ıslak saçlarına doladigim havluyla banyodan çıktım. Kurutma makinesini yanıma alamamıştım.

SahibimWhere stories live. Discover now