yirmi beş | son

3.5K 207 66
                                    

Yıldızlar dökülüyor tenine ve biliyorum, evrendeki bütün yıldızlardan daha parlak gülüşün

Hoppla! Dieses Bild entspricht nicht unseren inhaltlichen Richtlinien. Um mit dem Veröffentlichen fortfahren zu können, entferne es bitte oder lade ein anderes Bild hoch.

Yıldızlar dökülüyor tenine ve biliyorum, evrendeki bütün yıldızlardan daha parlak gülüşün.

Şansa inanıyor muydum bilmiyordum. Size hiç uğramayan bir şeyin güzel olup olmadığını bilemezdiniz değil mi? Eğer şans vardıysa bile attığım hiçbir adımın, yaptığım hiçbir işin şansa kalmaması için hayatım boyunca hep çabalamıştım. Ablam bir keresinde 'eğer beklediğin o şans sana gelmiyorsa senin için değildir. Bu yüzden bekleme kendi şansını kendin yarat' demişti. O zaman ne demek istediğini, neyi ima ettiğini hiç anlamamıştım ama şimdi dönüp baktığımda onun bu sözünü bu yaşıma kadar hayat felsefem yaptığımı görüyordum.

Şans bana gelmemişti. Belki de gelmişti ama benim için değildi o yüzden bu sefer de kendi şansımı kendim yaratacaktım. Hep yaptığım ve hep yapacağım gibi.

"Bugün mezun oluyoruz," diye mırıldandım parlak yıldızları izlerken. Asil'in evindeki büyük çardaktaydık. Ben onun dizlerinde yatıyordum. Yumuşak bir dokunuşla saçlarımı okuyordu ve bu uykumu getirmişti. Saat çoktan gece yarısını geçmişti ve sabah mezuniyetimiz vardı. Heyecanlı mıydım bilmiyordum fakat içimde hissettiğim garip bir burukluk vardı çünkü Asil Kore'ye dönüyordu.

"Heyecanlı mısın?" diye sordu kısık bir sesle. Hoş kokusu rüzgarla beraber burnuma çarptığında gözlerimi kısa bir an kapatıp gülümsedim. Bu an hiç bitmesin istiyordum.

"Pek değil," dediğimde yüzünü bana doğru eğmişti.

"Neden?" Sırt üstü yatarken şimdi aşağıdan onu izliyordum. Saçları biraz uzamıştı ve tutamları alnına dökülüyordu. Karanlıkta bile bu kadar güzel görünebilmeyi nasıl başarıyordu?

"Bilmem," dedim dudaklarımı yalarken. "Seninle hiç lisede eğlenemedik. Hep birbirimize düşmanmış gibi davranmak zorunda kaldık." Bu, son birkaç gündür beni rahatsız etmeye başlamıştı. Neden böyle saçma bir şeyin içerisine girmiştik?

"Bu seni üzüyor mu?" diye sordu kafasını eğip bana baktığında. Dudaklarımı büktüm.

"Belki biraz," derin bir nefes aldım, "ben de her genç gibi eğlenmek isterdim." Parmakları saçlarımı okşamaya devam ederken gözlerini kıstı.

"Bunu lise dışında da yapabiliriz bebeğim," dedi sıcak bir ifadeyle. Ona Kore'ye gidip gitmeyeceğini sormak istiyordum ama anı bozmak istemediğim için bir şey söylemek yerine gülümsedim.

"Eve gitmeliyim. Ahsen ve Kardelen yarın gözaltı torbalarımı görürlerse o mezuniyete gidemeyiz." Hafifçe güldüğünde yattığım yerden doğrulmuştum.

"Seni bırakayım," dediğinde eve girmiştik.

Sonrasında evin önüne gelene kadar ikimiz de pek konuşmamıştık. Zaten saat çok geç olduğu için arabada neredeyse uyuyordum ve bu Asil'i çok eğlendirmişti. Eve gelip kendimi hızlıca yatağa atmıştım ama alarm çaldığında kendimi o kadar yorgun ve uykulu hissediyordum ki ne ara sabah olmuştu bilmiyordum. Bugün mezuniyetimizi önce okulda sonra da okulun ayarladığı bir yerde kutlayacaktık o yüzden okuldaki mezuniyet erken olacaktı. Ama biz Asil'le o mezuniyete katılmayacaktık çünkü gece uçağı vardı. Normalde bir gün sonra gidecekti ama ufak bir aksaklıktan dolayı ben uyurken mezuniyet gecesi gideceğine dair kısa bir mesaj atmıştı. Ne kadar üzülsem de bu üzüntümü o gittikten sonra yaşayacaktım o yüzden şu an anın tadını çıkarmak istiyordum. Sızlanarakyataktan kalktığımda kapalı gözlerimle kendimi banyoya attım ve bir dış alıp hızlıca işlerimi hallettim. Altıma kısa siyah bir etek ve botlarımı giyip üzerime de salaş, bir omzu düşen ince bir hırka giymiştim. Küçük çantamı koluma takarken hızlıca mutfağa girip kendime atıştırmalık bir şeyler hazırladım. Bir yandan lezzetli sandiviçimi yerken bir yandan da çalan telefonumu açıyordum.

Lilyum | TextingWo Geschichten leben. Entdecke jetzt