"Ne yapacaksın Amcama. Öldürecek misin onu?"
Diye sordum korku dolu sesimle. Gözlerinin içi kızarmış bir şekilda bana dönüp, kolumu tuttu.

Sakin tutmaya çalıştığı sesiyle konuştu. "Seni ilgilendirmez. Şimdi otur şu koltuğa beni delirtmeden." Beni masanın önüde duran koltuklara iteledi.

Dişlerini sıktığından dolayı çenesi kasılıyordu. Korkudan siyah deri koltuğa geçip oturdum. Oda benim karşıma geçip oturdu. Bir bacağını diğerinin üstüne çarpazlama atıp arkasına yaslandı.

Korkudan yanağımın içini ısırıyor, ellerimle oynuyordum.

"O it sana zarar veriyor muydu?" Diye sordu. Sanki kendini zor tutuyormuş gibi.

Nasıl bir cevap vereceğimi bilemiyordum? Bir insanın benim yüzümden ölmesini istemezdim. O insan her ne kadar bana zarar vermiş olsada.

Başımı olumsuz bir şekilde iki yana salladım. Bakışlarımı yüzüne diktiğimde çenesinde ki kemikler iyice belirgin bir hal almaya başdı.

"Bana yalan söyleme lan." birden bağırmsıyla yerimden sıçradım. Yüzüne baktığımda sanki az sonra üzeri atlayıp beni parçalayacak gibi duruyordu. Dolan gözlerime aldırmadan zor bela konuşmaya çalıştım. "Ya-lan söyle-miyorum. " korkudan kekeliyerek konuşmuştum. 

Artık korkuda, birinin benim yüzümden öleceği düşüncesinden dolayı hıçkırarak ağlamaya başladım. Bir süre ağladıktan sonra rahatlamıstım. Hıçkırarak gözlerimi sildim. Bakışlarımı ona çevirdiğimde elleri iki yanında yumruk olmuş bir şekilde bana bakıyordu. Yüzünde ise hiç bir duygu kırıntısı bulundurmuyordu. Masanın üzerine duran sigara paketinden bir dal alıp dudaklarına yerleştirip çakmakla yaktı. Bana dönerek konuştu. "Anlat şimdi. Ben sinirlenirsem hiç iyi şeyler olmaz zararlı sen çıkarsın."

Sesi sakin olmasına rağmen korkutucu bir şekilde yüzüme bakıyordu. Sigarasından bir duman alıp başını geriye atıp dumanları burnundan çıkardı.

Nasıl anlatacağımı bilemiyordum. Bana şiddet uyguladığını daha hiç kimseye anlatmamıştım. Yine de bu adamın sağı solu belli olmazdı gözümün önünde amcamı dövmüştü. Derin bir nefes aldım ve başımı önüme eğdim. "Beni dövüyor. " yine beni dövdüğü zamanlarda çaresiz haykırışlarım gözümün önünde canlandı. Gözlerim dolmaya başlamıştı bile.

Kendi kendine konuşur gibi mırıldandı. "Öldürüceğim onu. Acı çektire çektire." Duyduklarımla yerimde taş kesildim. Ne diyordu bu adam? Sadist miydi yoksa? İnsanlara acı çektirip öldürmek hoşuna mı gidiyordu?

Korkuyla yüzüne bakıp dehşet içinde mırıldandım. "Öldürecek misin onu?" Bana bakıp az önce sehpada söndürdüğü sigarasını masanın üzerinde ki küllüğe attı. Sigara paketinden bir dal sigarayı alıp ucunu ateşledi.

İçine derin bir soluk çekti. Gözleri hafiçe kısılıyor elmacık kemikleri iyice belirginleşiyordu. Siyah gözleri daha da koyulaşmaya başlıyordu. Bana bakarak sigara dumanını ağzından verdi. "Orası seni aşar. Sen işine bak. Bir hafta sonra işe başlarsın. Bekir kapın önünde seni eve bırakmak için bekliyor." Dedi.

Nasıl bu kadar rahat olabiliyordu. Bir insanın canını almak o kadar kolaymıydı. Birde bana 'Orası seni aşar' diyordu. Kimdi ya bu adam? Kendini ne zannediyordu?

Hızla yerimden kalkıp, öfkeyle konuştum. "Sen kendini ne zannediyorsun ya? Bir insanın canını almak bu kadar kolay mı? Sadist misin?" nefes nefese kalmış bir şekilde ona bakıyordum. Niye çevremde ki insanlar bu kadar acımasızdı ki?

Artık gerçekten de yorulmuştum. Sürekli üstümde bir baskı vardı.

"Ağır ol. Seni ilginendiren bir durum yok ortada." Dedi yüzündeki ifade bir an olsun değişmeden, bu kadar kötü ve vurdum duymaz olmak  zorunda mıydı?

"Benim yüzünden birinin ölmesini istemiyorum." Dedim artık dayanamayarak. Sonuçta bir insanın canı alınıyordu. Ve vebalinin üstüme kalmasını istemezdim.

"Ne alemde yaşıyorsun kızım? Seninle alakalı bir durum yok ortada. Benim o itle ayrı bir hesabım var." Dedi elinde ki sigarayı küllüğe bastırarak. Nasıl bu kadar rahat olabiliyordu?

"Şimdi ikile. Bir hafta sonra bugün saat dokuzda burada hazır ol. Bir dakika bile geç kalırsan bedelini ödersin." Dedi rahat bir tavırla arkasına yaslanarak. Resmen beni kovuyordu. Koltuğun kenarına bıraktığım çantamı alıp odadan çıktım. Kapının önünde Bekir denilen adamı görünce yerimden sıçradım.

Bana bakıp önünü ilikledi. "Sizi ben bırakacağım efendim." Niye bana öyle diyordu ki hiç öyle şeylerden hoşlanmam.

Ona bakarak samimi bir şekilde mırıldandım. "Lütfen bana bu şekilde hitap etme."

Tekrar ona baktığımda benden başka, ela gözlerini her yerde gezdiriyordu. "Böyle seslenmem gerekiyor. Ayrıca ben sizi artık getirip götüreceğim." Dedi bir an olsun bile gözlerini gözlerime değdirmeden.

O az önce beni onun mu getirip götüreceğini mi söylemişti? Niye böyle bir şey yapıyordu ki. "Bak buna hiç gerek yok ben kendim gidip gelebilirim."

İlk defa bana bakarak "Benim görevim bu efendim." deyip ilerlemeye başlamıştı bile. Bu da tıpkı patronu gibi kalın kafalıydı. Anlamakta zorluk çekiyordu.

Müziğin yine o fazla sesi kulaklarıma dolmuştu. Ben burada bir dakika bile dursam galiba artık sağır olucaktım. İnsanlar nasıl burada kalabiliyorlardı. Etrafıma baktığımda sanki bu görültü ve insanlar onların umurlarında değilmiş gibi ortalık yerde öpüşen çiftler vardı.

Hiç utunmaları yok muydu ya bu insanların? Hemen bakıslarımı onlardan çekip önüme dönerek çıkışa yöneldim.

Kapıdan çıktığımda soğuk hava bedenimi yalayıp geçti. Ne kadar soğuktu ya hava? Tabiki de normaldi dağ başında sayılırdık.

Etrafıma baktığımda Bekir yine onun gibi iki  takım elbiseli adamla konuşuyordu. Sanırım korumalardı. Farkettim de bu korumaların hepsi bir birinden iriydi ve sürekli sert bir yüz ifadesiyle etraflarını kolaçan ediyorlardı.

Öylece yerimde dikilip bekirin beni farketmesini beklemeye başladım. Bir an sanki burada olduğumu farketmiş gibi hemen yanıma geldi. "Araba bu tarafta efendim." Eliyle biraz ileride duran arabayı göstererek arabaya doğru ilerlemeye başladık.

Arka kapıyı girmem için açtığında hemen içeriye girdim. O da sürücü koltuğuna bindiğinde yola koyulduk. Başımı cama yaslayıp bir an önce eve varmayı diledim gerçekten kendimi çok yorgun hissediyordum.

Ben anne ve babamı trafik kazasında kaybetmiştim. Annem ve babam evlilik yıl dönemlerini kutlamak  için yemeğe çıkmışlardı. Hava yağmurluydu. Arabaya yıldırım düşmüştü ve alev alarak uçurumdan yuvarlanmıştı. Polisler ikisinin sağ çıkması ancak mucize  olur demişlerdi. Zaten sağda çıkamamışlardı. Arabada yanarak ölmüşlerdi.

Arabanın durmasıyla, ağladığımın farkında bile değildim. Gözümün önünde sallanan mendille Bekir'e baktım. Tebessüm ederek mendili aldım. "Teşekkür ederim."
Başını sallamakla kalmıştı. Gözlerimi silip iyi geceler diliyerek arabadan inip eve ilerlemeye başladım.

İçeriye girip kapıyı ardımdan kilitledim.
Ayakkabılarımı indirip merdivenlere ilerledim. Odaya geçtiğimde Arya onu bıraktığım halde uyuyordu.

Dolaba ilerleyip eşofman takımımı üzerime geçirip yatağa ilerledim. Yorganı kaldırıp altına girdim. Arya'ya sarılıp yanağını öptüm.

O adamdan sanırım kurtulmuştum ama bir yanım vicdan azabı çekiyordu.

Galiba ilk defa ağlamadan uyayacaktım. Bu gece bu duvarlar hıçkırıklarımı işitmeyecekti.

Gözlerimi kapatıp huzurlu bir uyku diledim.

***

Umarım beğenirsiniz...

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum... 😚😚😀😀☺

Kendinize iyi bakın...

AKREP (YERALTI KRALI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin