Aldığım nefes boğazımda kalırken hafifçe öksürdüm. Benden bağımsız kocaman olan gözlerimle yüzüne baktım ve şaka demesini bekledim ama tedirgin bakışları bana istediğimi vermedi.

"İmkânsız." Dedim reddederek. "O çocuğu alacak kadar sağlam bir teklif yapmamışlardır." İçimdeki korkuyu itmeye çalışırken bizi dinleyen biri var mı diye kontrol ettim. Sesim olduğundan daha yüksek çıkmıştı.

"Müdür alacağı konusunda eminmiş." Dedi Şura bana yaklaşarak. İkimizin de korktuğu konu aynıydı, 24 kategorisinde tek kişi olabilirdi ve şu an o kategoride bulunan kişi bendim başka birisinin gelmesi demek, benim gitmem demekti.

"Şura." Dedim çaresizce. "Kaybedemem." Belirsizlik hissi kalbime büyük bir gürültüyle yerleşirken derin bir nefes almaya çalıştım. Bu zamana kadar o kategoriye bir kişi dışında kimseyi almamışlardı. Şimdi karşıma çıkartacakları kişi, Arsal Korkut'tu.

Bir tek yeteneği değil, arkasındaki torpil de sağlam olan birinden bahsediyorduk. İstediğim kadar lig birincisi olayım yine de bir yerden sonra yanında hiç kalırdım.

"Bir sakin ol." Dedi Şura elini omzuma koyarak. "Sözleşmen var çıkartmaları imkânsız, hem daha bir şey belli değil."

"Sözleşmem seçmelerden on gün sonra sona eriyor." İçimdeki korkuyu dudaklarımdan bıraktıktan sonra arkama yaslanıp başımı geriye attım. O sözleşme üç yıldır mecburi olarak yenileniyordu, piste çıkacak benim derecemde kimse olmadığı için gözlerini kapatıp önüme kağıtları koyuyorlardı şimdi işler tamamen değişmişti. Aniden aklıma gelen düşünceyle Şura'ya döndüm. "Melike ve Eda ile konuştun mu? Sonuçta biri kardeşi biri kuzeni." Şura başını olumsuz anlamda salladığında elimle yüzümü ovaladım.

"Kalk." Ona doğru döndüğümde çantasına uzanıp eliyle hızlı olmam için hareket yaptı. "Seçmelerde Melike ve Eda'da var, sen kategorilerde olmadığın için çalışman yok ama bizimki devam ediyor. Pisttelerdir gidip konuşalım."

İçimdeki ağırlığı yok etmek adına hızlıca ayağa kalkıp sırt çantamı ve montumu aldım. Kantinin çıkışına doğru yürüyen Şura'yı takip ettim. Kulübün merkezinden sola döndüğümüzde iki tarafı da tablolar ve madalyalarla dolu olan koridora girdik. Tabloların üstünde yazan, yaşayan efsane ve rahmetli kelimelerini her gördüğümde beynime dolan sorular bu sefer yaşadığım belirsizlikten dolayı arka taraflara sürüklenmişti.

Yıllar sonra rahmetli diye mi anılacaktım yoksa yaşayan efsane diye mi? Sırf bunu öğrenmek için bile derhal yaşlanmak istiyordum. Verdiğim her çabayı efsane olarak anılmak adına vermiştim ama insanın geçmişi bazen bütün geleceğini lekeliyordu. Benimki o geçmişlerden biriydi.

Hem lekeli hem de üstü kapanmayacak kadar delik deşik.

Koridoru geçip sağa döndüğümüzde piste inen merdivenleri hızlıca atlayarak sürgülü kapıdan içeri girdik. Alt kategoriden insanların doldurduğu alanın uğultusu büyük alanda yankılanırken dar alandan çıkıp bizim için ayrılan banklara yürümeye başladık. Rana Hoca her zamanki gibi masasında oturmuş pistte kayanlara bakarak elindeki kâğıda notlar alıyordu.

Şura'nın bileğimi tutmasıyla gözlerimi ondan ayırıp beni yönlendirdiği yere yürümeye başladım. Melike ve Eda pisti koruyan siyah bariyerlere yaslanmış, Ekin ile sohbet ediyordu. Melike ve Eda ile tanışmamın üzerinden çok zaman geçmemişti, ikisi de benden üç yaş küçüktü ama herkesin aksine yargısız davranmayı çok iyi biliyorlardı. İlk geldikleri günü hiç unutmuyordum, senden öğrenecek çok şeyimiz var diye başlayan cümlelerini de öyle. Birinin kuzeni birinin abisi benimle aynı pozisyonda hatta daha iyi komundayken bunu söylemeleri beni inanılmaz mutlu etmişti. Ekin ise onların kulübe girmesini sağlayan kişi ve Melike'nin sevgilisiydi. İkisinin arasındaki bağa da sevgiye de bayılıyordum.

NEVAWhere stories live. Discover now