Seven~

737 106 46
                                    

Bölüm şarkısı: far east movement- rocketeer ( lütfen bununla okuyun)

"Dalga mı geçiyorsun?"

Büyük olan mavi saçlının suratına anlam veremez bir şekilde bakıyordu. O kadar sıkıntıya girdiği şey bu muydu yani?! Cidden bu çocuğun sıkıntıları vardı.

"Hayır. Cidden merak ediyorum." Yeonjun da bakışlarını Soobin'e çevirdi.

Soobin derin bir nefes verirken baygın bakışlarını atmayı da ihmal etmemişti. "Buna cevap vermeyi reddediyorum."

Yeonjun omuz silkti. "Sen bilirsin." Dudak büktü ve yaşlandığı demirden uzaklaştı. "Derse gidelim. Zil çalar şimdi."

Mavi saçlı olduğu yerden ayrılıp bir kaç adım atmıştı ki, bir el koluna sarılıp onu arkasına çevirdi.

Yeonjun ilk önce kolundaki ele sonra elin sahibine baktı. Amacı neydi bu çocuğun yine?

"N'oldu?"

Soobin elini çekip sigarasını terastan aşağı fırlattı. "Bir şeyleri kaçırıyorsun."

Yeonjun ters bakışlarını Soobin'e yönlendirirken 'ne var?' dercesine kafasını salladı.

"Kölelik süren başladı. Yanii... derse girmiyoruz ve sen benimle geliyorsun."

Küçük olanın gözleri şaşkınlıkla açıldı. Şu an ne yaşanıyordu böyle.

"Saçmalama! Annem bu dershaneye para ödüyor. Dersleri kaçıramam. Hele annemin bundan haberi olursa..." endişeli bakışları yer fayansını buldu. "BİTTİM DEMEKTİR!"

"Daha fazla konuşacak mısın? Gidiyoruz çünkü." Soobin ani bir hamleyle küçük olanın elini kavrayıp onu sürüklemeye başladı.

Yeonjun gelen hareketle afalladı. Donmuştu. Soobin'in onu sürüklemesine izin veriyordu. Neden böyle heyecanlanmıştı.

Kendine biraz geldiğinde sesini bulabildi. "Ayrıca bu yaptıkların psikolojik tacize giriyor. Farkında mısın?"

Soobin alaycı bir gülüş salladı. "Tamam. Gidip şikayet et beni. Bir şey yapacaklarını mı sanıyorsun?"

Yeonjun itiraz için kendini hazırlamıştı. Fakat iki dakika düşündüğünde onun haklı olduğuna kanaat getirdi.

"Peki. Gidelim bakalım. Nereye gidiyorsak." Soobin durup mavi saçlıya baktı.

"Göreceksin güzel yüz. Sabırlı ol."

Yeonjun'nun bu ithamdan sonra çokta itiraz edesi gelmedi.

+x+

"Hey yakışıklı!"

Tae kafeteryaya indiğinde Jungkook'u görmüştü. Ah ne kadar da yakışıklıydı.

"Hey Jungkook! Buradayım." Elini deli gibi sallayarak. Jungkook'un dikkatini çekmeye çalışıyordu.

Jungkook, Tae'yi görünce derin bir iç çekti. O kadar şeye rağmen neden hala savaşıyordu bu çocuk?

Onu görmezden gelmeye karar verdi. Arkasını döndü ve gitmeye hazırlandı.

Tae onu çokta kolay salacak gibi durmuyordu. Koşup kahve saçlının bileğinden kavradı. "Sana seslendim. Yine mi takmayacaksın beni?"

QUERENCIA | YeonBinWhere stories live. Discover now