9

3.6K 291 763
                                    

Bölüme geçmeden önce bir iki şey söylemek istiyorum. Yakın bir zamanda yaşanan depremden dolayı vefat edenlere Allah'tan rahmet, yaralananlara ise şifa diliyorum. Geçmiş olsun İzmir...

Sizi unutturmayacak izler bırakın sayfalara 💉

⛓️

Demek Nil'in sıkıntısı buydu bunca zamandan beri. Beni korumuşlardı Erez Özer'den ama Nil'i... Nil'i kimse koruyamamıştı. Kimse onun hâlini anlayamamış, kimse ona yardım edememişti. Gerçi ben bildiğim hâlde yardım edememiştim, bilmeyenler nasıl yardım edebilirdi ki.

"Abin konusunda anlaşmıştık sanıyordum?" Sözlerimin muhattabının gözlerinin üzerimde olduğunu bilsem de ben gözlerimi karşımdaki manzaradan çekemiyordum.

Hiçbir şey demedi, diyemedi. Sadece belimdeki elini geri çekti. Baskının yok olmasına mı sevinsem, boşluğa düşmüşlük hissine mi üzülsem, yoksa gördüğüm manzaraya mı sinirlensem bilememiştim. Bildiğim tek bir şey varsa o da ortalığın fena hâlde karışacağıydı.

"Lan bir rahat dur!" Sessiz ortamın sessizliğini yaran Yamaç abinin sesiyle kilitlendiğim manzaradan gözlerimi çekip soluma döndüm. Asaf'ın sol kolunu Mert, sağ kolunu Tuna tutmuş, merdivenlerin sonunda dip dibe duran bedenlere doğru hareketlenmesini engellemeye çalışıyorlardı. Yamaç abi ise Asaf'ın görüş alanını kapatmış, ellerini omuzuna koymuştu. Asaf mı? Asaf'ın gözlerinin sadece iki kişiyi gördüğüne emindim. Bulunduğu ortamı unutmuş ve çevresindeki herkese gözlerini karartmıştı. Şuan onu kolundan tutan olmasa Erez'e saldıracaktı.

"Erez Özer..." Derin bir nefes aldım. "Duracağı yeri hiç bilmiyor."

Asaf bir anda hareketlenmeyi kesti ve nötr bir hale büründü. Bu ani ruh hâli değişikliğine Tuna ve Mert şaşırırken, gevşek tutuşlarından yararlanan Asaf, yapacağı şeyi fark ederek geç gelen ikâzımı fırsat tanıyarak ellerinden kurtulmuş ve Yamaç abiyi bir şekil atlatıp kimse onu tutamadan Erez'in yüzüne sağlam bir yumruk indirmişti. Bu yumrukla ortalık karışırken beklediğim şeyin getirirsinin korkusuyla olduğum yere mıhlanmıştım. Ama Erez Özer'in o yumruğu hak ettiğinin de sonuna kadar arkasındaydım.

Yan tarafımdaki hareketliliği hissettiğim zaman Merih'in olaya karışacağını anlayarak onu engellemek adına parmaklarımı sert olduğunu düşündüğüm bir şekilde koluna sardım. Harelerimi ona çevirirken onun da sorgular gözleri üzerime sabitlenmişti. Kafamı olumsuz anlamda salladım. "Bu yumruğu çoktan hak etti Merih." Hafif çatık kaşları daha bir kavis alırken benim kaşlarım ise olumsuz anlamda havalandı. "Sen olaya müdahale edersen işin sonunda beni karşı tarafta bulursun." Restse rest! Erez bu yumruğu hatta belki de daha fazlasını çoktan hak etmişti. Sınırlarını bilmeyen adama aşmaması gereken kırmızı çizgiyi birinin fark ettirmesi gerekiyordu.

Gözlerini sinirle yumup hırıltılı bir soluk aldıktan sonra restime karşılık hiçbir girişimde bulunmadı. Sadece kolumdaki elini sert bir şekilde geri çekip saçları arasına daldırdı.

"Ondan uzak duracaksın lan! Anladın mı beni?" Gözlerim kırmızı görmüş boğadan farksız olan Asaf'ı tekrar bulurken diğerinin aksine kurşunları konuşturmaya hazır bekleyen iki grupla karşı karşıya kalmamla görünmez yükler boğazıma dizildi. Bu sefer ki çok farklıydı. Bu seferki yükler nefesimi değil doğrudan kalbimi zorluyordu.

"Merih!" Namluları birbirine doğrultmuş iki grubun bile üzerindeki kara bulutları dağıtan ses Akın'dan çıkmıştı. Merih sinirli gözlerle arkasına dönerken ben de dönmüş ve tam o anda havalanmış bir elle birlikte büyük bir iğnenin hedefinin doğrudan boynum olması, tepkimi bile yüzüme yansıtamadan koluma sarılan elle sağ çaprazıma doğru fırlatılmama sebep olmuştu. Ayağımdaki topuklalarla birlikte gittiğim dengesiz, geri adımların sonunda burkulan bileğimle birlikte gözlerimi sımsıkı yumup beni karşılayan boşluğun canımı yakmasını bekledim ama aksine iki kol omuzlarıma tutunmuş ve sıkıca bir bedene yaslanmıştım. Ayağımın acısını tüm vücudum karşılarken yumduğum gözlerimi araladım.

STAJYER 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin