2-Koğuş

606 59 68
                                    

Merhaba arkadaşlarım,ikinci bölüme hoşgeldiniz.

Medyada 1950-80 civarlarında yapılmış Fransızca müzik vardır.Keyfiniz bilir,dinleyerek okuyabilirsiniz.Benimde zevklerimi az çok anlarsınız belki :)

Bazı noktalara sonunda değineceğim,bu sebeple okumaya geçebilirsiniz.

Umarım beğenirsiniz,
İyi okumalar dilerim~

23 Temmuz 1870

"Alman askerleri gittiğimiz kasabada fazlaydı ve giyiniş şekillerine bakılırsa herhangi bir olaya fazlasıyla açık olarak bekliyorlar.Kasabada gezerken Üsteğmen Potter birkaç cümlelerini anlayabilmiş.Benim çıkardığım kadarıyla yakın zamanda harekete geçecekler."

Bakışlar zümrüt gözlü adama döndüğünde minik bir öksürüğün ardından ilk defa işe yarayan almancasıyla gurur duyarak konuştu Harry.

"Prusya ve Bavyera'lıların savaşa sıkı bir şekilde hazırlandığını öğrendik.Yakın zamanlarda orduların çarpışma ihtimali fazlasıyla yüksek.Ayrıca olarak bizden daha gelişmiş demir yolları sebebiyle daha kolay akser elde edebiliyorlar,diğer bölgeleri korumak üzere Fransız ordularının ayrıldığını farkındayım fakat diğer birçok Alman devletleri Prusya ile ittifağa girdiğinde dezavantajlı olan biz olacağız."derken onu dikkatle dinleyen komutanlarına bakmakta çekinmemişti Harry.Bu konu ciddiydi,kendi hayatına mâl olabilecek bir durum olması itibariyle,sadece kendisini değil,yanında duran adamı da düşünüyordu.

Tanıdığı hiç kimsenin ölmesini istemezdi.

"Anlıyorum,bugünlük dinlenin.Yarın talimlere ve görevlerinize devam edeceksiniz."dedi ve ikilinin çıkmasına izin verdi başkomutan.Sıra iki Polonya'lı ve Rus adama gelince Tom Harry'nin omzundan nazikçe tutarak kapıya yöneltmiş,birlikte çıkmışlardı başkomutanın odasından.Genç adam omzundan çekiştirilene kadar karargâhtan çıkabilmiş,küçük cüsseli adamı yeni keşfettiği alana doğru götürmüştü.Genç adam buna mutlu olarak büyüğünü takip etti.Onu nereye götüreceğini merak ediyordu elbette,sessizliğini sürdürürken koğuşun gözden kaybolduğunu fark etti Harry.Daha ne kadar uzaklaşacaklarını düşünmüyor değildi.

Tom,sıcacık olduğunu yeni fark ettiği Harry ile özel olarak konuşmak ve sohbet etmek istemişti.Söz konusu bu sevimli adam olunca aniden herşeyi isteyebiliyordu.Onu koşa koşa savaştan kaçırmak ve başına bir iş gelmesini engellemek bir içgüdüye dönüşmüştü bile.Bunun doğru olmadığını biliyordu.Eğer birisiyle yakınlaşırsa,özellikle savaş varken,neler olacağını biliyordu fakat tutamıyordu kendisini.

Harry sevilmemek için fazla güzel bir adamdı.

Geçenlerde gece devriye gezerken fark ettiği yere sonunda ulaşabildiğinde,minik olanın omzunda olan ellerini gevşetmişti.Güneş batmak üzere,gökyüzüne sıcak renklerini yayarken ufukta görüldüğü sarı ile turuncu arasındaki rengi,hala seçilebilmesini sağlıyordu.Bulunduğu yer bir tepeydi.Günün doğuşu ve batışını kolaylıkla görebilecekleri kadar yüksek,çıkması hiçte zor değildi.Harry karşısındaki manzaraya hayran kaldığını belirtir şekilde duraksadı,irileşmiş yeşil gözlerini turuncu ufka dikti.Tom gururlu bir şekilde çimenliğe otururken Harry onun sessiz çabasını fark etmeden yanına çökmüş, yakışıklı adama doğru gülümsemişti.

"Ben ne getirdim?"diye mırıldandı ve ceketini açıp içerisinden iki tane cam şişelerde olan Coca-Cola'yı çıkardı."Kaç tane aldınız?"diye homurdanan adama karşılık sessizce kıkırdamış,parmaklarıyla altı sayısını göstermişti.

"O zaman bunu sonraya ayıralım."dedi ve şişenin tekini arkaya doğru koydu Tom.Harry başını onaylar biçimde sallayıp şişenin kapağını açtı ve uzattı mavi gözlü adama doğru.Daha önce bu adamın gözleri kadar güzel bir mavi görmemiş olmamakla birlikte,karizması,yakışıklı yüzü ve orantılı bedeni,ilk defa birisine yakın hissetmesine yol açıyordu.Bu sorun değildi,Harry'nin tek korktuğu şey bu adamında onun gibi hissetmiyor olmasıydı.Daha önce annesinin tanıştırdığı düşeslerle ilgilenmemesinin sebebi bu olmalıydı.Harry,hemcinslerinden hoşlanıyordu.

Malédiction D'éternité // TomarryWhere stories live. Discover now