Bölüm 29

141 9 0
                                    

Sahi ne zamandır yürüyorduk? Mesela kaç gün geçmişti ya da hafta mi demeliydim? Inanın geçen günleri sayacak kadar aklım yerinde değildi. En son hatırladığım arkamda bıraktığım okulum,yolculuk için isimden istifa edişim birde meraklanmasın diğer haber verdiğim Buse vardı. Kim bilir nasılda merak etmiştir beni..eger telefonumu almayı unutmamış olsaydım en azından iyi olduğuma dair kısa bir mesaj atardım ona.

"Hayat?"

Düşüncelerim anında sönerken bana endişeyle bakan Baran'la burun buruna geldim. Bu adam ne zaman benim yanıma gelmişti hemde bu kadar yakınıma?

"Iyi misin daldın?"

Bir adım geri giderek "iyiyim..merak etme." Gözümü ondan çekip arkama baktım. Sanki bıraktığım Hayat hala oradaymış gibi. "Bu yolculuğun bu kadar uzun olacağını düşünmemiştim." Diyerek usulca ona baktım.

"Az kaldı yakında herşey bitecek."

"Umarım." Başka ne diyebilirdim ki?

■■■■■

Yolun sonu bizi bir mağaraya getirmişti. Burada yürümek her ne kadar zor olsada kimse bunu şikayet etmediği için bende onlara uyum sağlamakla yetiniyordum. Bir iki adım atmıştım ki mağaranın içinden yükselen seslerle olduğum yerde kala kalmıştım. Kulaklarımı tırmalayan sesler hiç soluksuz kesilmezken şaşkınca etragima bakıyordum. Ortalıkta kimse görünmüyorken bu seslerde neyin nesiydi? Ben karanlıktan önüme zor görürken birde bu sesler eklenince kendimi korku filmindeymişim gibi hissettim. Buda beni haliyle ürkütmüştü. Yanımda duran Baran anlamaz gözlerle bana bakarken onu hiçe sayıp yavaşça arkasına geçtim.

"Ne oldu?"

"Sesler geliyor duymuyor musun?"

Bunu fazlaca fısıltıyla söylemiştim. Neden böyle birşey yaptığımı anlamasamda sessiz olmamın bana bir yarar sağlayacağını düşünmüştüm. Hani böyle seslice konusunca birileri sesinizi duyup aniden önümüzde belirir ya.. tam anlamıyla şuanda o moddaydım. Ya arkamda birileri varsa. Aman Allah'ım düşünmek dahi istemiyorum! Korkuyla gözlerimi arkaya doğru çevirirken hemen yanımızda duran Beş'in bana bakıp gülmesiyle tüm dikkatimi ona verdim.

"Neye gülüyorsun?"

"Hiç."

Bunu derken bile gülüyordu. Bas baya bana gülüyordu bu adam!

"Bana mi gülüyorsun sen?"

"Neden sana güleyim?"

"Bilmem bunuda sen söyle!" Yüzümdeki mimikler beni gafil avlarken ona sinirli olduğumu göstermem hiçte zor olmuyordu.
Kaşlarımı çatmış bir cevap bekliyordum. Ben ondan cevap beklerken beni daha da sinirlendirecek birşey yapmıştı. Sessizce gülümsemesine artı olarak birde duyacağım bir şekilde gülmüştü.

"Bu adam resmen bana gülüyor!"

Aaa şuna bak birde hiçbirşey olmamış gibi yanımdan geçmeye kalkışıyor. Ben buna izin verirmiyim asla! Koluna aniden tutup gitmesini engelledim. Benden bunu beklemiyor olmalı yüzü şaşkınlıkla doldu. Baran'ın yanımda yer almasıyla onada kızgınlıkla baktım. Bu adam sebepsiz yere bana gülüyordu ve o tek birsey bile dememişti. Şimdi mi akli başına gelmişti. Hepiniz aynısınız işte!

"Sana diyorum neden güldün bana?"

İçine derin bir nefes çekip dudaklarıni aradı. Sonunda!

"Az önce yanındaki adam öbür dünyanın geçitini açtı ve ölmüş bir adamı dünyamıza çağırdı ama sen.." Gözleriyle etrafı gösterip "Şeytanların çığlıklarından korktun. Bu biraz beni güldürmüş olabilir." Sözleri biter bitmez yürümeye başladı. Ben nereden bileyim bunların şeytanların çığlıkları oldugunu. Hem o ayrı bu ayrı niye ikisini karıştırıyor ki. Ben kendimce ona cevap verirken duydugum seslerle sinirle arkama döndüm. Şimdi hepsi bana açık açık bakarak gülüyordu. Bari bana göstermeden yapın şunu.

YOL (Yeniden Düzenlenecektir)Where stories live. Discover now