bir, hep buradayım.

6.5K 486 536
                                    

sürekli bir şeyler yayımlayıp duruyorum houff umalım da bu da taslaklara geri dönmesin... 💔 yorum yapın tamam mı

×

Ayak ucumda yükselerek uzun binaların ardındaki kanal binasına bakmaya çalışırken kulağıma dayadığım telefona doğru, "Bizim bölümden Hoseok var ya," diyordum.

Gergindim; evden çıktığım andan beri, metroda dahil, aklımı biraz olsun farklı şeylere verebilmek adına en yakın arkadaşımla konuşuyor ve heyecanımı azaltmak için yaptığı saçma esprileri dinleyip duruyordum. Normalde olsa ağzına bir tane yapıştırır ve kulaklığımı takardım ancak şu an en ihtiyaç duyduğum şey kurduğu saçma cümlelerken telefonu kapatmak şöyle bir dursun, dediği şeylere bağıra bağıra gülüyordum.

"Evet, bir ara aşıktım biliyorum." Telefonun ucundan duyduğum sesiyle kaşlarım çatıldığında burnumdan bir nefes vererek güldüm ve "Aptal!" diye bağırdım, yanımda yürüyen insanları düşünmeden. "Sadece fotoğraflardan gördüğün birine aşık olamazsın. Hem o herif- Yumuş yumuş? Neşe saçıp duruyor, öldürmek istiyorum onu. Asla anlaşamazdınız."

"Jeongguk bilmiyor olabilirsin ama Alex Turner'a aşıksın. Herifin boy boy afişleri var odanda ve... sen de onu görmedin."

"Yani?"

"Bugün önemli bir gün diye tartışmıyorum seninle tamam, anlat bakalım; Hoseok ne alaka şimdi? Gerçi sabahtan beri elli farklı şeyden bahsettin, şaşırmamalıyım." Binaya biraz daha yaklaştığımı fark ettiğimde damarlarımda gezinen sinire hakim olarak gülümsedim ve "O piç de seçilmiş. Eğer- eğer ikinci seçmelerde yine onu seçerlerse yakarım bu binayı. Sıçıp duruyor hayatıma, o siktiğimin gülümsemesi yüzünden tüm hocaları aşık etti kendine! Ne var yani, depresif takılmam beni başarısız mı yapıyor da sürekli yüksek notları o alıyor? Bölümde adım somurtkana çıktı, kimse adımı bilmiyor, Jimin, kimse. Herkes bana somurtkan diyor ve bu siktiğimin kelimesini okula yayan o!" dedim caddede olmamı umursamadan bağıra bağıra konuşurken. Arada sinirlenip kahkaha atıyor ve adımlarımı yere daha da sert basıyordum. Çok- çok fazla sinirliydim.

"Bebeğim biraz sakinleşir misin? Kulak zarım patlayacak çünkü hem sen, Tanrı aşkına, oraya neden başvuru yaptığını sakın unutma. Ona sinirliysen yemeğini en güzel şekilde yap ve gülümsemeyi ihmal etme, tamam mı? O sana somurtkan etiketini yapıştırdıysa Hoseok'a inat bol bol gül ve Jeongguk..." dediğinde birkaç saniyeliğine soluklanmış ve yeniden devam etmişti. "Neden başvuru yaptığını biliyorsun. İzler mi bilmiyorum ama ona başardığını göster, duydun mu beni? Yapabileceğini biliyorum ama eğer seçilmezsen de üzülme, seneye bir daha denersin."

Yüzüme kırık bir gülüş yerleştiğinde dolu gözlerimi kırpıştırıp parmaklarımla özensizce sildim. Buraya, "İşte, ben Jeon Jeongguk'um. Yapamazsın dedin ama başardım." diyebilmek için başvurumu yapmıştım. Amacım vardı, diğerlerininki -mesela Hoseok'unki- gibi ünlü olmak kafasında değildim. Yüzümü göstermeseler bile olurdu; yaptığım yemeği, sanatı gösterseler yeterdi bana. Ben yaptım, ben başardım, demek istiyordum. Bunu öyle çok istiyordum ki düşüncelerim birbirine karışırken ve ben eskisinden daha da çok hırslanırken Jimin'in devamında ne dediğini işitemedim ve kanal binasının tam önünde dikildiğimi de ancak arabalardan birinin kornaya basmasıyla idrak edebildim.

"Jimin," dedim, kafamı kaldırıp onlarca katı olan binaya bakarken. Ciğerlerime yeni bir nefesi doldurdum ve telefonu kapatmadan hemen önce, "Seni seviyorum. Gelebilmeni çok isterdim ama hayatının tezini yazdığını biliyorum. Teşekkür ederim, her şey için." dedim. Sanırım bir daha beni bu kadar duygulu bir konuşma yaparken göremeyecekti, hatta bu bile duygulu denilemeyecek derecede bir konuşmaydı fakat son iki yılda oluşmuş kişiliğimi düşününce Jimin'in telefon karşısında gözyaşlarını döktüğünü tahmin edebiliyordum.

masterchefHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin