¹

3.5K 160 95
                                    

Kapıya çıkıp ayakkabılarımı giyerken bir yandan içeri bağırdım.

"Çocuklar ben çıkıyorum. Dolapta yemek var onu yersiniz tamam mı? Bir şey olursa beni arayın."

"Tamam abla. Hadi sen git geç kalma."

"Cem ben gelene kadar odanı topla."

"Harçlık vereceksen toplarım."

"Sen harçlık isteyince Mısra da istiyor."

"Ona söylemem."

"İyi tamam. Yeter ki o odayı topla. Çöplüğe dönmüş."

Kardeşlerime veda ettikten sonra evden çıkıp aceleyle otobüs durağına yürümeye başladım. Haftalar sonunda kendime çalışacak bir yer bulmuştum. Bu zamana kadar kocaman İstanbul'un neredeyse her oteline başvurmuştum fakat hiçbirinden geri dönüş alamamıştım. En sonunda otellerden birinden cevap aldığımda çok sevinmiştim. Bugün işime başlayacaktım. İlk günüm için çok heyecanlıydım.

Mesleğimde başarılı bir aşçıydım ve işe alındığım yer Beşiktaş tarafında 5 yıldızlı bir oteldi. Ben ise kardeşlerimle beraber Sarıyer tarafında oturuyordum. Arasında biraz mesafe vardı ama güzel bir iş için her şeye razıydım.

Otobüse bindikten sonra boş bir koltuğa oturup kulaklık taktım ve müzik dinlemeye başladım. 50 dakika kadar yol çektikten sonra inip otele doğru yürümeye başladım.

Sonunda otele geldiğimde önünde durup manzarasına baktım. Tam deniz kenarıydı ve daha otele girmeden pahalılık kokusunu hissetmiştim. Etrafa bakındıktan sonra otelin ismine bakıp iç çektim.

"Shangri-La Bosphorus İstanbul"

Duruşumu dikleştirip düzgün bir şekilde içeri girdim ve ilk olarak lavaboya gittim. Lavaboda üstümü başımı kontrol ettikten sonra oradan çıkıp asansöre ilerledim. Düğmeye bastıktan sonra gelmesini bekledim.Asansörle en üst kata çıktıktan sonra restaurant bölümüne gelmiştim. İçeri girip biraz yürüdükten sonra garsonlardan birini durdurdum.

"Ben bugün işe başlayacaktım. Kiminle görüşeceğimi bilmiyorum. Yardımcı olabilir misiniz?"

"Tabii. Beni takip edin."

Kızı takip ederken bir yandan etrafı inceliyordum. Burası en iyi otellerden biriydi ve lüks bir restaurant olduğu her yerinden belliydi. Kızla beraber arka tarafa geçtikten sonra Head Chef yani Baş Aşçı'nın yanına gittik. Elli yaşlarında tatlı bir adamdı. Umarım iyi anlaşırız diye düşünürken yanıma gelip elimi sıkmıştı. Kibar olmaya çalışıp gülümsedim.

"Merhaba. İş görüşmesi için gelmiştim. Telefonda sizinle konuşmuştuk."

"Evet hatırladım. Hazal Tuna değil mi?"

"Evet. Ben Hazal."

"Hoşgeldin Hazal. Benim adım da Akif. Gel oturalım. Detayları konuşuruz."

Şeflerin dinlendiği yer olarak tahmin ettiğim koltuklarla çevrili bir odaya geldiğimizde kısaca etrafa göz gezdirdim. Koltuklardan birinde benim yaşlarımda bir çocuk oturuyordu. Akif Şef çocuğun yanına ilerleyince bende onun arkasından gittim.

"Hazal seni en iyi tatlıcımız ile tanıştırayım. Bu Furkan. Furkan bu arkadaşımız da Hazal. Yanında çalışmak için başvurdu."

Tanışmak için elimi uzattığımda çocuk bir elime bir bana bakıp hoşnutsuz bir biçimde şefe döndü.

"Ben yanımda çalışacak birisini istememiştim. İhtiyacım yoktu."

Kaşlarımı kaldırıp bakarken havada kalan elimi çektim. Şef boğazını temizleyip bana döndü.

"Sen ona bakma Hazal. Furkan biraz asi. Çalışacak birine çok ihtiyacımız var."

Furkan gözlerini devirirken Akif şef oturmamı rica etti. Karşılıklı koltuklarda otururken adının Furkan olduğunu öğrendiğim çocuk bizi dinlemeye başlamıştı.

"Bana kendinden bahseder misin Hazal? Çalışanlarımızı en iyi şekilde tanımak isteriz."

"20 yaşındayım. Liseyi Antalya da turizm üzerine okudum. Buradan önce Muğla ve Antalya'da otellerde çalıştım.  Akdeniz Üniversitesini kazanmıştım fakat bazı sebeplerden dolayı bırakmak zorunda kaldım. Şimdilik işime devam ediyorum."

"Ailenle mi yaşıyorsun?"

"Hayır. Benden küçük iki kardeşim var onlarla beraber yaşıyorum."

"Sormam da sakınca yoksa ailen nerede?"

"Annem ve babam başkalarıyla evliler. Kardeşlerime ben bakıyorum."

"Anladım. Kardeşlerin kaç yaşında?"

"Erkek kardeşim Lise 3'e gidiyor. Kız kardeşim ise 4. sınıfta."

"Pekâlâ Hazal. Senin önceki çalıştığın yerde elde ettiğin başarıları gördüm. Bu yüzden senin gibi birini kaçırmak istemem. Seni aramızda görmekten memnuniyet duyarım. Hayırlı olsun."

"Çok teşekkür ederim. En iyi şekilde çalışacağıma emin olabilirsiniz."

"İlk hafta mutfağı karıştırabilirsin. Furkan sana yardımcı olur. Değil mi Furkan?"

Furkan'a baktığımda hâlâ suratsız bir şekilde bize bakıyordu. Hiç istemeyerek kafa salladığında tavırlarına çok gıcık olmuştum.

"Size kolay gelsin o zaman. Hazal kıyafetini şuradan alabilirsin."

Akif şef çıktıktan sonra gösterdiği yerde duran açılmamış poşette şef kıyafetini aldım. Beyaz ceketi giydikten sonra düğmelerini ilikleyip düzelttim ve önlüğü aldım. Hızlıca önlüğü üstüme geçirip arkasını bağladım. Şapkayı da elime aldıktan sonra Furkan'a döndüm. Onun ters tavırlarına karşı tabii ki kendimi ezdirmeyecektim.

"Demek mutfak arkadaşım sensin ha?"

"Öyle gözüküyor."

"Bugün neler yapılacak?"

"Mutfaktan kendin bak."

"Mutfağı koklayarak mı bulayım?"

"Yemek kokusunu takip edersen bulabilirsin bence."

"Sanırım yanında çalışacağıma pek memnun olmadın."

"Olmadım. Yanımda yamağa ihtiyaç duymuyorum."

"İlk günümden çirkef birisi olarak gözükmek istemem ama ben yamak değilim. Bildiğim kadarıyla burası da senin babanın oteli değil. Ben de burada çalışanım ve sen de öylesin. Buna alışırsan çok sevinirim."

Ona sahte bir gülümseme sunup beklemeye başladım. Tek kaşını kaldırıp bana bakarken ben de gayet iddialı bir şekilde ona baktım. Duruşumu bozmadığımı görünce pes edip ayağa kalktı.

"Gel benimle."

"Nereye?"

"Mutfağı sordun ya. Göstereceğim."

"Çabuk ikna oldun bakıyorum?"

"İkna olmadım. Seninle uğraşmayacağım. Geliyor musun?"

Kazanmış edasıyla sırıtıp arkasından ilerledim. Burada çalışmak güzel olacak gibi görünüyordu.

*

Yeni bir hikayeyle döndüm. Selamlarr.

ᴛᴀᴛʟɪ ᴄᴀɴᴀᴠᴀʀɪ {ꜰᴜʀᴋᴀɴ ʏᴀʟᴄɪɴ}Where stories live. Discover now