Biraz sonra ikisi de çıkmıştı. Kapıyı hafifçe aralayarak içeri baktığımda kimsenin olmadığından emin olup kendimi bahçeye açılan kapıdan dışarıya attım. Ardından bahçe yolundan okulun girişinden koridora dâhil olduğumda Efe'yle Uğur da aksi yönden bana doğru geliyordu.

Gün ileride demin dolabına iliştirilen nota bakıyordu. Notu buruşturarak dolabın içine tıktığında yüzünde tek bir mimik dahi oynamamıştı. Çok mu umursamazdı yoksa harika rol mü kesiyordu?

Gün derse gitmek için ilerleyeceği sırada Uğur ona seslendi. "Gayrimeşru kız! Uğrasana akşam partiye." Gün ona doğru döndüğünde ruhsuz bakışlarıyla Uğur'u süzmüştü.

Kısılan açık kahverengi gözleri eşliğinde, "Ne partisi?" diye sordu.

Uğur ona lanet olası davetiyelerinden uzatıp, "Doğum günü partim var akşama," dedi sahte samimiyetiyle. "Herkes geliyor neredeyse."

Gün yutkunmuştu tereddütle. "Neden beni çağırıyorsun?"

Uğur kırılası omuzlarını silkti. "Öylesine."

Gün kaşlarını çatmış, onun bu ani davetinin sebebini düşünmüştü. Fakat Uğur buna müsaade etmeden davetiyeyi Gün'ün parmaklarının arasına sıkıştırmış, başka bir kızın yanına gitmişti. Gün durumu kabullenerek arkasını döndüğünde çoktan onun dibine girmiş Efe'yle karşı karşıya gelmişti.

"Uğur!" Efe'nin gür sesi okulun koridorunda yankılandığında Uğur onların yanına döndü tekrar. Uyduruk kızgın bakışlarını Gün ve Uğur arasında dolaştırdı. "Bunu partiye çağırmak için kimden izin aldın?" O an tam Efe'nin ağzının ortasına bir yumruk çakmamak için kendimi dizginlemiştim. Çünkü Yaren şu an yoğun bir tedavi sürecindeydi ve Efe'ye ihtiyacı vardı.

"Efe, tüm okul davetli." Uğur, ben seni bir ara fena pataklayacaktım. Kesin bilgi.

Efe her zamanki gibi Gün'ü utandırmaya kararlıydı. Fakat bilmediği tek şey kız kardeşinin de bu okulda kalmaya kararlı olmasıydı sanırım. Efe inatsa, kardeşi ondan da inattı. "O buraya ait değil. Hem bizim partilerimiz onu kesmez. Annesinin işlettiği genelev partileri ona daha cazip gelir."

Gün bu cümlelerini kaldıramayıp tuvalete doğru koştuğunda kusacağını anlamıştım. Bu durumlarda ya titrer ya da kusardı. O koşup Efe'den uzaklaşırken yüz ifademi düzeltip ellerimi cebime tıktım ve onlara doğru ilerlemeye başladım. Efe de o sırada eliyle Pamir'i çağırıyordu.

Pamir'le aynı anda Efe'nin yanına vardığımızda, "Tuvaletten çıkarken Güniz'e çelme takıp saçını çek," demişti. Pamir çaktırmadan bana baktığında kaşlarımı havalandırarak onu uyardım.

Pamir, "Abi, Gülsüm Hoca beni keser geç kalırsam. Bulut yapsa?" dediğinde onun kafasını koparmamak için gözlerimi sıkıca yumup açtım. Bu çocuk ne saçmalıyordu?

Pamir koşar adım yanımızdan uzaklaştığında, "Bulut?" diye seslendi Efe. "Yarın sizdeyim."

Boğazım yandı. "Yapmasak?"

"Eğer yapmazsan herkesi konferans salonuna toplayıp geneleve yapılan polis baskınından görüntüler gösteririm. Orada hem annesi hem de Güniz var."

Kalbim yandı. "Tamam ama saçını çekmem." Çekemem. Güneşin toplandığı o saçlarına nasıl kıyabilirdim?

Cevap vermesine fırsat vermeden tuvaletin önüne doğru ilerlediğimde birkaç dakika sonra dışarı çıkmış, sağa dönmüştü. Aynı anda kangren olmasını umduğum ayağımı uzatıp ona çelme taktım.

O düştü.

Ama neden ben düşmüşüm gibi oldu?

Dudaklarından kopan acı dolu inilti, kulaklarıma ulaştığında tüm varlığımı yok etmeyi diledim. Koridordaki herkes bize dönüp bakmıştı ama Gün başını bir an olsun kaldırıp ona çelme takan bana bakmamıştı.

ROTAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin