*: ・ ゚ ✧ *: ・ ゚ Bölüm 5 *: ・ ゚ ✧ *: ・ ゚

594 61 78
                                    

Ne diyeceğimi bilemiyordum. Ne demem lazımdı ki bu soruya? Etrafımızdan geçen insanlar sadece bir silüet şeklindeydi benim için. Sadece onu görüyordum. Gerçekten beni seviyor muydu? Yalvarışlarım duyulmuş muydu yoksa? Şaşkın bir şekilde ona çok fazla baktığım için hafiften sinirlendiğini gördüm ve

'' Çünkü bana hiç flörtöz yaklaşmadın . O şekilde düşündüğüm için neden kızgınsın ki ayrıca?'' dedim gergince gülerek.

Neden sinirli olduğunu anlayamadım ama. Bana hem arkadaşça yaklaşıyordu hem de aramızda bir şeyler olmasını ister bir hali vardı. Ne yapmaya çalışıyordu ki?

Uzun bir süre bana sinirli baktıktan ve sanki hayal kırıklığına uğramış bir haldeyken bana söylediği tek şey ''Peki.'' oldu. O tek kelime belki de ne kadar kırıldığının ifadesiydi. Ama anlayamamıştım. Hızlıca geçen arabaların sesi, yüzüme sertçe çarpan hain rüzgar sanki bana bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Belki de beni uyarmaya çalışıyorlardı. Kırılacak kalbime acıyorlardı büyük ihtimal.

Yol boyunca ne kadar onunla konuşmaya çalışsam bana kısa ve agresif cevaplar verdi sadece. Kendimi kötü hissettim. Yine her şeyi batırmıştım. Ama kafamı karıştırıyordu ben ne yapabilirdim ki? Bakugo'ya ondan hoşlandığımı söylesem beni geri sever miydi ki? Onu sinir etmek , onunla gülmek, elimi kimsenin tutmadığı gibi tutmasını, beni kimsenin öpmediği gibi öpmesini istiyorum. Ona sarılıp içime kokusunu çekmek, saçımla oynamasını istiyorum. Çok değil bu istediklerim, değil mi? Belki başka biri istese gerçekleşebilirdi bu dilekler, ama benim için... Benim için sadece çaresiz bir yalvarış bunlar.

Eve gittiğimde kendimi halsiz hissediyordum. Direk kendimi yatağa attım. İçimdeki o ruhuma ağırlık veren kötü his daha da büyümüştü, sanki bedenimden taşıyor, karanlığı dolduruyordu. Düşüncelerim aklımdan çıkmıştı artık. Normalde hilekarlık olacağı için özel hayatımda yeteneğimi kullanmam yasak. Ama bunu bir istisna olarak görerek eğer Bakugoya duygularımı açarsam ne olacağını görmek için kullandım yeteneğimi.

Ve beklediğimden çok daha farklıydı... Biz cidden bir çifttik. Ve gayet mutlu bir çifttik. Gerçek olamayacak kadar mükemmeldi benim için. Bu nasıl mümkün olabilirdi?

Issız karanlığın içeresinde düşlere dalmakta buldum ben de çareyi. Belki de her şey beklediğim gibi gitmeyecekti, belki de sadece fazla düşünüyordum.

Ertesi gün yatağımdan kalktığımda kendimden hiç olmadığım kadar emindim. Yapabilirdim, evet imkansız değildi ya eninde sonunda zaten ona açılacaktım peki bunu neden bugün yapmayayım ki?

Kapı zilimizin çaldığını duydum. Bu büyük ihtimal Bakugoydu. Onu beklettiğimde sabah sabah sinir küpüne döndüğünü bildiğim için hızlıca kahvemi bitirip kapıya yöneldim. O an çok fazla umut vardı içimde, dediğim gibi fazla bağlanmıştım düşlerime.

Kapıyı açtığımda belki de hayatta görmek istediğim en son manzarayla karşılaştım. O turuncu saçlı kızla Bakugo el ele tutuşuyorlardı ve ikisinin yüzünde de sanki dünyanın en mutlu çiftiymiş gibi kocaman bir gülümseme vardı.

İçimde kopan fırtınalar gerçek olsaydı belki de dünyayı yıkıp kavurabilirlerdi. Ama benim tuhafıma giden şey... Ben bunu nasıl göremedim yeteneğimi kullandığımda? Bu kadar aniden gelişen bir ilişki miydi yani onlarınki?

Tabii beni sevmesi imkansızdı zaten. Ne bekliyordum ki... Ben bu hikayede Juliet değildim, sadece araya giren bir figürandım. Hayatımın sonuna kadar da öyle kalacaktım.

Beraber okula giderken kızın bizim okula transfer olduğunu ve daha bu sabah sevgili olduklarını öğrendim. Kızın adı Chiasa ve buraya yurt dışından taşınmış. Hayatından bahsettiğinde hayret ve kıskançlık duydum açıkçası. Tek düşünebildiğim ne kadar şanslı olduğuydu. O kadar şanslıydı ki Bakugoya sahipti.

Beraber konuşurken sürekli sesim titriyordu, her an ağlayacak gibiydim. Kendimi tutamayacağımı fark edip daha yavaş yürümeye başladım, arkalarından gittim. Beni fark etmediler bile. Yine de konuşmalarını dinlemeye devam ettim. Bakugo her sinirlendiğinde Chiasa, onu hemen sakinleştirebiliyordu, ses tonu hemen değişiyordu Bakunun. Bana hiç böyle yapmazdı. Chiasa,yavaşça Bakunun sarı kabarık saçlarıyla oynamaya başladı '' Ayy saçların çok yumuşak, çok güzell.'' dedi gözleri parlayarak. Bakugo'nun yüzü kızardı ve ona sevgi dolu bakmaya başladı. Dipnot: saçını asla katiyen kimsenin dokunmasına izin vermezdi, benim bile...

O an figüran bile olmadığımı fark ettim. Ben sadece onların aşkını izlemeye gelen bir tiyatro seyircisiydim.

Gün boyu ne zaman Bakugo'yla konuşmaya çalışsam ne yapıp edip konuşmadan sıyrılıp Chiasa'nın yanına gitti. Hayatım boyunca her zaman yalnız kaldım ama hiç o anki kadar yalnız hissetmedim kendimi.

O kız Güneşti, ben ise sadece Güneşin yerini dolduran cılız ışığıyla Aydım. Hiçbir zaman onun sevdiği kişi olmadım ben, neden kendimi kandırmıştım ki.

Onu son kez sevmeyi diledim sadece. Bir bitişi olsun istedim aşkımın. Belki artık bu kadar acı çekmezdim. Sadece bir sızı kalırdı onu hatırladığımda. Ufak, tatlı bir sızı. Ama kalbim bana ihanet etti. İncineceğini bile bile sevmeye devam etti onu.

Yağmurlu bugünde dünün aksine şemsiyelerini beraber paylaşıyorlardı, gülüşüyorlardı. Ve ben yere düşen bir yapraktan farksız bir şekilde izliyordum sadece.

Sesim kısılana kadar ağlamak istedim o an. Ama tek yapabildiğim dudağımı ısırıp, yutkunmaktı. Çaresizdim tek kelimeyle. Bu çaresiz benliğimin aklında da sadece tek soru vardı

'' Neden ben değilim o şanslı olan ?''




Bakugo X Okuyucu <3Where stories live. Discover now