BÖLÜM 3.

44.5K 3.8K 4.9K
                                    

Sia – The Greatest

BÖLÜM 3.

"Sneijder, pardon Güniz! Müdür Bey'le işimiz uzayacak. Seni Bulut bıraksa olur mu? Ya da taksi çağırayım?"

Bulut'un nezaket içeren sorusunun hemen ardından Çağan'ın sesini duyduğumda başımı kaldırarak ona bakmıştım. Bedenini müdürün penceresinden sarkıtmış bir şekilde bana açıklama yapıyordu ve yüz ifadesi buradan gördüğüm kadarıyla oldukça mahcuptu. "Sorun değil."

O içeri girdiğinde telefonumu çıkarıp taksi durağının numarasını aradım rehberimde, sanki varmış gibi. Kolej, durağa oldukça uzak sayılırdı ve burada kimsenin pek taksiye ihtiyacı olmazdı. Genelde ya kendi arabalarıyla ya da servisle gidip gelirdi öğrenciler.

"Şu an bu inadının çok anlamsız olduğunun farkında mısın?" diye sordu ellerini cebine tıkarak. "Aynı yere gidiyoruz. Neden seni bırakmama izin vermiyorsun?"

Gözlerimi telefondan çekerek onun gök mavisi harelerine dokundurdum. "Akşam bir manşetle karşılaşalım diye mi?"

"Ne gibi bir manşet?"

Zoraki bir gülümseme eşliğinde, "Güniz ve futbol kaptanı aynı arabada! Araba yetmeyince Güniz, Bulut'u eve attı!" dediğimde bunu beklemediği yüzüne yansımıştı.

Suratı kireç gibi bir ifadeye büründüğünde, "Öyle bir şey yazamazlar," dedi sert sesle. "Bu kadarına kimse cesaret edemez."

Alayla, "Neden?" diye sordum. "Hamile bile olabilirmişim sitenin yazdığına göre. Kendi kendime hamile kalamam sonuçta değil mi? Demek ki biriyle yatıyorum düzenli olarak."

"Sus!" Bağırdığında katiyen irkilmedim. Aksine ona o kadar ölümcül bir şekilde baktım ki dudaklarını ıslatarak, "Yani susar mısın lütfen? Saçmalıyorsun da," diye düzeltti kendisini.

"Kötü adam," dediğimde gözlerindeki tüm ifadeler karıştı ama buna rağmen bana bakmaktan vazgeçmedi. "Beni düşüren birinin uzattığı ele inancım yok." Sadece bir kere bana çelme takmış, hemen ardından elini uzatmıştı. O zaman yüzünü görmemiştim ama yine de elini tutmamıştım. Çünkü bir kere sizi iten biri eğer elini uzatıyorsa, bu sizi daha aşağı atmak istediği için yaptığı bir eylem olurdu.

Tekdüze sesle, "Coğrafya aşığı kız," dedi. "Bir dağın eteğinden mi düşmek daha fazla yaralar yoksa zirvesinden mi?"

"Kimin ittiğine bağlı."

Başını iki yana salladı. "Coğrafyayı düşünerek cevapla, edebiyatı katma araya."

"Zirveden düşmek daha fazla yaralar." Oysa bir dağın eteğinden sevdiğimiz biri itse kalbimiz daha yere çakılmadan durmaz mıydı? Sırtımıza ihanetin binlerce hançeri aynı anda saplanmaz mıydı?

Dudakları kıvrıldı. "Güzel. Canın fazla acımadığı için sevindim."

Bunun ne demek olduğunu ona sormadım ve bir cevap verme gereği duymadan adımlarımı bahçenin çıkışındaki gri rengindeki spor arabasına doğru yönelttim. Bu arabayı defalarca garajımızda görmüştüm çünkü Efe'yle araba değiştirirlerdi çoğu zaman.

Uzaktan kapıların açılma sesi geldiğinde kapıyı açarak arka koltuğa geçtim ve kemerimi bağladım. Bulut da gelip sürücü koltuğuna geçtiğinde arkada oturmama anlam verememiş gibiydi. "Kendimi özel şoförün gibi hissettim," diye homurdanıp anahtarı çevirdi ve arabayı saniyeler içerisinde okulun önünden çekip döndürdü. Yeşil parkların manzarasına bakarken başımı cama yaslamıştım.

ROTAWhere stories live. Discover now