Bölüm 11

507 43 0
                                    

"Geliyorum." Çantamı hızlı bir şekilde koluma geçirdim, bir tataftanda botlarımı giymeye çalışıyordum. Tamam bitmişti işte. Kapıyı açtığımda beni bekleyen bir Kerem'le karşılaşmam beni hiç şaşırtmamıştı. Zaten onun yüzünden acele etmek zorunda kalmıştım. Normalde onda buluşacaktık ama kendisi yarım saat önce gelmişti. "Günaydın Hayat."
"Günaydın Kerem." Arabaya baktığımda kız kardeşini görememiştim. "Bahar nerde Kerem?"
"Aa o mu dün midesini üşütmüş o yüzden gelemedi. Buranın havası çarpmış olmalı."
"Yaa geçmiş olsun çok üzüldüm." Bu durumda Kerem'le birlikte kahvaltı edecektim. Oysa bu fikri ortaya koyan Bahardı. Suratımı asmama mani olamamışım. Hem madem kardeşi hasta kahvaltıyı iptal edebilirdik neden kardeşinin yanında kalmamıştı ki. "Kerem istersen iptal edebiliriz sende kardeşinle ilgilenirsin?"
"Sorun yok. Uyursa birşeyi kalmaz." Bu biraz ilgisizce bir cevap olmuştu. Normalde Kerem düşünceli birisiydi ve kardeşine de çok düşkündü. Bu işte bir iş vardı ya hadi hayırlısı. Konuşmanın ardından arabaya geçtik. Yarım saat sonra bir mekanın önünde durduk.

"Ayşe Ablanın Yeri" adında bir kahvaltı yerine gelmiştik. Kerem"in yönlendirmesiyle bir masaya geçtik. Hemen yanımızda odun sobası vardı. Har har yanması, alevlerin duvara çarpıp tekrar geri gelmesini sağlıyordu. Klima yerine odun sobasının tercih edilmesi sanki evindeymişsin gibi hissettirmesine yol açıyordu. Burayı sevmiştim. Yüzümde oluşan gülümsemeyle Kerem'e döndüm. Bana bakan bir çift gözle karşılaştım sanırım burayı beğenip beğenmediğimi merak ediyor olmalıydı. Onu rahatlatmak adına "Burayı çok beğendim."
"Gerçekten mi?"
"Tabiki de. Hem ben zaten öyle lüks mekanları sevmem."
"Biliyorum."
"Nasıl?"
Bunu nereden bilebilirdi ki.
"Şey sen öyle bir kız değilsin."
"Ben nasıl bir kızmışım?"
Şuanda dikkatli bir şekilde Kerem'e bakıyordum benim ona bu kadar dikkatli bakmam biraz gerilmesine yol açmıştı. Buna kanıt olarakta önünde duran su dolu bardağı tek dikişte bitirmişti. Bu kadar önemli bir soru sormamıştım ne diye heycan yapmıştıki zaten şu sıralar bana garip davranıyordu. Üstüne bu hareketleri beni daha çok meraklandırıyordu. Suyunu içtikten sonra yutkunup konuya girdi. Hele şükür.

"Şöyle ki etrafımdaki hiç bir kıza benzemiyorsun. Bir kere farklısın onlar gibi lüks mekanlara ya da paraya düşkün bir kız değilsin. Belki diğerlerini mutlu edebilir bunlar ama seni mutlu edemez. Sen daha çok küçük şeylerden mutlu olabilecek bir kızsın hımm mesela sana çay yapmam bu aslında çokta mutlu olunabilecek birşey olmamasına rağmen yüzünde gülücükler açıyor. Yani seni mutlu etmek o kadar kolay ki hatta bazen bu kadar kolay olması beni bile düşündürüyor.Bunu tebessüm ederek söylemişti. Sonra kaldığı yerden devam etti konuşmasına." Sana hergün çay yapmak istiyorum Hayat, yüzünde oluşan o gülümsemeyi her gün görmek istiyorum. Neden bunu istiyorum Hayat? Ben cevabı buldum belki sende bulursun."

Bunu duymamla anlık bir şok geçirdim. Ben yanlış duymuş olmalıydım yani Kerem bana karşı birşeyler hissedemezdi hem hissetmiş olsa ben şimdiye kadar çoktan anlardım.

"Bilmiyorum Kerem. Bu iki senede seninle çok iyi birer dost olduk yani ne bileyim belki hu hallerimi kardeşine benzetiyorsundur." Yani başka türlüsü münkün değildi. O benim dostumdu.

"Hayır Hayat bu böyle birşey değil. B-en ben sana..

Aniden ayağa kalktım. Hayır..hayır bunu duymak istemiyordum. Ben ona herşeyimi anlatmıştım onu bir dost bir arkadaş bilmişken o bana nasıl bu gözle bakabiliyordu. Gözlerimi yumup sakinleşmeye çalıştım. Onun kalbini kırmadan bunu halletmem gerekiyordu. En uygun kelimeleri kafamda birleştirip, konuşmak için dudaklarımı araladım. "Bak Kerem sana değer veriyorum ve seni dostum olarakta seviyorum. Ve seni üzmek en son isteyeceğim şey. Yani, benim bunu fark etmem lazımdı bunu görememiş olmam tamamen benim aptallığım bunun için özür dilerim. Eğer fark etmiş olsaydım bir çaresini bulurdum bir şekilde hallederdim."

YOL (Yeniden Düzenlenecektir)Where stories live. Discover now