Son umutlar hep en acısı bence en umarsızca yapılanı. Bu kadar çok fikrin arasında delirmişken yine insanları deli , psikopat ya da depresyonda gibi kavramlara ayırıyoruz. Ne olucak halimiz? Dünya'nın ötesinde mükemmel , dünyevi kurallara uymayan , doğduğumuz günü başlangıcımız saydığımız belirli varlıklar ile devam ediyoruz her ne yapıyorsak. Lâkin bahsettiğim ötelikte bilmediğin , görmediğin hatta bazen merak ettiğin varlıklar ile dolu dünya gibi bir hiçlik var. Peki ne bu dünyevi koşuşturma? Nereye yetişmeye çalışıyoruz? 'Aman oğlum/kızım okusun , askere gitsin , mevlüt yapayım, iş bulsun , evlensin , çeyiz yapayım , torunlara giymeyeceğini bile bile kazaklar öreyim , ev yapayım ,araba alayım , 50 yaşında olsamda bankada bir sürü param dursun.' Herkes aynı , tek tük farklılıklar olsa bile , en gelişmiş -ki ne saçma bir gelişmişlik neymiş telefon markası iyiymiş , neymiş arabaları iyiymiş , iyi yönleri var tabi- ülkede bile aynı durum. Neden insanlar bir Tanrı'ya ya da inanışa inanmaya dayalı doğmuş?
"Bence insanlar inanıyor çünkü sürekli koşuşturdukları bu dünyada bir boşluk arıyorlar ve o boşluğa huzur ya da umut diyorlar. Bakma öyle Ateistlerde bir inanca sahip yani inanmama inancına sahip bence yani öyledir herhalde. " Kafasını sağa yatıran kedinin boynunu sevmeye başladığımda yarım saattir çıkarttığı mırıltılara devam etti.
Tam yarım saattir Gece hanımı bekliyordum bu gün eve bakıcaktık. Ben daha annemden izin almadığım için o şimdiden taşınıcak. Çıkış için müdirenin yanına uğradı ama hala ortalarda yok.
"Geldim portakalım."
"Neden bu kadar uzun sürdü?"
" Yaşlanmış iyice kayıtımın üstünden otuz beş kere geçti ama bulamadı bir türlü." Eğilip sevdiğim kedinin kafasını okşamaya başladı.
"E hadi gidelim."
"Tamam tamam" diyerek kenarda bıraktığı bavulu sürüklemeye başladı.
Otobüs beklerken karşıda gördüğüm mavi kanatlı şey ile kafamı Gece'ye çevirdim.
"Portakalım."
"Söyle gecem."
"Annenden bugün izin alalım olur mu?
Orda sensiz kalmak istemiyorum."
"Taşınmak için acele eden sendin."
"Ama birlikte bugün arayalım."
"Arayalım bakalım da telefonda dayak yiyecekmişim gibi geliyor. Şimdi asıl söyleyeceğini söyle."
Şaşkınca bana bakarken
"Nerden anladın?"
"Sevgilin Deniz farkıyla bebeğim."
"Ciddili bebeğin miyim?"
"Salak" diyerek gülüm ve dirseğimi omzuna yasladığımda kolunu belime doladı.
"Sor hadi soracağın şeyi."
"Ha şey sevgili olduğumuzu da söylesekya."
"Evet söyliyelim ve son konuşmamız olsun dimi?"
"Elbet kabul edicek ama."
"Ya etmezse? Ya beni bir daha görmek istemezse? "
"Sonsuza kadar bunu saklayamayız valla evlenicem kızım ben seninle."
"Valla mı?" Gülerek konuşurken gelen otobüs ile bavulu kaldırmasında yardım için eğilip tuttuğumda gözlerime bakarak.
"Valla." dediğinde ikimizde gülümsedik ve otobüse bindik.
~~~~~~~~
Yanlış otobüse binmek gibi bir saçmalığı her hafta yaşardım önceden. Ama şimdi neden böyle oldu ki yani yurdun önünden bir otobüs geçiyor be insan.
"Biz bunu nasıl başardık portakalım?"
Otobüsün içinde göz gezdirirken -doğru otobüs- gözlerimi kısarak aklıma gelen fikri cümleyle toparlamaya çalıştım.
"Sen bana bir daha evlenme teklifi etme gecem baksana otobüs kaçıyor."
"Ne ? Ne alaka" diyerek gülünce gülmemek için kendimi sıktım.
"Gülme gecem gülme sen okulun bahçesinde de demiştin kediler kaçmıştı."
"Deniz." Kafamı ona çevirip baktığımda
"Biz evlenicez. Hatta belki paralel bir evrende evlenmişizdir."
"Ha yani benim ile evleneceğine çok eminsin? Ya ben gönül eğlendiriyorsam?"
"Zaten benimde gönlüm senin ile hoş oluyor portakalım. Bana bakışını görememen üzücü masum , aşık , şehvetli ve umut dolu. Seni sevmemek elimde değil zaten bunu bile bile aşık oldum."
"Caz yapma olum bana, yeter romantizm."
"İyi be." İkimizde önümüze dönüp boş boş etrafa bakınırken birden bana döndü.
"Biz evimizde sevişicez." Gözlerimi pörtlerip etrafa bakındığımda kulaklıklı bir kaç insandan başka kimsenin olmamasının rahatlığı ile bende ona döndüm. Yoksa tanımıyor muamelesi yapıp inerdim.
YOU ARE READING
DENİZ 》》 (>^ω^<)《《
FantasyMaviler kahveler ile buluşunca nefes alabiliyordu, peki şimdi ne olacak?
