Final

43.4K 2.5K 968
                                    



(6 ay sonra)

Ellerimi üzerimdeki beyaz gömleğimden çekerek iç çektim. Birazdan annemlerle hep beraber mangal yapmaya gidecektik.

"Batu, pantolonumu sen mi giydin amına koyayım!" Araf'ın içeriden bağırış sesi gelirken sırıtarak altımdaki kot pantolona baktım. Ne yapayım, çok beğenmiştim.

"Yooo!" Sinirle yanıma gelerek baştan aşağıya beni süzdü.

"Ben bu kombin için yemedim içmedim, uyumadım uyutturdum, gömlekten gömlek beğendim,pantolonlarımı ha-" abartıyla saydığı şeyleri elimi kaldırarak durdurdum.

"Bir de bayıl istersen Araf?" Sinirle kaşlarını daha fazla çattı ve kafama bir tane geçirdi. Acıyla inleyerek kafamı tuttum.

"Dalga mı geçiyorsun sen kocanla, piç kurusu." Kocan lafına yüzüm anında yumuşarken sırıttım.

"Yaaa kocam mısın sen benim salak şeeeey." Kollarımı boynuna dolayarak güldüm. O da gülerek ellerini belime koydu ve beni kendi bedenine yaklaştırdı.

"Birkaç saat geç gitsek ne olur ki?" Tutku'yla söylediği şeylere sırıttım ve düşünüyormuş gibi yaptım.

"Immm, bir şey olmaz bence." Kafasını salladı ve dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Kalbim heyecanla kasılırken yakalarına tutundum ve anında kafamı yana eğerek öpüşmemizi derinleştirdim.

İnleyerek kalçamdan tuttu ve beni havaya kaldırdı. Ona ayak uydurarak beline bacaklarımı doladım. Alt dudağımı emmeye başladığında tam daha fazla ilerleyecektik ki telefonumun çalması ile duraksadım.

Ama Araf hâlâ dudaklarımdan öpmeye devam ediyordu son hız. Dudaklarımı dudaklarından çekerek yüzüne baktım.

"Telefon?"

"Duyuyorum."

Tekrardan dudaklarıma uzandığında kendimi geri çektim ve kucağından indim. Cebimdeki telefonu çıkartıp baktığımda arayanın Beste olduğunu gördüm.

Aramasını cevaplayarak kulağıma götürdüm.

"Nerdesin lan abim kılıklı maymun adam."

"Abinle lanlu lunlu konuşma ağızını kırarım seni." Birkaç ağız şapırdatma sesi geldi. Bestenin en sinir olduğum kısmı ağızını şapırdatmasıydı sanırım.

"Beste şu ağızını şapırdatma!" Batıkanın iğrendiğini belli eden sesini duyduğumda sırıttım. Nefret ediyordu bundan.

"Ya bi sus be! Abi gel hemen bak açlıktan elim ayağım titriyor, sonra bayılıp kalıyorum bili-."

"Ok." Yüzüne kapatarak telefonu cebime koydum. Şu an bana küfür ettiğini biliyordum.

"Kız kardeşin mi?"

Kafamı sallayarak Araf'a döndüm. Elindeki parfümü boğazına sıkıyordu.

Gözlerimi kapatarak iç çektim ve son altı ayda yaşadığımız olayları düşündüm.

Türkiye'ye döndüğümüzde Araf ailesi ile konuşmaya gitmişti. Tabii ki babası ona saygı göstermeyerek evlatlıktan reddetmişti.

Araf bu durumdan hiç etkilenmemişti. Çünkü babasını hiç sevmiyordu. Hemen kendine yeni bir ev tutarak oraya yerleşmişti. Ve evet, hala zengindi, ehe.

Sonra biz hep beraber toplaşarak askeriyede olanları Araf'a anlatmıştık. Orada da bir çıldırma aşamasını atlatmış, ardından sakinlikle bu işi ona bırakmamız gerektiğini söylemişti.

Diğer günlerde askeriyeye geri dönmüştü. 1 ay boyunca ne yaptığından hiç haberimiz yoktu ama en sonunda Albayı oyuna getirebilmişti. İlk önce güzelce hiçbir şey bilmediğine dair onu inandırmış, ardından da onu bir yemeğe davet ederek dinleme cihazı koymuştu.

Tabii daha öncesinden istihbaratla anlaştığı için istihbarat olan biten herşeyi duyarak Albayı o masada suç üstü yakalamış, tutuklamışlardı.

Diğer günlerde de biz de hataya giderek mahkemeye çıkmış, hakim karşısında bildiğimiz ne varsa anlatmıştık.

Bundan dolayı da teröre hizmet ve yardımdan Albay görevinden alınmış, vatana ihanetten müebbet hapis cezasına tabi tutulmuştu.

Geçen sürede Araf'ın kardeşi de teslim olmuştu. Ki bu bizi en çok şaşırtan olaylardan biriydi. Arafla son kez konuşmuştu.

Ve müebbet hapis alarak o da hapishaneye girmişti. Araf o konuşmadan sonra beni eve bırakmıştı. Ne olduğunu sormamıştım. Kardeşi ve kendi arasındaydı. İsterse anlatırdı zaten.

Ertesi gün gelerek benimle evlenmek istediğini ve bir ömür benimle yaşamak istediğini söylemişti. Sade ve Araf'a yakışır bir davarlıkla bu işide halletmiştik.

Ben de kabul etmiştim ve o akşamı annemlere gelerek benimle ciddi düşündüğünü söylemişti. Kendimi kız isteme töreninde gibi hissetmiştim. Babam da öyle hissetmiş olmalı ki "al senin olsun bıktık biz bundan" demişti.

Annemde babamı bir süre azarlayarak Araf'a dönmüştü ve kabul etmişti. Sonra planlar yapılarak Hollanda'ya gitmiştik hep beraber.

Can, Hafız ve Abdullah'ın törende gözleri dolu doluydu. Utanmasalar çocuk gibi ağlayacakları shipimiz gerçekleşiyor diye.

Batı, Erim ve Burak dalga geçmişti bir süre bu halleriyle. Ve Batıkan ile Burak yakın arkadaş olmuştu. Açıkçası Batı'ya yakın bir arkadaş birazda olsa iyi gelmişti.

Biz evlenerek Türkiye'ye yerleşmiştik. Batı araştırmalarla birlikte sadece evlenmenin yasak olduğunu, ama evlendikten sonra yaşayabileceğimizi söylemişti.

Biz de hemen kendimize ev tutarak kendi zevkimize göre evimizi döşemiştik. Zevkimiz ise eşyaların genelinin siyah olmasıydı.

Bence çok iyiydi yani.

Böylelikle hayatımız düzene girmişti.

Sonunda evden çıkabildiğimizde arabaya bindik ve annemlere doğru gitmeye başladık. Annemlere vardığımızda aşağıya indim ve Araf'ın koluna girdim.

Hava soğuktu ama babam dinlemeyerek illaki bahçede yapmak istediğini söylemişti. Araf bana doğru baktı.

"Üşüdün mü?" Kafamı iki yana salladım. O da kafasını sakladığında içeri geçtik ve bahçeye açılan kapıya doğru yürümeye başladık.

Bizim çocuklarda bizdeydi.

Bahçe kapısına vardığımızda bahçeden yankılanan kahkaha sesleri duyuluyordu. Kafamı uzatarak bahçedekilere baktım. Babam mangalı yakmaya çalışırken annem ve teyzem babamla dalga geçiyorlardı.

Erim, Hafız, Can ve kuzenim de bir köşeye oturmuş sohbet ediyorlardı. Burak ve Batıkan ayrı bir alemde takılıyorlardı. Kız kardeşim ve Abdullah'ta annemlerin yanına doğru gidiyorlardı.

Herkes mutluydu yani.

"Evin Reisi online millet!" Hepsinin bakışları bana dönerken güldüler.

Babam oradan atıldı. "Evin reisi çoktan online oldu aslanım sana gerek yok!"

Ardından bütün bahçeyi kahkahalar sardı.

Bundan sonra sadece mutluluk vardı.

KOMUTAN  | BXBDove le storie prendono vita. Scoprilo ora