-BÖLÜM İKİ-

153 37 80
                                    


Kulaklarımı dolduran acı bir siren sesiyle göz kapaklarımı araladım. Görüş açım net değildi. Önce renkler kendini belli etti, sonra çizgiler, sonra cisimler... Bu bir ambulanstı. Çevremdeki her şey bir aracın içinde olduğumuzu ispatlarcasına belli bir ahenkle hareket ediyordu. Neler olup bittiğini idrak etmeye çalışıyordum. Bilincimin yeni açılmasının verdiği mahmurlukla pek kolay olmuyordu.

Benim burada ne işim vardı?

Bu küçük aracın içinde benden başka bir sağlık görevlisi, bir de polis vardı. Sohbetlerine kulak verdim, bunun farkında olduklarını sanmıyordum.
"Amcasıymış, zavallı adam... " dedi sağlık görevlisi. Sesindeki tını; olanı biteni bir film şeridi gibi hızla aklımdan geçirmeme sebep olarak yüreğimi acıyla ezdi.

Ah amcam...

Konuşmaya devam etti, " İyi de amcasından ne istedi bu çocuk. Adamın kaburgalarını kırmış, hayati tehlikesi varmış. ". Cümlesinin ardından polis memuru cevap verdi " Bi' kendine gelsin, öğreniriz. Hastanede baksınlar ciddi bir durum yoksa emniyete gideceğiz. Bakalım derdin ne senin genç adam... "
Konuşmasının mırıldanarak söylediği son kısmında muhattabı bendim, yüzüme baktı. Gözlerim gözleriyle buluştuğunda " Heh! Uyanmış..." dedi, şaşırmış yüz ifadesiyle.

Ambulans aniden sarsıldı. Ensemdeki keskin acı kendini belli edince, boynumu ovmak istedim. Ama bileklerimde hissettiğim metalik baskı buna engel oldu. Kollarımı kaldırıp bileklerimi görebilecek noktaya getirdim. Bunlar kelepçeydi. "Neden bağladınız beni böyle?! Hayvan mıyım ben!" sesim yansıtmak istediğim gücü yansıtamıyordu. Sağlıkçı "Yormayın kendinizi hastaneye varmak üzereyiz. " dedi yatıştırıcı bir ses tonu kullanarak. Dediğini yaptım. Zaten ambulans sarsıldıkça başıma saplanan ağrı direnmek için kuvvetimi iyiden iyiye kırıyordu.

Ne kadar olduğunu bilmediğim bir süre gözlerimi kapatıp hastaneye gelmemizi bekledim. Ortama aracın uğultusundan ve sağlık görevlisinin belli aralıklarla sorduğu bilincimi kontrol ettiği sorulardan başka bir ses hakim değildi. Polis ve sağlık görevlisi susmuşlardı. Gözlerimi açtığım andan itibaren sessizliğe boğulmaları, içlerinde duymaktan hoşlanmayacağım cümleler barındırdıklarının kanıtıydı. Sessizlik işime geliyordu, baş ağrım bir hayli artmıştı.
Zihnim ortamdan uzaklaşmaya başladığında, bir "Geldik" çağrısıyla bulunduğum yere adaptasyonumu tekrar sağladım.

Ambulans durmuştu. Üzerinde bulunduğum sedye, çevremi sarmalayan görevlilerle birlikte hastanenin zemininde ilerliyordu. Öyle ki görevliler görüş açımı kapattığından çevremi göremiyordum, amcam neredeydi?
"Amcam nerede?" dedim sesimi duyurmaya gayret ederek. "Amcan kim bilmiyorum ama, senden hemen önce bir yaşlı adam getirildi, muayene edilecek" dedi bana en yakın ve muhtemelen sesimi duyan birkaç kişiden biri olan sağlık görevlisi. " Durumunu nasıl öğrenebilirim? " dedim. "Birazdan acil doktorumuz seni muayene etmeye gelir, muayeneleri o yapıyor. Ona sorarsın.." sedye durmuştu. Bir polis görevlisi bileğimdeki metal urganı yatırıldığım yatağın kenarlığına iliklerken, diğer yandan bir hemşire ise tansiyonumu ölçüyordu. Ardından ateşimi ölçtüğü sırada bulunduğum yere beyaz önlüklü genç sayılabilecek bir adam girdi. Doktor olduğunu tahmin ettim. Gerekli incelemeyi yaptıktan sonra, hemşire hanıma müşahede altında tutulmam gerektiğini söyledi ve arkasını dönüp gidiyorken seslenişimle durmasını sağladım. "Doktor bey, amcamın durumunu soracaktım. Benden hemen önce getirilmiş orta yaşlı bir adam..." söyleyip söylememek arasında kaldığım eklemeyi gözlerimi nereye odaklayacağımı şaşırarak yaptım; "dövülmüştü.".


Acı bir gülümsemeyle içimi görmek ister gibi gözlerime baktı. Ona bu caniliği benim yaptığımı biliyor muydu? Vereceği cevabı gergince bekledim. "2 kaburgasında kırık var, vücudunun bir çok yerinde ezikleri var. Hayati tehlikesi şuan için yok fakat iyileşmesi biraz zaman alacak." dediğinde rahatlayışımı saklamak için çabalamadım. Belirgin bir şekilde nefesimi verdim. Doğrusu üzerimden büyük bir yük kalkmıştı.

ŞizofrenWhere stories live. Discover now