7

935 77 9
                                    

Varis - Bölüm 7

Sia dudaklarını dişleyerek şömine karşısına oturduğunda öğrendikleriyle kendisine kızgındı. Sirius'u bu kadar zor durumda bıraktığı için kızgındı. Mortes lanetini başlatan kişiye lanetler ediyordu. Öfkesi bir çığ gibi büyüyordu ama en çokta kendine olan kızgınlığı benliğini yakıp kavuruyordu. Eğer ki bu lanet olmasaydı Sirius tehdit edilmezdi. Onuru önemli değil, onun neşeli ifadesini görmemek korkunçtu. Bunu neden düşündüğünü bilmiyordu Sia, sadece şömine ateşinde çatırdayan odunların sesi kulaklarına dolarken aklındaki tek düşünce buydu. Ortak salonda çıt çıkmayabilirdi ama herkes yatakhanelere geçtiğinde biliyordu ki konuşulan tek konu kendileri olacaktı. Etraftaki sessizlik çapulcularla birlikte içeriye giren Lily ve Marlene'le dağıldı bir süre. Gözleri görmek istediği kişiyi aradı, fakat aradığını bulamayan gözleri tekrar şömineye döndü. Marlene ve Remus'un öğrencileri yatakhanelere gönderdiğinin farkındaydı. Bir konuşma olacaktı ama konuşmanın oluşmasına sebep olan kişi ortalarda yoktu. Lily yanına oturduğunda diğerlerinin de beklediğinin farkındaydı. Sonunda duvar açılıp içeriye Sirius girdiğinde gözleri onu buldu. Mahcup ifadesi ve suçluluk duygusunun onu yediğini gördü Sia.

"Sia ben-"

Kimse ne olduğunu anlayamadan Sia şömine önünden hışımla kalktığı gibi Sirius'un yanına vardığında, onun söznü kesen olaya damga vurmuştu. Yüzüne attığı tokatla ilk önce eline ardından da dolan gözleriyle onun dumanlı gözlerine baktı.

"Neden bunu yaptın? Neden kimseye bir şey söylemedin? O birkaç aptalın tehditleriyle bunu yaptığına inanamıyorum. Seni daha zeki birisi sanıyordum. Bunlara nasıl göz yumabildin?"

"Sia bunlar olsun istemezdim."

"Bu kahrolası lanet umrumda değil Sirius. İsterlerse bütün sırlarımı Hogwarts'a söylesinler. Bu artık umrumda değil. Tek umursadığım benim yüzümden bu kadar sıkıntıya girmiş olman."

Sia yaşlarının yanaklarından aktığının farkındaydı. Sirius ile göz göze geldiğinde birbirlerine söyleyecekleri şeylerin derin anlamları olduğu belli oluyordu ama bunu söyleyebilecek cesaretleri yoktu. Sirius Sia'nın bir çizgi gibi akan göz yaşlarını sildiğinde söylenecek sözlerin yapılan eylemlerden daha etkili olduğunu bilmiyorlardı.

"Beni bu kadar düşündüğün için teşekkürler. Ama bu kadar aptal olduğun için seni affetmeyeceğim."

Hem ağlar, hemde güler bir şekilde bunu söylediğinde Sirius sıkıca sarılmıştı ona. Sia, hafif bir tebessümle sarılmaya devam ettiğinde ilk çekilen de kendisi olmuştu. Sirius'tan uzaklaşıp diğerlerine döndüğünde olayı az buçuk kavramışlardı ve tüm grup Sirius'un saflığı ile dalga geçerken, Sia gülümsüyordu. Sonunda onun tüm gün neden diken üstünde oturduğunu öğrenmişti. Sorunun ne olduğunu bulduğunda çözümü kolaydı. Keşke bunlar hiç yaşanmadan çözülseydi.

Ortak salon bu arkadaş grubuna kalırken, Sia başını tutarak olayları izlerken;

'Mortes kanı... Her bir damlasını istiyorum!'

Duyduğu sesle birlikte gelecek olayın farkındaydı. Tüyleri diken diken olurken yavaşça ayağa kalktı ve diğerlerine bir şey demeden hızlı adımlarla dışarıya çıktığında onları merakta bıraktığının farkındaydı ama artık vücudunun limite dayandığını hissediyordu. Son bir hafta fazlasıyla iyi dayanmıştı ama artık, uyanması uzun sürüyordu. Sürekli üşüyordu ve günün her vakti gözleri kararmaya hazırdı. Artık her zaman uykulu gibiydi ve solgundu. Böyle ölmek istemiyordu. Bu lanet yüzünden bu dünyayı terk etmeyi istemiyordu. Madam Pomfrey'i bulmalıydı.

Varis #Sirius BlackWhere stories live. Discover now