11

839 77 53
                                    

"Kalabalık mekanlarda olmalıyız." Zayn arabayı merkezde bir yere park etti ve Geneva'nın elini tuttu.

"Öldü." dedi Geneva hala şoktayken. "Niall öldü Zayn."
"Gözlerimizin önünde öldü. Onun bedenini almadık bile. Sanki kimsesi yokmuş gibi olduğu yerde ölüp kaldı."

"Sen, ben üzülmüyorum mu sanıyorsun?" Zayn direksiyona yumruğunu geçirdi.
"Nasıl tepki vereceğimi bile bilmiyorum. Kardeşim öldürüldü bugün. Gözlerimin önünde. Onu kurtarmak için çabalayamadım bile çünkü vurulmasıyla ölmesi bir oldu."

Geneva elleriyle yüzünü kapattı ve kendini tutmaya bile çalışmadı. Bir daha nasıl normal bir hayat yaşayabilirlerdi? Niall ölmüştü!

"Arabada duramayız." dedi Zayn dakikalar sonra. "Gel." arabadan indi ve Geneva'nın kapısını açtı. Onun elini tuttuğunda sabah yaz havasından farksız olan hava birden buz kesmişti sanki. Zayn bagaja ilerledi ve kendi montunu giydikten sonra Geneva'nınkini de aldı. Sabah nehirden çıktıktan sonra havlularının olmaması olabilirdi bu üşümelerinin sebebi.
Geneva'ya montunu giydirdiğinde sıkı sıkı sarıldı montuna.

"Bu gerçek değil de bana Zayn. Ben bu acıyla yaşayamam."

"Bizimkileri de bulmamız lazım." Zayn Niall olayını biraz daha düşünürse hemen oraya dönecek ve adamların izini araştırıp onları bulacaktı. Devamında olacaklar belliydi zaten. Yine de kendisini tutabilmeyi denedi.

"Onu orada bıraktık." Geneva başını elleri arasına aldı ve arabanın yanına çöktü. "Geri dönelim. Belki yaşıyordur. Geri dönüp bakarız, onu hemen bir hastaneye götürürüz. Ölmüş olamaz, belki kafasına bir şey düştü. O ölmüş olamaz. Niall bu sonuçta. Hep düşer, hep yanlışlıkla kendine zarar verir ama ölemez."
Geneva kendinin bile inanmadığı şeyleri söylüyordu.

"Geneva." Zayn'de hemen onun karşısına eğildi. "Güzelim. Sana son kez söyleyeceğim." Geneva iyi bir şey söylemesini bekledi. "Nasıl üzgün ve sinirli olduğumu anlatamam ama bir yandan da gerçeklerden kopmamak zorundayım." Geneva birikmiş gözyaşlarını sildi. Burnunun ucu ağlamaktan kızarmıştı. "Kurşun Niall'ın beynine girdi ve biz daha nehirden çıkamadan." Zayn gözlerini kapattı ve derin bir nefes verdi.
Gerçeklerle yüzleşmek gerçekten çok zordu.
"Öldü."

Geneva Zayn'in boynuna sıkı sıkı sarıldığında Zayn onun ayağa kalkmasına yardım etti. Şimdi kalabalık bir yere girip birkaç saatin geçmesini beklemelilerdi. Diğerleriyle nasıl buluşacağını düşünmeyi erteledi, şimdiki tek planı kalabalık bir yere gidip başka birine daha zarar gelmesini engellemekti.

Geneva'nın elini sıkıca tuttu ve arabanın kilit tuşuna bastıktan sonra stadyuma doğru adımladı. Futbol maçını izlemeyecekti tabii ki. Sadece oraya silah veya diğer aletlerle girmek imkansızdı ve Geneva'yı korumak zorundaydı. Girişe doğru adımladığında bilet almak için gişeye yaklaştı ve iki bilet aldıktan sonra Geneva ile birlikte içeri geçtiler.

Tribüne geçmeden önce Zayn ona ve kendine kahve aldı ve kalan boş yerlerden birine oturdular. Geneva sol taraftayken Zayn sağdaydı. Geneva'nın gözyaşları hala akarken kahvesinden bir yudum aldı. Zayn'in bakışları ondaydı.

Şu an yerinde duramıyordu. Gidip o piçleri öldürmeliyim diye düşünüyordu ama Geneva'yı da bırakamazdı. Belki de babalarının yerini bulunca Geneva'yı onlara bırakır ve tekrar dönerdi.

"Gol!" Geneva'nın yanındaki adam ayağa fırlağında bu Geneva'yı korkuttu ve daha çok ağlattı. Zayn parmak uçlarını göz pınarlarına bastırıp bir şeyler düşünmeye başladı. Hemen babasının ve diğerlerinin yerini bulmalıydı.

Yanında üzgünlüğün ve aynı zamanda hamileliğin dibine vurmuş bir sevgilisi vardı. Ondan daha iyi durumda olmalı ve kendini tutmalıydı.

"Gol!" aynı adam tekrar bağırdığında Zayn elindeki kahveyi merdivenlere doğru fırlattı ve adamın yüzüne yumruğunu geçirdi. Etrafta bağırışmalar devam ederken adam Zayn'i kendinden uzaklaştırdı.

dark hours | zmWhere stories live. Discover now