"Bana inanman için ne yapmam gerekiyor" sokakta yavaş yavaş ilerlerken aklıma gelen şeyle gülümsedim.

"Dün. Madem benim sesim abartılacak kadar güzel değildi. Neden ben söylerken gülümsedin o zaman." gülüp yüzüme baktı.

"abartarak söylersem mutlu olacak mısın" başımı keyifle yukarı aşağı salladım. ellerimi tutup gözümün içine baktı.

"hayatımda duyduğum en güzel ses senin sesindi. muhteşem güzellikte bir sesin var ve oyundaki en iyi oyuncu sensin. eğer sahne korkun olmasaydı senle bir gurup olmayı çok isterdim" gülümsediğimde başını arkaya atıp kahkaha attı. 

"çocuk gibi bunlara mı seviniyorsun diyeceğim de çocuksun daha." mutlulukla yürümeye devam ettiğimde peşimden geldi.

"bu arada gurup olma fikrinde ciddiydim. şu olaylar bitsin. bir de sarhoşken nasıl şarkı söylediğini duyayım onu beraber düşüneceğiz" kaşlarımı çatıp ona baktım.

"sarhoşken şarkı söylememi neden duyman gerekiyor ki" sırıttı.

"tahmin ediyorum ki daha önce meyve suyu dışında farklı renkli hiçbir şey içmedin. ve bu yüzden sana çok içirmemize gerek kalmayacak. sonra sesini kontrol edemeyeceksin ve kendini kasmadan nasıl şarkı söylediğini duyabileğim" aniden ona döndüm.

"sen bana içki içirmeyi mi düşünüyorsun" başını yukarı aşağı salladı.

"şey desem" düşünür gibi yapıp yürümeye devam ettim.

"rüyanda görürsün" ofladığını duydum.

"niye ki. hem şöyle düşün. büyüyünce bizimle bir yere gittiğinde içtiğin ilk bardakta sarhoş olmayacaksın" elimi susması için havaya kaldırdım.

"hayatım boyunca sokak şarkıcılığı yapıp oyun bağımlısı olacağım için öyle yerlere gitmeyeceğim. dolayısıyla içtiğim ilk bardakta sarhoş olmayacağım" ellerini iki yana açtı.

"hayatını yaşaman gerekiyor ece. bir daha 16 yaşına dönemeyeceksin. yaşlandığında keşke gençken içki içip hayatımı yaşasaydım dememelisin. iyi ki içki içip hayatımı yaşamışım demelisin. korkularını yenmelisin" arkamızdan gelen bir havlama sesiyle ikimiz de tedirgince arkamıza döndük. kocaman iki köpek bize bakıyordu. tereddütle uluaya baktım.

"köpekler yüzebilir mi" göz ucuyla bana bakıp kolumu tuttu ve beni bir adım arkaya sürükledi.

"boylarına kadar evet. ama boylarını geçemezler. geçseler bile insanlardan daha yavaşlardır herhalde" belki de bu bizim kurtuluşumuzdu.

"peki denize yakın mıyız" gülerek bana baktı.

"kafan bazen çok fazla çalışıyor" kolumdan beni aniden çekip koşmaya başladı. onun bir adımı benim birkaç adımıma denk geldiği için beni ne kadar çekiştirse de ona yetişemiyordum. bir sokaktan döndüğümüzde caddeyi geçtikten sonra deniz olduğunu gördüm. daha da hızlanıp koştuğunda arkamıza bakmaya fırsatım olmamıştı.

"eğer beni ısırırsa kurtarmak için çabalama. oyunumdaki hesabım senindir. evde dolabımın arkasında bir kağıt var. orada şifrem yazıyor. bestelerim zaten sende ama kullanma. ya da kullan ama benim adım da geçsin" taşların üstünde koşmaya başlamıştık. deniz çok yakınımızdaydı. aniden elimi bırakıp üstündeki  tişörtü sıyırdı.

"ne yapıyorsun" elimde tuttuğu tişörtü bir yere fırlattı.

"elbiseni çıkaracağını sanmıyorum. çıktıktan sonra bana bir şey buluruz da sana bulamayız. benim tişörtüm zaten sana elbise gibi oluyor" arakamı dönüp köpeklere baktığımda  taşın üzerinde yürümekte zorlandıklarını fark ettim. hızla ayakkabılarımı çıkardığımda kolumu tekrar tuttu ve denizin içine sürükledi. 

"en azından gidene kadar bir kere denize girmiş olacaksın" su benim belime kadar geliyordu. köpekler bakınıp geri gittiler. 

"bu muydu yani. ne kadar telaş yaptık burada ve yapacakları bakınıp gitmek miydi" kolumu tutup beni ileri sürüklediğinde tepindim.

"bu işten hiç" sözümü çığlığım kesmişti. su boyumu geçiyordu ve ben tepindikçe batıyordum. aniden beni sudan çıkardı. onun da saçından sular damlıyordu. yüzünde garip bir gülümseme vardı. gerçekten delirdiğini düşünmeye başlamıştım.  yüzüme yapışan saçımı hafifçe geri ittirdi. kelbim neden bu kadar hızlı atıyordu. koştuğum içindi herhalde. başka bir nedeni olamazdı

"abi söyleseydiniz yanlız  kalmak istiyoruz diye gelmezdik peşinizden. biz bir şey olmasın bunlara diye peşlerinden gideriz onların yaptığına bak" ikimiz de aynı anda sesin geldiği yere bakınca egeyle burağın orada olduğunu gördüm. hızla geri çekildim ve söylendim.

"ne yanlız kalması be. eşşek kadar kocaman iki tane köpek vardı onlardan girdik denize. aklınıza abuk sabuk şeyler gelmesin. kafanızı kırarım" onlar gülmeye devam ederken sinirle başımı iki yana salladım. bir an önce akıllanmaları gerekiyordu.

OYUN (Tamamlandı)Where stories live. Discover now