BÖLÜM 3 MUCİZE

4.6K 176 24
                                    

Rose, yüzüne vuran güneş ışığıyla gözlerini açtı. Belini, sağ ve sol tarafa çevirerek rahatlatmaya çalıştıktan sonra duş almak için banyoya ilerledi. Aldığı rahatlatıcı duşun ardından üzerini giyindi ve yeniden banyoya gelerek saçlarını kuruttu.

 Aşağı kata indiğinde masada sadece Sofia ve Enzo vardı. İkisi de yemeğine başlamamış, herkesin oturmasını beklemişlerdi.

Genç kadın çok acıkmıştı. Dün akşam akşam yemeğine de katılamamış, sadece gece vakti yediği küçük sandaviç ile duruyordu. Sofia'nın yanına oturarak onların sohbetine katıldı. Aslında İtalyanca konuşuyorlardı ama Rose'u gördüklerinde İngilizce konuşmaya başlıyorlardı. Genç kadın bu durum karşında tebessüm etti. En azından onu dışlamamışlar, ve olabildiğince sıcak davranmışlardı.

Marcus'un da gelmesiyle kahvaltıya başladılar. Her ne kadar Rose'un yemek kültürüne uymasa da tabağına sevdiği yiyeceklerden koydu."Biraz daha iyi misin Rose?"

Genç kadın bu soruya cevap verecekti ama şu an değil. Ağızına kocaman bir reçelli ekmek atmışken değil! Hızlı hızlı çiğnerek yuttuğu ekmekten sonra tabağının yanında duran espressodan büyük bir yudum aldı."Daha iyiym. Sorduğununz için teşekkürler Bay Porte." dedikten sonra ekledi."Bugün boş olduğunuz bir zamanda sizinle konuşabilir miyiz?"

"Olur. Gelirken Enzo'ya söylersen sana eşlik edecektir." Rose başını sallayarak onayladı. Yemeğin kalanı sessizlikle geçmişti. Masadan kalkan ilk kişi Marcus oldu. Merdivenleri hızlıca çıktı ve üzerini değiştirdi. Üstüne sadece siyah eşofman ve aynı renkteki spor ayakkabıları vardı. Spor odasına geldiğinde derin bir nefes alarak koşu bandına geçti. Yavaş tempoda koşmaya başlarken aklında kendisine bakan ela gözler vardı.

*********

Yemekleri bittikten sonra Rose, Enzo ve Sofia'ya yardım ederek sofrayı topladı. Biraz hava alması gerektiğini düşünerek evin dışına çıktı. Etrafı dolaşırken hayran kalmaktan alıkoymadı kendini. 

Neredeyse olimpik havuz büyüklüğünde olan havuz, birkaç metre uzağında şezlonglar ve kocaman bir çardak, evin arkasında ise golf sahası vardı. Ayrıca o kadar çok araba vardı ki Rose bir yerden sonra saymayı bırakmıştı. Ve evet bunların hepsi Porte Malikanesi'ne dahildi. 

Bahçeyi incelemeye o kadar dalmıştı ki arkasından gelen Sofia'yı fark edemedi." Her yerde seni arıyorum Rose. Dün neler oldu bana anlatmalısın." 

Rose irkilerek arkasına döndü."Hadi ama! Bay Porte anlattı ya. Yanlış anlaşılmaydı, galiba beni tanımadı. O yüzden de şey oldu işte."

"Anladım." diye mırıldandı Sofia." O kadar yani. Başka bir şey olmadı." Rose hızlı hızlı kafasını salladı."Aynen öyle."

İki kadın çardağa geçerek sohbetlerine  devam etti." Biliyor musun o kadar sıkılıyordum ki burada, gelmen çok iyi oldu." dedi Sofia tırnaklarıyla oynarken. Rose'un kaşları şaşkınlıkla havalandı." Dışarı çıkmıyor musun? Yani üniversiteye gidiyor olmalısın."

Sofia üzüntüyle başını iki yana salladı." Lisenin son yılı ve üniversitenin ilk dönemi dışarı rahatça çıkabiliyordum ama daha sonrasında Porte ailesinin koruması altında olduğumu başkaları öğrendi ve beni kaçırdılar. O günden beri okula veya dışarı gitmiyorum. Fakat Marcus benim için özel öğretmen tuttu. Haftada birkaç kez o geliyor. Durum böyle olunca senin gelmen benim için mucize oldu diyebilirim. Sadece haftada bir kez gelen temizlik ekibindeki kızlarla konuşabiliyordum."

Rose, Sofia adına üzülmüştü. Kendisi ile kıyaslayınca gerçekten çok şanslı olduğunu fark etti. Riccardo ile geniş bir arkadaş çevreleri vardı. Hatta sık sık buluşur, Publarda eğlenirlerdi. Rose bir kez daha tanrıya şükretti. Konuyu dağıtmak için aklına gelen konu hakkında konuşmaya başladı.

Sicilya MafyasıWhere stories live. Discover now