Bölüm 28

128 10 2
                                    

Üzerime yapışan büyükçe bir yorgunluk vardı. Kıyafetlerimin rengi solmuş üstüm başım toz toprak olmuştu. Böyle bir yola çıktığımızı bilsem yinede çıkar miydim? Kardeşim için sanirim bunu yeniden yapabilirdim. Insan aynı kanından birisine nasıl sırt dönebilirdi ki zaten? Şimdiye kadar tek başıma verdiğim bu hayat mücadelesinde ailemden birisiyle hayatıma devam edecek olmam gördüklerimi,şu kısacık ama bana uzunca gelen bu yolculuğu bile unutturabilirdi. Kimsesizlikle içim burkulurken aslında bir ailemin olması başta beni afallatsada artik yanlız olmadığımı bilmek kimsesizligime en büyük ilaç olmuştu.
Şimdi tek derdim kardeşimi bulmaktı.

Bizi karşılayan bu iki adamın beni kardeşime götürecek olması yüreğime amansız bir heyecan oluşturmuştu. Onlara kısaca baktığımda bizden pek farkları olmadığını anlamıştım. Biz nasıl perişan bir haldeysek onlarda öyleydi. Hatta bizden tek farkları yüzlerine kondurduklari hüzündü.

Ben yolumuzun az kaldığını düşünürken bir günü çoktan yaralamıştık bile. Herkes seyrinde yürürken nasıl bu kadar güçlü göründüklerini hayranlıkla izledim. Ne yani benim kadın olmamdan mi kaynaklanıyordu ayaklarımdaki dermansızlık. Oysa onlarda benim kadar yorgun gözüküyorlardı.

"Çok yorulmuş olmalısın. Yürüyebilecek misin?"

Onlar yürüyebiliyorsa bende yürürdüm bi hayli.

"Yürürüm." Baran'a verdiğim cevap pek tatmin etmemiş olmalı gözlerini üzerime kitlemiş, sözlerimin doğruluğunu ölçüyordu. O kadar kötü mü görünüyordum? Her ne kadar ayaklarımın beni taşımayacağını biliyor olsamda kimseye zorluk çıkarmaya niyetim yoktu. Onca yoldan sonra bu neydi ki benim için sabredebilirdim.

"Emin misin?"

Bıkkınca başımi salladım. Ama pek bundan vazgeçecek gibi bakmıyordu bana. Hem ayrıca o bana kızgın değil miydi? Yoksa beni böyle görmeye yüreği kaldırmıyor muydu?

"Istersen seni sırtıma alabilirim?"

Bunu duyar duymaz bedenime bir ateş dalgası gelmeye başladı utançla bakışlarımı yanımızda yürüyen adamlara çevirdim. Pek bizi duyuyor gibi görünmüyorlardı ama yan yana yürüyorduk duymaları ihtimaldi. Tamam beni düşünüyordu ama yinede bunu kabul edemezdim. Benim onlardan hiçbir farkım yoktu. Ben şuanda ne haldeysem onlarda aynen bu hala bürünmüşlerdi.

"Yok sende yoruldun."

"Beni dert etme. Zaten tüh kadar birşeysin."

Laflara bak ya tüh kadarmış!

"Hiçte bile! Sadece sen fazla irisin o kadar."

"Diyorsun?"

Ah şu yüzüne kondurdugu ifade yok mu! Böyle yüzüne en sert yumrugumla bir tane patlatma isteğiyle dolup taşmamı sağlıyordu. Tabi o sert yüzüne ne kadar etki bırakabilirdim orası tarsilir.

"Bakma bana öyle."

"Nasıl bakıyorum ki?"

Simdide benimle dalga geçiyordu. Çok güzel!
Şimdi daha iyi anlıyorum ki bu adamla birlikteyken fazlaca sabıra ihtiyacım olacaktı.

"Benimle konuşma Baran?"

"Aaa, ne yaptım ki ben sana şimdi?"

Birde sanki hicbirseyden haberi yokmuş gibi gözlerini kısıp merakla bana bakmaz mi? Acaba bu adam oyuncuyduda ben mi bilmiyordum? Onun hakkında gerçekten hiçbirşey bilmiyordum. Oysa o benim hakkımda herşeyi biliyordu! Düşüncelerimde bile beni sinir etmeyi başarıyor bu adam. Pes ama ya!

"Hiçbirşey yapmadın Baran şimdi sus artık."

"Hayat?"

Sonunda beyfendimiz ciddiyeti devralabilmisti.

YOL (Yeniden Düzenlenecektir)Where stories live. Discover now