Twelve~

639 76 110
                                    

"Yah, hyung! Evlensene benimle. Elimden her iş gelir bilirsin."

Seok-jin'in sınırları zorlanırken Yeonjun kendi halinde hyunguna yavşak yavşak öpücükler atıyordu. Onu ailesinin evine götürecekti fakat bu durumda azarı kendisinin yiyeceğini bildiği için kendi evine getirmişti.

Şimdi de onu yatağa yatırmaya çalışıyordu.

"Hyuuung! O piçe sorsana beni bu duruma getirmekten hoşnut mu? Oysaki ben onu çok seviyorum. O neden beni üzüyor? Çok mu çirkinim acaba?"

Seokjin küçüğün yüzüne samimi bir gülümsemeyle baktı.

"Sana çirkin olduğunu sorgulatan hayat bana ne yapmaz." Şeklinde yanıtladı onu.

Yeonjun ise pek ikna olmuş değildi. Madem öyleydi neden çevresindeki hiç bir erkek onu istemiyordu. Karakteri mi kötüydü acaba? Yoksa pekte sevilecek bir insan değil miydi? Babası da pek sevmezdi onu zaten.

Sorgulamayı bırakmaya karar verdi. Aşırı yorgun düşmüştü.

Seokjin hafiften mayışmış mavi saçlıyla derin bir nefes verdi. Hemen yatağa yatırıp üstündekileri zorla da olsa değiştirdi ve üstünü örtüp odadan çıktı.

Tamam.

Bu çocuk tahmininden zor çıkmıştı. Neyse ki fazla sevimliydi. Bu ona karşı olan töleransındaki büyük bir faktördü.

Salona adımlarını yönlendirdi. Biraz film izleyip uyumak gibi bir planı vardı. Bar işletmek kolay sayılmazdı. Kendine zaman kaldığı söylenemezdi. Bazı günler güneşi görmüyordu bile. İşte böyle erken çıktığı zamanlarda kendine ufak ödüller veriyordu. Fimler gibi...

Koltuğa yerleştiğinde aklına kardeşi geldi. Arayıp kendisine gelmesini söylemeliydi. Annesi onu o durumda görürse bu iki kardeş için de hiç ama hiç iyi olmazdı.

Hızlı aramalarda bulunan kardeşinin numarasına tıklayıp telefonu kulağına götürdü.

Telefonu beklediğinden uzun çalınca seokjin olduğu yerde dikleşti.

Tam kapanacak olan telefona gelen yanıtla kumral saçlı ayağa dikildi.

"Tanrım Tae! Neden telefona geç yanıt veriyorsun. Hemen bana gel-"

Hızlı konuşmasının arasında durmasının sebebi karşıdan gelen sesti.

"Merhaba hyung, Jungkook ben." Karşı taraftan derin bir nefes sesi geldi. "Tae benimle beraber. Merak etme benim dağ evindeyiz. İçkiyi fazla kaçırınca uyuya kaldı. Annenizin kızacağını tahmin edip bana getirdim. Durumu iyi uyuyor."

Seokjin derin bir nefes verdi. Jungkook devamlı müşterisiydi. İyi de biriydi. Kardeşinin ona olan ilgisini de biliyordu. Korkulacak bir şey olmadığı için sevinmişti.

"Tamamdır. Dikkat et ona. Saç teline zarar gelirse ne olacağını biliyorsun değil mi?"

Karşı taraftan gelen onaylama mırıltılarıyla koltuğa geri çöktü. Birbirlerine iyi geceler dileyip telefonları kapattılar.

Heyecanla karışık sevinciyle uzun zamandır izlemek istediği filmi açtı. Oynat işaretine basmak üzereyken gelen kapı sesiyle yerinden sıçradı.

Bu gece bu filmi izleyemeyecekti sanırım. Söve söve yeriden kalkıp kapıya yöneldi. 'Umarım önemlidir yoksa olacaklar hiç iyi olmaz' diye düşündü.

Ağır adımlarla kapıya giderken gelen kişi çalmayı sürdürüyordu. Sinirleri iyice gerilmişti. Hızını arttırdı ve büyük bir öfkeyle kapıyı açtı.

QUERENCIA | YeonBinWhere stories live. Discover now