1. BÖLÜM

799 106 204
                                    




Okumadan önce oy verirseniz ve okuduktan sonra fikirlerinizi belirtirseniz beni çok mutlu edersiniz, fikirleriniz benim için çok önemli. şimdiden gözlerinize sağlık, satır aralarında bekliyor olacağım, keyifli okumalar.

Hislerin egemen olduğu savaşı insanın beyni kazanabilir miydi? Yıllardır önümüze sunulan mantık mı, duygular mı sorusunun kazananı kim oldu?

Duygularımızı hiçe sayamazdık, yıllardır en iyi öğrendiğim şey buydu. Kendini istediğin kadar kitle, istediğin kadar tuğlalar koy ve duvarlar oluştur... Yine de zaafının olduğu bir ip benliğinden çekildiği anda yerle bir olursun. Zaaf edinme diye çokça öğüt verilir ama zaaflarınız olmazsa kendinizi gerçekleştiremezsiniz. Zaaflar insana, kalbi olduğunu hatırlatır. Kalbiniz olmadan yaşayamazsınız.

Onun için mantığını eline, duygularını ruhuna koyacaksın.

Mantığınla insanları, duygularınla içindeki şeytanı yeneceksin.

Bunu başardım mı diye düşündüğüm her an, gözümün önüne akıp giden 9 yılım geliyor. Başardım. Hiçlikten nasıl var olunur herkese gösterdim, hala da göstermeye devam ediyorum.

En büyük zaafım ise buzun üstünde durduğum dakikalar.

Yanımdaki sandalyenin çıkardığı gürültü ile düşüncelerimden kurtulup gözlerimi televizyon ekranından ayırdım. Birinciliğe oynanan bir ligdeki Rus patencileri izlemek artık ayrılamadığım bir bütünüm haline gelmişti.

"Dalmışsın yine." Sandalyeye yerleşen Şura'ya dönüp uykumu alamadığım için şişen gözlerimi kıstım. Her zamanki gibi sabah yedide uyanmış gibi değil de günlerdir uyuyormuş gibi enerjik ve bakımlıydı.

"Ligin finallerini izliyordum." Dedim tekrar televizyona dönerken. Çantasıyla uğraşmayı bırakıp benim gibi ayaklarını ısıtıcının önüne uzattı ve başını omzuma yasladı.

"Biz de bir gün bu liglerde yarışır mıyız?" sorusuna sesli bir şekilde gülüp elimi kızıllığına hasta olduğum saçlarına daldırdım. Şura ile birbirimize tek benzeyen yanımız bembeyaz tenimizdi. Diğer her özelliğimiz birbirine öyle zıttı ki bazen nasıl anlaştığımızı uzun uzun düşündüğüm oluyordu. Hayatımda canımı yakmasına izin verdiğim ve sevgisini sonuna kadar hissettiğim nadir insanlardandı.

"Tabii ki yarışacağız, kızılım." Dedim başımı onunkine yaslayarak. "Şüphen mi var?"

Kıkırdayarak bana daha çok sokuldu ve ellerini omzuma attığım şalın içine soktu. Kış aylarının tam ortasındaydık ve bizim soğuğa alışık bünyemizi bile titretecek bir hava vardı. Vera'nın en önemli özelliği yazının bile soğuk olmasıydı.

"Seçmelerden sonra kategorilere yeni kişiler eklenecekmiş. Babam ve müdür konuşmuş geçen gün, diğer kulüplerden transferler sağlanmış." Derin bir nefes aldı. "Ona yakın kişi gelecekmiş, ortalık yine karışacak gibi."

Gözlerimi devirip bacaklarımı kendime çektim. Her yıl bir şeyler yapıp ortalığı karıştıran bir yönetim kurulumuz vardı. Onlar benden, bende onlardan hazzetmezdim ama ikimizde birbirimize mecburduk.

"Her yıl birileri geliyor sonra kaçarak geri gidiyorlar. Diğer kulüpler de bir saat çalışma varsa bizde beş saat var, hala öğrenemediler ve hiçbiri de sıkıya gelemiyor." Kantine girenlerin uğultusu kulaklarıma dolarken Şura omzumdan ayrılıp dikleşti.

"Bir şey diyeceğim," gergin çıkan sesi ile gözlerimi karşımızdaki duvardan çekip ona baktım. Vücudunun kasılmasından ve kahverengi gözlerinin titremesinden büyük bir şey patlatacağı belliydi. Hiçbir şey demeden ona baktığımda, "Arsal Korkut gelebilirmiş." Dedi.

NEVAWhere stories live. Discover now