iki | zambak

4.4K 293 68
                                    


"Gülümsedim. En azından aynı gökyüzünün altındaydık,"

"Ne bakıyorsun Bartu? Tanıdık mı geldi?" Ahsen'in yüksek sesini duyduğumda başımı hızla telefondan kaldırıp arkadaşıma baktım

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Ne bakıyorsun Bartu? Tanıdık mı geldi?" Ahsen'in yüksek sesini duyduğumda başımı hızla telefondan kaldırıp arkadaşıma baktım. Bütün kantin susmuş bizi izlerken elim Ahsen'in bileğine gitmişti. Gözlerimiz kesiştiğinde başımı iki yana salladım.

"Ne o? Sana baktığımı falan mı sandın?" Bartu'nun eğlenen sesini duyduğumda başımı o tarafa çevirdim ve yanında oturan siyah saçlı arkadaşına baktım. Onun da bakışları benim üzerimdeydi. Üzerinde siyah bir kapüşonlu vardı. Okul kurallarını takmadığını biliyordum. Sonuçta okulun sahibi onun babasıydı. Bu grubun da başı gibi bir şeydi. Tek kaşımı kaldırdığımda o da tek kaşını kaldırmıştı.

"Beni mi kandırıyorsun yoksa kendini mi?" dedi Ahsen gülerek. Bartu iri bir çocuktu. Hatta Ahsen onun yanında küçücük kalıyordu ama garip bir şekilde birbirlerine yakışıyorlardı. Hâlâ elimde tuttuğum telefonuma gelen mesajların etkisindeydim ama Bartu ayağa kalktığında telefonu masanın üzerine bırakmıştım. Ahsen de ayağa kalktığında tam ortada karşı karşıya geldiler. Bartu boyunun avantajıyla Ahsen'e alttan bakışlar attığında Ahsen ellerini önünde birleştirmiş ters bir ifadeyle Bartu'ya bakıyordu.

"Senin o çirkin suratına bakacağımı düşünerek umutlanmıyorsundur umarım," dedi Bartu aşağılayıcı bir tonda. Gruptan Kaan ve Eflah'ın da buraya geldiklerini görmüştüm ama o hâlâ yerinde oturuyordu.

"Laflarına dikkat et," dedim araya girerek. Bartu alayla güldüğünde Ahsen'in yanındaki yerimi almıştım.

"Ekürin de geldiğine göre ben çekileyim," dedi gülerek. Bu beni daha çok sinirlendirmişti.

"Kendinde kadınları aşağılama cesaretini nereden buluyorsun bilmiyorum ama," dedim bir adım öne atıp Bartu'ya yaklaşırken. "Bir kez daha kafanın içinin boş olduğunu kanıtlamış oldun." Geri çekildiğimde yüzündeki gülümseme anında silinmişti. "Tebrikler Bartu, gerizekalılıkta level atladın." Sırıttım. Dişlerini sıkmaya başladığında Ahsen'in koluna dokunup arkamı döndüm ve sandalyeye yerleştim.

Birkaç kişinin kıkırdadığını duymuştum ama Bartu onlara öyle bir bakmıştı ki anında susmuşlardı. Ahsen hızla karşımdaki sandalyeye oturdu.

"Gece!" dedi neşeyle. "Seni seviyorum gerizekalı!" Gülümsedim. Gözleri ışık saçıyordu.

"Buz vurdu gol," dedi bir çocuk yüksek sesle.

"Biraz daha konuşursan seni o buza gömerim." Kaan sinirle çocuğa baktığında ses kesilmişti. Gözlerimi bugün bininci kez devirdim. Bu grubun hepsi ergendi. Gözlerim bana bakan bir çift göze kaydığında gözlerimi kıstım. Onu asla anlayamıyordum. Hep sessiz kalmayı tercih ediyordu fakat onun gürültüsünün ne kadar sesli olduğunu biliyordum.

Garip bir şekilde hep susuyordu. Bakışlarımı ondan çekip arkadaşıma baktım.

*

Bir buket zambağı sokak lambasının altına bırakırken ellerim titriyordu. Daha önceleri getirdiğim buketlerin birazı hâlâ buradaydı ama renkleri solmuş yer yer kirlenmişti. Titrek bir nefes aldım. Cebimden çıkardığım çakıyla lambanın hemen arkasında duran üzeri çizik dolu duvara adımladım. Son attığım çiziğin yanına bir çizik daha eklediğimde dudaklarımı ısırmıştım.

1231.

Cebimdeki telefonum titrediğinde elimi cebime atıp telefonu çıkardım. Gelen mesaja baktım.

+054****: Ağlama Lilyum.

+054****: Ağlarsan zambaklar solar.

+054****: Tıpkı senin gibi.

+054****: Sana o duvara bir çentik daha atma demiştim.

+054****: Artık o duvarı yıkmak zorundayım.

+054****: O duvarda 1232 çentik olmayacak.

+054****: Yemin ederim.

Lilyum | TextingWhere stories live. Discover now