Onun için canını bağışlar mısın?

278 42 24
                                    

Karnıma atılan tekme ile uyandım. Sanki nefes alamaz hale gelmiştim. Yukarı doğru baktığımda bu Soobin idi.

- Kalk..

"Öhö..öhöm. Neden böyle yaptın?"

- Uyanman için.

"Öhöm. Öhö."

- Al, su.

Sudan minik yudumlar alarak nefesimi düzene sokmaya çalıştım.

- Gidiyoruz hazırlan.

"Ne? Nereye gidiyoruz?"

- Birisini alıp geri geleceğiz.

"O kim?"

- Çok soru soruyorsun.

"Peki.."

Her nereye gidiyorsak uzun bir yolculuk olacaktı galiba. Çünkü Soobin yanına bir sürü kutu alarak hazırlanmaya başlamıştı.

"Ama benim alacak bir şeyim yok."

- Tamam çıkalım.

^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^

Kırık dökük bir evin önünde durduğumuzda şaşırmıştım. Burada kim kalıyordu ki? Aklımda bir sürü soru vardı ama şuan sormanın sırası değildi. Ben kendi düşüncelerimde kaybolmuş iken evin kapısından Soobin'in yaşlarında olan bir erkek çıktı.

- Sen arabada kal geleceğim.

"Bende gelsem?"

- Kal dediysem kal.

Arabadan çıkıp o adam ile bir şeyler konuşmuşlardı. Soobin'in el hareketlerine bakılırsa tartışıyorlardı. Onları izlerken bir anda bakışlarının bana döndüğünü fark ettim. Soobin beni işaret ederek adama bir şeyler daha söyleyince içime büyük bir korku girdi. O adam tekrar eve girdi. Geri döndüğünde ise elinde de büyük bir kutu vardı. Soobin'e onu teslim ettikten sonra tekrar içeri girdi. Soobin kutuyu alıp hızlıca arabaya geri bindi.

"O adam kim? O kutunun içinde ne var?"

- Sus artık. Bir yere daha uğramalıyız. Sonra sana anlatacağım.

Bu sefer sesimi çıkarmadım. O da sakince arabayı sürmeyi devam etmişti...

^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^

Arabada uyuya kaldığımı fark etmiştim. Hızlıca gözümü açıp Soobin'i bulmaya çalıştım ama Soobin arabada değildi. Camdan dışarı bakınca eczanede olduğunu gördüm. Elinde ki poşetler ile çıkageldi.

- Tut bunları. Şimdi depoya geri gidiyoruz.

"Bunlar ne için?"

- Senin için.

Barın önünde durunca geldiğimizi anlamıştım. Hemen arabadan indik. Soobin anahtarı diğer bir adamın eline firlatmıştı. Depoya indiğimizde beklemem gerektiğini söylemişti.

Daha sonra elinde mini koltuk ile geldiğinde şaşırmıştım.

- Düz yat.

Ben hala olaylara anlam verememişken dediğini yapmak zorunda kalmıştım.

- Tişörtünü çıkar.

"Ne?"

- Tişörtünü çıkar. Yeterince açık. Değil mi?

Hızlıca üstümdekini koltuğun diğer ucuna koydum. Soobin getirdiği poşetlerden bir merhem çıkarmıştı. Yavaşça açıp tekme attığı yere sürmeye başladı. Canımı yakmamak için elinden geleni yapıyordu. Ve bu gözle görülür şekilde açıktı. Karnıma doğru baktığımda aslında baya kötüydü. Mosmor olmuştu. Hemde büyük bir tarafı.

- Hatırlıyor musun? Bana yardım etmeni istemiştim.

"Ş-şey birisini kurtarmaktan söz etmiştin."

- Evet. Kurtarmak istediğim kişi Changbin. O benim kardeşim gibi birisi...

Gözleri dolmuştu. Ama ağlamamak için dişini sıkıyordu.

- Kısacası onu bir kaç adam alıp götürdü. Uzun zamandır ikimizin de mücadele ettiği insanlar. Onlar kötü. Yani o Changbin'i yakaladı ve beni de istiyor. Bugün gittiğimiz evdeki adam benim bir diğer arkadaşım. Ona Changbin'den haber alıp almadığını sordum. Hiçbir şey bilmiyor. Ona senden bahsettim. Senin onu kurtarabileceğinden.

Soobin ağlamaya başlamıştı. En sonunda o damlalar yanağından süzülüp aşağı kadar inmişti. Onun karnımdaki elini tuttum. Fark etmedim. Her şey ani ve hızlı bir şekilde oluyordu.

"Nasıl yardım edebilirim?"

Soobin başını kaldırıp bana baktı.

- Onun için canını bağışlar mısın?

∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆

Bundan sonraki bölümlerinde başlıkları Türkçe olacaktır 💟💟💟 bu arada bölüm hakkında ki düşüncelerinizi belirtmeyi unutmayın.

Lunatic ' sookaiWhere stories live. Discover now