"Jeo-Jeongguk, dur! Lütfen biraz bekle, hazır değilim. Tutacak bir şey ver bana-Kolunu sıksam olur mu? Saçın daha iyi bir seçenek aslın-Tanrı'm! Öldüm sanırım!"
Elimdeki beze bakıp kahkaha atarken Seokjin'in bacağını tutan elimi oradan ayırıp parmağımı yüzüne salladım oyuncu bir tavırla. "Saçımı mı çekeceksin, hm?"
"Ç-çok kötüsün, çok kötüsün. Canım çok yanıyor."
Parkelerin üzerine kendini atıp kollarını iki yana açtığında bezi ikiye katlayıp kenara koydum. "Abartıyorsun. Psikolojik olarak acıyacağına kendini inandırdığın için acıdığını sanıyorsun ama bacakların zaten temizdi. Ufacık ufacık tüyler vardı yalnızca."
"Hadi oradan, bu acı psikolojik değil."
Pes etmişcesine uzun bir nefes verip yatağın kenarına omzumu yasladığımda kelebek gibi yerde, bacaklarımın arasında yatan Seokjin'le göz göze geldiğim an ikimiz de kahkaha atmaya başladık. Neye güldüğümüzü bilmiyordum, sanırım bugünün oldukça keyifli bir gün oluşundandı; nihayetinde MasterChef için haftanın son günündeydik ve tüm oyunları kazanmıştık. Başarılı bir kaptan olup takımımı en iyi şekilde yönetmiş, Hoseok'un yenilmesini ve eleme potasına girmesini sağlamıştım. Fakat Hoseok kötü bir aşçı değildi elbette; elemede en iyi tabağını yapmış ve yarışmacıların arasından sıyrılıp kazananların arasına gelmişti. Sevinmiştim elenmediğine, her ne kadar bana aylarca zorbalık yapmış olsa da -ve buna kamera karşısında olduğu kadar devam etse de- onunla burada yarışmak güzel bir deneyimdi benim için.
Ve evet, bugün MasterChef haftasının son günüydü. Bu da Taehyung'un "cuma günü anlatacağım" dediği cümleyi aklıma getirip duruyordu. Çekimden çıkıp araçla bizim için ayrılan villaya gelmemizin üstünden saatler geçmişti; duş almış, birkaç lokma bir şey yemiş, en alt kattaki spor salonundaki koşu bandında kırk beş dakika koşmuştum ve bunun ardından yeniden duş almış, zaman geçmesi için Seokjin'le onlarca saçma şey konuşarak bacaklarımı almasına dair ikna etmiştim onu. Biraz mırın kırın etse de sonunda kabul etmişti ve çok da tüy bulunmadığı için kısa sürede pürüzsüz bir hale getirmişti. Bunun sonrasında da ben onun bacaklarını almıştım ve işte, iki yatağın arasında -yerde- oturup gülüşüyorduk. Telefonum yatağımın üzerinde duruyordu ve arada gözlerim, Taehyung'dan gelecek bir çağrı için oraya kaysa da Seokjin bir şey bilmediği için dikkatimi ona vermeye çalışıyordum.
Çekimin bitmesine yakın, eleme adayları stüdyoda kapışırken Taehyung bekleme odasına gelip herkesin içinde beni çağırmıştı yanına. Çekimden sonra villada biraz dinlememi, sonra beni arayacağını söylemişti ancak dediğim gibi, dört saati devirmiştik ve dinlenmek istemediğim kadar dinlenmiştim fakat hâlâ aramıyordu. Aramaya pek cesaret edemesem de mesaj atmıştım ona fakat tek tikle kalmıştı yalnızca. Meraktan ve sinirden geberip gidecektim kesinlikle. Hem söz veriyordu, hem de sözünü tutmuyordu işte. Onu anlatması için zorlayan ben değildim ki! Sürekli hiçbir şey bilmediğimi iddia ederek kendisini dinlememi istemişti ve "tamam" dediğimde ise ortadan kayboluyordu böyle. Sinirlenmeyeyim, anlamaya çalışayım onu biraz, diyordum ama sanki benim inadıma ters davranıyordu. Deli olacaktım yakında.
"Siktir, Jeongguk, kalkıp balkon kapısını kapatsana! Taş yağıyor üstümüze!"
Gözlerim, açık gri parkenin üzerinden Seokjin'e kaydığında yerden çoktan kalkmış ve dolabın yan tarafına, uyluklarına kadar sıyırdığımız siyah eşofmanıyla birlikte geçerek bedenini gizlemiş olduğunu gördüm. Kaşlarım alnıma doğru kalkarken hemen önümdeki ufak taşlara, ardından da açık balkon kapısına baktım. Balkonda da vardı biraz taş ve ne olduğunu kavramam için ciğerlerimi tertemiz bir oksijenle buluşturma ihtiyacıyla ayaklanıverdim birden. Çıplak ayaklarımın tabanları soğuk olmayan parkelerin üzerindeyken taşlara basmadan balkona ulaştım iki-üç küçük adımla. Fakat tam balkona çıkacakken alnıma gelen taşla istemsizce bağırıp elimi alnıma götürdüm gözlerimi sıkıca kapatarak.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
masterchef
FanfictionJeon Jeongguk MasterChef'e başvuru yaptığında jürilerden birinin, onu terk eden sevgilisi Kim Taehyung olduğunu bilmiyordu. slow update!