"Aptal olduğumu mu? Tamam birçok erkek bu hataya düşüyor.” Ona gülümsedi nazik bir gülümsemeyle ama adam dikkatle baksaydı bu gülümsemenin kanı pıhtılaştıracağını bilirdi.

“Sizi.. sizi temin ederim Bay Park.”

“Özel ajan Namjoon veya hiç kimse seçim sizin.” İşte yere serilmişti, ya soruşturmadaki rolünü özel ajan Namjoon'a devredecek ya da Taehyung'u tek bir seferde alaşağı edebilecek bağlantının kaybedilmesinin tek sorumlusu olacak ve ilk seçimi kendi dürtüleri sayesinde neredeyse kabul edilemez bir hareket olarak görüyordu. O bir orta sembolüydü ama ikinci seçenek kariyer yok edici olabilirdi.

“Müdür yardımcısı ile bunu açıklığa kavuşturulmuş olacağım.” diye mırıldanarak ofisten çıktı ve kapıyı açık bıraktı. Jimin ayağa kalktı ve kapıyı sertçe çarparak kapattı. “Onu sevmedim.” diye itiraf etti. Yeniden koltuğa oturduğunda Namjoon “Ne yapıyorsun?” hafifçe gülümsedi ama tek söylediği “O iyi bir ajandır.” Oldu.

“Ben de öyle tahmin ediyorum yoksa Seul’de görev alamazdı ama sizin için de aynı tahminde bulunabilirim.” Ajanlar daha büyük şehirlerde görev almak için birbirleriyle yarışıyordu. Ve Seul listenin başındaydı, burada aksiyon vardı ve her şey fazlası ile gözler önündeydi.

“Bazı keskin zekalı kişilerle çalışıyorum. Etrafındaki herkes tetikte beklerken iyi görünmek kolaydır.” Jimin'in bu sözden anladığı onun sevginin tersine itibarı etrafındakilere dağıtmayı kabul ettiğiydi. Özel ajan Namjoon konusunda ısrar etme kararından memnundu.

“Eğer sizin için sakıncası yoksa Taehyung davasında görevliyken benimle birlikte çalışan bir ajanı aramak istiyorum.” dedi yeniden telefonu kaldırarak “Adı Kim Seokjin yaptığı işte bir dahi, benimle partner olması konusunda şanslıydım. Ama artık bu davada olmasak da hala bazen konuşuyoruz.”

Onların hiçbir sonuç üretmedikleri için başka göreve verdiklerini düşündü ve yine de Soobin'in onlardan daha iyi iş çıkaramadığına bütün parasıyla bahse girerdi.

Onun yerine Namjoon ile konuşmasına çok kızmış olmamalıydı yine de olay onun şapkasında büyük bir kuş tüyü olacaktı. Belki dönüm noktasına ulaşmak ve telefonda karşı mahkemeye sunabilecek bir kanıt üretmek için tam olarak aradığı isimdi kendisi.

Seokjin’i beklerken havadan sudan konuştular. 15 dakika sonra kapıya hafifçe vuruldu ve bir bekleyiş ardından Namjoon sesini yükseltip içeri gir dedi. Kim Seokjin gençti belki kendisi ile yaşıttı, zayıf esmer ve yakışıklıydı. Görünüşü hafif ve saçları kahve rengindeydi. Binada gördüğü çalışanların çoğuna nazaran iki dirhem bir çekirdekti. Yine de kural gereği gösterişsiz takımını ve beyaz gömleğini giymişti. Kravatı koyu canlı bir kırmızıydı üzerinde küçük bir desen vardı ki yakından bakmada daha da koyu kırmızıdan oldukça kaliteli tasarlanmış atlara dönüşmüştü. Gözlerindeki ifade kesinlikle köpekbalığının ki gibiydi ama tersine ajan Namjoon'a olan davranışları saygılıydı.

İkisi de yakın bir zamanda ölmeyecekti, bunu anlamıştı. Bu ani görüşü sanki önünde ağaçtan bir olgun elma yemiş gibi koparıp almıştı ama bunu onlara söylemek ihtiyacını duymadı. Seokjin kurşun geçirmez olduğunu düşünüyordu ve Namjoon emekli olmayı, sevdiği şeyleri yapmayı bekliyordu. Ölüm endişeleri zihinlerini hiç doldurmuyordu. Dolayısıyla konuyu açmadı.

Seokjin “Ölmüş olabileceğinizi düşündüm bir anda ortadan kayboldunuz.

“Hayatımı kurtarmak için kaçıyordum.”

“Taehyung ölmenizi mi istiyordu?”

“Ben şehri terk ettikten sonra bir trafik kazası geçirdim ve haberlerde yanlışlıkla benim kazada öldüğüm söylendi. Bu da aslında hayatımı kurtardı çünkü Taehyung beni takip ettirmeyi bıraktı.”

Kendisini takip eden bir tek kişi vardı ve o da öldüğünü Taehyung'a bildiren kişiydi ki aslında öldüğü doğruydu ama gerçeği teğet geçerek anlattıkları asıl olup bitenlerden daha inanılırdı.

“O halde sizin öldüğünüzü düşünüyor.” dedi Namjoon “Güvendesiniz. Neden şehre onun bölgesine geri döndünüz?”

“Çünkü onun hakkında ona bir dava açmanızda onu hapse atmanıza yardımcı olabilecek bir şey biliyorsam diye. Kendisi her hafta ülkeye uyuşturucu sokmaya devam ederken benim güven içinde yaşamam yanlış olurdu.”

“Taehyung zekidir. Ona karşı yeterince kanıt elde edemeyebilirsiniz bir şekilde bir çatlak yakalamadıkça... Ben bu çatlak olabilirim öyle olup olmadığını bilmiyorum ama bir denemek istiyorum.”

“Muhasebecisinin kim olduğunu biliyor musunuz? Gerçek muhasebecisi. Göz önündeki işler için kayıt tutan kişi değil.”

Jimin hayır anlamında başını salladı. Muhasebeciyi ve onun bulunduğu yeri bilmek bütün faaliyetleri konusunda mihenk taşı olacaktı.

“Bir ismin telaffuz edildiğini duymadım, bazı konularda umursamazlığı vardı mesela banka hesabına şifresi gibi ama bu konuda değil. Adamlarının hiçbirinin de bildiğini sanmıyorum. Benim önümde konuştular ama kayıtlardan veya bir muhasebeciden hiç söz etmediler.”

“Adamlarından hiçbirini almadan ortadan kaybolduğu oldu mu?” Araya giren Seokjin'di.

“Bildiğim kadarıyla hayır yine de her zamanki korumaları ile ayrılıp onları sonra bir yerde bırakmış olabilir. Ama söylediğim gibi onların böyle bir şeyden bahsettiklerini hiç duymadım. Taehyung kendi başına çıkma konusunda paranoyaktır. Sokakların kendisini öldürmeyi bekleyen hareketlerle dolup taştığını düşünüyor, her zaman başka vücutlarla etrafının sarılı olmasını ister.”

İkisi de Jimin’i akıllarına gelen her ayrıntı hakkında soru yağmuruna tuttular, saatlerce konuştular. Jimin düşünebildiği her ayrıntıyı aktarırken olumsuzca düşünmeye başlamıştı çünkü hiçbir şey onu yakalamak için yeterli görünmüyordu. Bundan korkuyordu daha çaresizce yöntemlere başvurması gerekeceğinden korkuyordu.

Sonunda “Dile getirmem gereken bir seçenek var.” dedi. Bu sırada iki ajan da hayal kırıklığı içinde görünüyordu çünkü Taehyung’u çivilemek için altın fırsatları işe yaramaz görünüyordu.

“Bu federallere göre kapsamda değil ama amaç Taehyung'u  işin ve sokakların dışında tutmak değil mi? Eğer beni görürse çılgına döner. Benim ölmüş olmam gerekiyordu. Gittiğimde ben onun için çok önemli olan bir şey alıp götürdüm.”

Evet 2 milyon doları. Onun için önemli olduğunu söyleyebilir ama Taehyung gibi biri için aynı derecede önemli olan şey onun egosuna yaptığı hakaretti, hatta egosu daha önemli olmalıydı. O kendisine aşık olduğuna inanmış ve kendisi de bu aşkı onun suratına fırlatmıştı.

“Eğer elinden gelirse olduğum yerde beni öldürecek, bunu kendisine karşı nasıl kullanabiliriz?”

.
.
.

Son 2 'ya da 3 ☺️
Fic hakkında sormak istediğiniz soruların hepsine cevap vereceğim. İsteyen buraya bırakabilir❤❤

 İsteyen buraya bırakabilir❤❤

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Death Angel, jikookWhere stories live. Discover now