on yedi, the violin, the poet's hand

Start from the beginning
                                    

Beyaz kurdun gri gözlerine bakıyor olmak ona güven veriyordu. Gri gözler karardı, vahşileşti ve Jeongguk ne olduğunu kavrayamadan üzerine atladı. Arkadaki kurdun boğazını ısırarak Jeongguktan uzaklaştığında kahverengi gözleri şok içinde bakıyordu Taehyung'un kurduna. Yoongi'nin uluması ile birlikte diğerleri kaçarken Seokjin'in kahverengi kurdu yavaş bir şekilde hala diğer kurt ile uğraşan Taehyung'a yaklaştı.

Beyaz kurt serbest bıraktığında arkadaşlarının yanına kaçan kurdun ardından etrafında toplanmış alfalar Jeongguk'u yalnız bırakarak ağaçların arasına karıştı. Bedenini toprak zemin üzerine bırakarak gözlerini özlemle ağaçlara dikti, kısa bir süre sonra insan formunda ve giyinik bir şekilde yanlarına gelen arkadaşlarına baktı. Taehyung'un elinde kahverengi bir hırka vardı.

Parmakları Jeongguk'un siyah tüylerini okşarken gözleri kapandı ve tatlı homurtular çıkardı. "Biz arkamızı dönüyoruz." dedi Seokjin ve Yoongi ile Hoseok'a göz kırptı. Taehyung Hırkayı elinde tutarken kurdu ayağa kalktı Jeongguk'un ve değişti. Uzun hırkayı Taehyung'un yardımı ile giydikten sonra büyüğünün düğmeleri iliklemesine izin verdi. "Dört alfayı ile başa çıktığının farkında mısın?" diye sordu Seokjin ona döndüğünde, omuz silkti ve kollarını Taehyung'un beline doladı.

Oldukça yorgun hissediyordu, başından geçmek bilmeyen bir ağrı vardı ve gözlerini kapanıyordu. Taehyung'un kolu beline dolanarak ona destek oldu. "Yara aldın mı?" diye sordu kısık bir sesle. Başını iki yana sallayarak onu reddetti, bir yara almamıştı. Hangi delilik ile onların üzerine atladığını da bilmiyordu. Yaşadığı anlar geçmişin bir izi gibi geliyordu ona. Beşi beraber yürürken "Hangdom'dandı onlar." dedi Hoseok, o da Hangdom'dan Buckhon'a taşınmıştı. "Ziyaretlerini geri ödemek gerekir." dedi Yoongi, "Jeon Sanghyuk'un oğluna saldırmaya çalışmanın cezasız kalmayacağını bilmeleri gerekir." diye devam etti Hoseok. Onalr kendi aralarında yapılması gerekeni konuşurken Taehyung ile birbirlerine sarılmış halde arkalarından ileriyorlardı.

Bahçenin kapısından içeri girdiklerinde Jimin verandadaki koltuğa uzanmış halde cips yiyiyordu, "Selam millet." diye seslendi onlara, Jeongguk, sevgilisinin kolları arasından sıyrıldı ve uzanmakta olan Jimin'in üzerine uzandı. Diğerleri sandalyelere otururken başını Jimin'in boynuna gömdü ve dudakları arasına bıraktığı cipsi yemeye koyuldu. "Benim bebeğim yorulmuş mu?" diye sordu Jimin, sesini incelterek. Bu Yoongi'nin kıkırdamasına sebep oldu, "Sen ondan daha bebeksin." dedi Jimin'e. Bir cipsi daha Jeongguk'un dudakları arasına bıraktıktan sonra bir tanesini kendi ağzına attı.

Daha fazla onun üzerinde yatmaktan vazgeçerek kalktı Jeongguk, Jimin de kalktığında koltukta yan yana oturdular. "Ne zaman yola çıkıyorsunuz?" diye sordu Hoseok, "Birkaç gün içinde çıkarız." dedi Jeongguk, tam olarak oturup Taehyung ile konuşmamışlardı. "O zaman Hangdom bebeklerini siz gitmeden halledelim." dedi Seokjin, onun etrafında olması hala tuhaf geliyordu. "Hangdom ne alaka?" Kapıda dikilen babası onlara döndüğünde verandada bulunan alfaların hepsi birbirine baktı.

"Jeongguk'a saldırmaya kalktılar."

Taehyung sessizliği bölerek cevapladığında Jeon Sanghyuk'un kaşları çatıldı, bakışları oğlunun üzerinde gezindi. "Biz gittiğimizde Jeongguk o dört salağı da halletmişti ama biliyorsunuz, bunu yanlarına bırakmayız." Babası dudaklarını araladığında Yoongi durdurdu, "Konsey falan umurumuzda değil. Tek yapacakları onları uyarmak, saçma sapan ceza vermek olacak. Onlar ne yaptılarsa, aynısını yapacağız." dedi Jeongguk'un babasının gözlerinin içine bakarak. "Benim Jeongguk'uma saldırmalarını kabul edemem, ben de döverim onları." Jimin'in söyledikleri Yoongi'yi güldürse de "Jimin bir omegaya göre oldukça güçlü Yoongi, birçok dövüş sanatı bilmesinin yanında kurdu da oldukça güçlü." dedi Seokjin, Yoongi kaşlarını çatmış narin görünüşlü eşini izlerken Jimin ona sırıtıyordu.

Onlara ne yapacakları hakkında yeni bir tartışmanın içine girmişlerdi, Jeongguk ise Jimin'in cips paketinden çaldıklarını ağzına tıkıyordu o sırada. "Tüm alfalara haber veriyoruz o zaman?" diye sordu Seokjin, bu Seulgi, San ve Jaebum'un da onlara katılacağı anlamına geliyordu. "Onlar bir kişiye dört kişi gelmeyi biliyorlar." dedi Jimin, hala arkadaşının zarar görmüş olma ihtimali onu korkutuyordu. "Bana kalsa konuyu kapatalım." dedi Jeongguk ama etrafında olan tüm alfalar ona baktığında zor da olsa yutkundu. "Tek eğlencemizi elimizden almaya kalkma." Yoongi'nin söyledikleri diğerlerini güldürdü, Jeongguk da onlara dayanamarak güldü.

Tüm hepsi gittiğinde Taehyung ile veranda da yalnız kaldılar, biraz önce Jimin'in oturduğu yere oturan Taehyung'un omzuna başını yasladı, beline dolanan kollar onu daha yakınına çekerken gözlerini yumdu. Hayatı boyunca aradığ huzuru hemen yanıbaşında bulması tuhaftı, her zaman ona koşmak zorunda kalacağını düşünmüştü fakat etrafına bakması gerektiğini fark etmemişti.

"Sana hislerimi fark ettiğimde..."

Taehyung konuşmaya başladığında yerinde kıpırdandı, hisleri hakkında oturup gerçek bir konuşma yapmamış olsalar da bir şeylerin farkındaydılar. "On yedi yaşındaydın." Bunu beklemiyordu, birden ondan ayrılıp yüzüne bakma ihtiyacı duysa da Taehyung'un kolu ona engel olarak izin vermedi. "Anlatmamı bekle lütfen." diye mırıldandı, Jeongguk eski yerine yerleştiğinde devam etti konuşmasına.

"Seninle hep arkadaş olmak istedim, beş yaşındaki Jeongguk ile de liseye giden yetişkin halinle de. Taehwan ve sen ne zaman bir araya gelseniz ben orada fazlalık gibi hissetmekten kendimi alıkoyamıyordum. Ben köşede otururken bir kez bile bana dönüp bakmazdınız."

Yutkunmaya çabalarken gözleri dolmaya başladı Jeongguk'un, her zaman uzak duranın o olduğunu düşünürdü. "Bunların hepsini geçelim, lisenin sıcak bir günüydü, herkes bahçedeydi ve omegaların çoğu feromonları kontrol edemediği için ortalık karışıktı, çok fazla. Sen sizin arkadaş grubu ile basketbol oynuyordun, gözlerim senin üzerindeydi ve harikaydın. Tüm attıkların sayı oluyordu, herkes tezahürat yapıyordu ama sen umursamıyordun. " Taehyung yerinde kıpırdandı, Jeongguk'u daha sıkı tuttu ve saçına minik bir öpücük bıraktı devam etmeden önce.

"Maçın ardından bahçeden ayrıldın, binaya girdiğinde seni takip ettim. Hala bahçedekilerin çoğu senin ne kadar yakışıklı ve havalı göründüğünü anlatıyordu. Sonra sırana oturdun, çantanı açtı ve muzlu sütü çıkararak içmeden öncd kulaklıklarını taktın. Pipeti dudaklarının arasında ezerken sütü içiyor, arada şarkıya eşlik ediyordun ve kendi kendine gülümsüyordun. Kalbimin o gün ilk kez bu kadar hızlı attığını duydum."

O günü hatırlamaya çabaladı Jeongguk, basketbol çok fazla oynamazdı, hele okuldaki tüm öğrencilerin önünde fakat yine de bir türlü hatırlamıyordu. Taehyung ona dönmesine izin verdiğinde kollarını onun boynuna doladı, sıkıca sarıldı. Hislerinin bu kadar uzun süredir var olduğunu bilmek kalbini acıtmıştı. "Hyung..." diye mırıldandı, Taehyung onun gözyaşlarını silerken gülümsüyordu.

"Seni çok seviyorum, Jeongguk. İnan bana, çok fazla seviyorum."

invisible string' taekookWhere stories live. Discover now