43

225 12 10
                                        

İhanetler, yalanlar ve hüzünler hepsi kötülüklerin tanrıçasının kanatlarından dökülen tüyler sonucu oluşmuş. Tıpkı Dostoyevski'nin dediği gibi :
"Bir gün şeytan uyuya kaldı sert bir rüzgarla üç tüy düştü ondan. Biri paraya , biri hırsa diğeri de yalanın suyuna katıldı..."
Bu olaydan sonra bir zaman tüm inançlarda olan hatta insanlığın doğasında olan 'paylaşmak' zamanla kayboldu. Parası olan herkes cimrileşti parası olmayan insanlara ihanet etti sebebiyse paraya konan tüydü bu tüy insanları zehirledi ve yabancılaştırdı.
Hırsa düşen tüy ise üzüntüler acılar getirdi tüm insanlara, hakkından fazlasını almaya çalışan insanlar aldıkları veya almaya çalıştıkları fazla kısımda öldüler, ruhları hastalandı...
Ve son olarak yalanın suyuna düşen tüy yalanı renklendirdi bu insanların işine yaradı pembe , beyaz , siyah bir çok yalan çeşidiyle içlerinde ki cesetler ormanında bir çok hayat yaşadılar. Yalan insanları bir süreliğine mutlu ederken , sonrasında onları içlerinden öldüren bir zehre dönüştü. Her yalanları onları bu suyun içinde boğulmaya itti. Sonuçta şeytan o günden sonra hiç bir yapmadı...
Kimse değişmeye değmez sen hariç , sen kendin için değiş bunu yalancıktan yapma içten içe kendini zehirleme, çünkü o suda boğulduğunda yalan söylediğini ve kurtulmak istediğini söyleyen yine sen olacaksın . Doğruyu söyle çünkü doğru seni köyden kovdursada yeni bir köyde aşkıda, mutluluğuda buldurur.

Peki ya ben ben aşkı kaç bin senedir yaşıyorum sanırken hepsinin yalan olması, hepsinin beni oyalamak için olması. Her gözlerinin içine baktığımda midemdeki kelebekler bile yalanmış...
Suda boğulacak olan kim bunu bana yapan kim???....
Deniz gözlerini kırpıştırarak açtı. En son hatırladığı Diabolos'un onu odaya getirişiydi.
"Sanırım uyuyakaldım." Diye mırıldanarak yataktan çıktı odanın içine göz attığında lavabo olduğunu düşündüğü kapıya doğru ilerledi. İçersi altın, zümrüt gibi değerli taşlar ile kapalıydı.
Deniz kendini neşelendirmek amacıyla
"Zümrüte de tuvaletimi yapmadım demem artık." Diye içinden geçirse bile anca gözlerini devirdi.

Dün yaşadığı ağır bir travmaydı onun için, tüm hayatının sadece 19 yaşına kadar gerçek olması...
"Oofff ben ne yapıcam..." gözlerinden düşen bir kaç damla ile lavabonun kenarlarını daha çok sıktı.
"Onu görmeden, sevdiğim sözlerini duymadan, kokusunu hissetmeden ne yapıcam ben?"
Derin nefesler almaya çalışarak kendini sakinleştirmeye çalışsada bağıra bağıra ağlıyordu sanki kalbine ısıtılmış demir bir çubuk bastırıyorlarmışcasına canı yanıyordu.
Kalbini söküp atası geliyordu, ölmek ve Derin'e kavuşmak istiyordu Gece'sine kavuşmak istiyordu...

Diabolos hızlıca merdivenleri çıkıp Deniz'in uyuduğu odaya girdiğinde burun çekme seslerinden lavaboda olduğunu anlayarak hızlıca oraya girdi. Yerde ağlamaktan bitkin düşen Deniz'i gördüğünde diz çöküp yüzünü avuçlarının arasına aldı.
"Deniz... Deniz noldu? İyi misin? Deniz cevap ver bana?"
Ağlamaktan kan çanağına dönmüş masmavi gözleri ile zorla nefes alan Deniz, Diabolos'a sarılmıştı.
Şaşıran Diabolos yavaşça kollarını ona sardı.
"B-ben onsuz ne yapıcam, bitmedi mi benim cezam h-hım? Bende o-nun yanına gideyim..."
Deniz yavaşça geri çekildi ve bir kaç defa burnunu çekip yüzüne yapışan beyaz saçlarını geri çekti.
"Diabolos biz düşmanız ve şuan ben güçsüzüm hadi... beni öldür?"

Diabolos şaşkınlıkla ne diyeceğini bilemeyerek geri çekildi.
"Deniz saçmalama öyle bir şeyi asla yapmam."
"Neden daha bir kaç gün önce beni öldürüp güçlerini almak için peşime düştüğünü söylüyordun. Ne değişti?"
Diabolos gözlerini kaçırarak ayağa kalktı.
"B-ben gitmeliyim toparlan ve aşağıya gel."
Deniz birden kahkaha atmaya başladı.
"HAHAHAHAHAhhh!!! Ne güldüm ama bakseeen."
Deniz ayağa kalktı
"Seni öldürmeye gücüm yetmiyor diyemiyorsun, cesaretin yok öyle değil mi?"

DENİZ 》》 (>^ω^<)《《Where stories live. Discover now