10

748 54 18
                                    

Varis - 10.Bölüm

Sia düşündükçe aklındaki tüm karmaşa ile içinden çıkılması zor bir hale geliyordu. Elindeki tuttuğu kitabı okurken, artık tüm gününün kütüphanede geçmesi büyük annesinin de dikkatinden kaçmamıştı. Ama hiçbirine bir şey söylememeye kararlıydı. Tüm gerçekleri gün yüzüne çıkarmaya niyetliydi. Her ne olursa olsun, Hogwarts'a geri dönecekti ve doğacak çocuğu da Hogwarts'ta okuyacaktı. Her sabah olduğu gibi bu sabahta kahvaltısını dahi yapmadan kütüphaneye inmişti. Aile kütüphanesinin genişliği baş döndürecek cinstendi. Buraya geldiğinden beri boyunu aşacak kadar çok kitap okumuştu. Ailesi hakkında öğrendiği her yeni bilgiyi, Sirius'a aktarıyordu. Lily ve Marlene hatta diğerlerinin baykuşlarıyla gelen mektupları akşam vakti okuyabiliyordu.

Soy ağacının çizili olduğu duvarın önüne bir koltuk ve masa koyduğundan beri okuma köşesi orasıydı. Masanın üzerinebıraktığı kitabını eline aldı ve kaldığı sayfayı açtı. Kan lanetleri hakkında okuyordu. Son bir haftadır Mortes Malikanesi'nde önemli gördüğü kitapları koltuğunun kenarına koymuştu ve böylece saatlerce raflarda hangisini okuyacağım diye vakit harcamıyordu. Büyük babasının torunun kitaplara bu denli merakınu anladığında kendisine yardım etmişti. Artık farklı dildeki kitapları rahatlıkla okuyabiliyordu. Elindeki kitabında okuduğu yerleri kendince önemli yerleri çiziyordu. Sesleri aldırış etmedi. Ev cininin ortalıkta dolandığını biliyordu. Her sabah ona kahvaltısını buraya getiriyordu. Önüne getirilen kahvaltısıyla birlikte başını kitabından kaldırdı. Ev cinleri yerine büyük annesini gördüğünde ayağa kalktı.

Anlamlı gözlerle soyağacına baktı, ardından da kendisine döndü. Üzerinde eskilerden kalma ama şık duran elbisesiyle ve sıkı topuzuyla kendisini karşılayan büyük annesine oturması için yerini gösterdi. Yaşlı cadı gülümseyerek asasını salladı ve oturması için bir koltuk getirdi. Karşılıklı soy ağacının bulunduğu duvarın önünde oturdular. İkisi de sessizdi. Anastasia derin bir nefes aldı. Önündeki kitabı büyük annesinin görmeyeceği bir şekilde koydu. Kan lanetleri hakkında okuduğunu öğrenmesini istemiyordu.

"Buraya geldiğinden beri bir şeyler bulma telaşındasın meleğim." Naif sesi, Anastasia'nın sakinleşmesine sebep oluyordu. Sia büyük annesini çok severdi. O kadar kibar bir kadındı ki, bazen annesinin dominant hallerine şikayet edip dururdu.

"Hayır büyük anne, yalnızca zaman geçirmeye çalışıyorum. Artık okula gidemiyorum."

Sia elleriyle uğraşmaya başladı, yüzünü çevreleyen sarı saçlarını sakince kulak arkasına atıp büyük annesiyle göz göze geldi.

"Bu yaşlı gözlerden bir şey kaçar mı sanıyorsun? Neredeyse hemen hemen her gün mektuplar alıyorsun? Bir şeyler yazıp gönderiyorsun. Büyük baban endişeleniyor ama belli etmiyor."

Anastasia gözlerini soy ağacına çevirdi. Kafasındaki soru, soyağacınu tararken bir kez daha şekillendi.

"Neden hiç Black ailesi yok?"

Büyük annesi bu soru karşısında biraz bekledi. Anastasia onun tereddüt ettiğinin farkındaydı. Sır gibi olan durum neydi böyle?

"Bilirsin torunum, bizim ailemiz tutucu ve en çok sırları olandır."

"Ama ailedekiler bile bu sırrı bilmezken, artık neyin önemli neyin önemsiz olduğunu nasıl anlayacağız? Kim neden Mortes ailesine Hogwarts'a girmemesi için kan laneti yapar ki? Büyük anne, sırlarla dolu ailede doğuyorum. İngiltere'nin saygın ailelerindeniz ama İngiltere'nin saygın okulu Hogwarts'a giremiyoruz. Bu çok saçma."

Varis #Sirius BlackWhere stories live. Discover now