on iki, gece uzun ama hayat kısa.

1.1K 143 47
                                        

Kendine geldiğinde, yanı boştu. Sıkı sıkı sarıldığı biricik aşkı Jeongguk değil, onun yastığıydı. Tamam, burada bir sorun yoktu. Gece söz verdiği gibi kahvaltı hazırlıyor olabilirdi, belki duştaydı, Yeontan'la bahçede koşuşturuyordu ya da. Gerçekten sorun yoktu. Bu yüzden geceden kalma hali yüzünden başındaki ufak ağrıya rağmen neşe içinde yataktan kalkıp evin içinde küçük bebeğini aramıştı seslenerek fakat o yoktu.

Jeongguk hiçbir yerde yoktu.

İçindeki mutluluğun yerini endişe ve korkuya bırakması da onu kafayı yeme noktasına getirirken mutfak tezgahında duran telefonuna uzanıp numarasını tuşladı bir umutla. Yanına almadığını, villada bıraktığını biliyordu fakat 'belki oraya gitmiştir.' diye düşünüyordu içten içe.

Açan olmadı, telefon çalmadı bile.

Bu sefer de titreyen parmaklarıyla eski dostusunun adına tıkladı ve kulağına yasladı. Bu sırada da hala evin içinde geziniyor ve "Jeongguk!" diye sesleniyordu. "Taehyung?" Adını karşı hattan duyduğu gibi, "Jimin," dedi hızlıca. "Jimin, Jeongguk yok."

Jeongguk'u dün gece evine getirmeden önce eski dostu Jimin'e ses kaydını atmış ve onu özlediğine dair birkaç paragraflık özür mesajı göndermişti. Şu anda ona karşı eskisi gibi rahat olabilmesinin yegane sebebi buydu.

"Ne demek 'Jeongguk yok.'? Neredesiniz siz?" Bahçeye bir kez daha baktığı sırada hıçkırır gibi bir nefes aldı. "Evimdeydik, gece içtik biraz sonra uyuduk güzelce. Birkaç dakika önce uyandım ve o yok. Hiçbir yerde yok, bulamıyorum." Üst kata yeniden bakmak için eve girip koştururken karşı taraftan küfürler ve birkaç takırtı duydu.

Merdivenleri tamamlayıp uzun koridordaki tüm odaları tek tek kontrol ettikten sonra bir şey bulamayıp yeniden aşağıya inecekken gördüğü görüntü karşısında yaşlarla dolu gözlerinden damlalar sicim gibi akmaya başladı. "K-kan var, Jimin, duvarda k-kan var."

"Siktir, siktir, ne?"

Jimin'in, Taehyung daha çok panikleyip yanlış bir şey yapmasın diye kontrollü olan ifadeleri 'kan' lafıyla bozulduğunda üzerinden çıkardığı doktor önlüğünü yere düşürüp bedeninin anlık olarak sarsılmasına engel olamadı.

Bu sırada da Taehyung, o kanın Jeongguk'a ait olduğuna yüzde yüz eminken bulanan midesi ve her bir santimini kuşatan korkusuyla merdivenleri büyük bir hızla geri indi. "Ne yapacağım? Bir şey söyle Jimin, düşünemiyorum. Canı yanmamıştır, değil mi? İyi midir?" Hızlı hızlı konuşurken eve son bir kez daha göz atıp kapıya bakarak havlayan Tan'ı itekledi ve ayakkabılarını geçirdi ayaklarına. Üstünde Jeongguk'un pijamalarının siyah rengi vardı ve o an üzerini değiştirmek aklının ucuna bile gelmedi. Alışkanlık olduğu için askılıktaki ceketi alıp giydi özensizce.

"Endişelenme ve olumsuz düşünme. Bir şey olmayacak ona, bulacağız. Tamam mı?" Jimin'in cümlelerine büyük bir umutla tutunup askılıktan araba anahtarlarını almaya uzandığında eli havada kalakaldı. Sonra büyük bir endişeyle kapıyı hızlıca açıp küfürler etti ancak karşı hattaki Jimin bunu anlayamadı zira Taehyung, kendi diline dönüvermişti.

"Araba yok. Arabayı almış. En son ehliyeti yoktu onun! Hatta bok gibi sürerdi! Ne yapacağım, Park, kesin bir şey oldu." Telefonu tutmadığı tek eliyle saçlarını yolarak ön bahçeye çıkarken arabayı nereye koyduğunu düşündü ancak gerçekten de dün akşamki heyecanı nedeniyle kapının önüne park edivermişti. Ve şimdi anahtarın da, arabın da burada olmaması Jeongguk'un arabayla gittiğine işaretken sakin kalması mümkün dahi değildi.

"Aptal, sakin ol. Senden sonra almıştık birlikte. Gayet güzel kullanıyor hatta. Sen şimdi nasıl geleceğini düşün." Jimin bu cümleleri sadece Taehyung'u rahatlatmak için sarfediyordu çünkü Jeongguk'un iyi araba kullandığı falan yoktu. Bu yüzden de belli etmemeye çalışsa da endişesinden gözleri kararmaya başlamışken merdivenleri nasıl indiğini bile bilmiyordu.

masterchefHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin