-BÖLÜM ON BİR-

20 12 0
                                    

"Bölüm on Sonu;

Bir an önce dönmek istiyordum. Dönmek ve Ahles'e sıkı sıkıya sarılmak. Ona ihtiyacım vardı. Yaşadığım ani stresle yorgun düştüğümü hissediyordum. Hissiyatıma rağmen dimdik durmaya çalışırken diz çöken bütün talpinhumlar aynı anda yüksek sesle aynı şeyi söylemeye başladılar. Öyle ki saraydaki ve hatta belki ormandaki hepsi söylüyor olabilirdi çünkü bu coşkulu söyleme karışan ses sadece bu odayla sınırlı kalmıyordu.

' Üç büyük şehir ve üç büyük hükümdar! Ormanın gizlediği gizli bir dünya!

İşte burası Yüce Divan!
Bütün talpinhumların baş hükümdarı güçlülerin en güçlüsü! Güzellerin en güzeli! Akıllıların en akıllısı! Hükümdarlar hükümdarı Yüce hükümdar Nilhan!

Heybetleriyle talpinhumlara en koruyucu! Güçleriyle en önder! Yardımcı hükümdar Balamir ve Yardımcı hükümdar Çağan!

Geldiği günden beri Patra için çalışan ve gücüne güç katmak için engel tanımayan, Patra kralı Gazel!

Ve bundan sonra Pasin'i en güzel çağlarına taşıyacak olduğuna inanılan cesur kral Rüzgar! '

---BÖLÜM ONBİR---

" Krallığı kabul ettin yani?" dedi Ahles. " Tabi ki hayır!" dedim aceleyle ve devam ettim. " O hastaneden kaçarken amacım seninle özgür bir hayat sürebilmekti. Beni bir mekana bağlayan sebep binlerce değişik yaratığın yöneticisi olmak yada hasta ruhumu tedavi edip beni iyi edeceklerini sanan doktorlar, ne farkeder? Tüm herşeyi hürriyetimiz için bıraktık, o kadar riski bu yüzden aldık. Kral olup da ayağıma prangalar bağlatamam. " dedim.

Cevap vermeyip düşünceli bir şekilde geniş yatağın başlığına yasladığı sırtını biraz daha yerleşmeye çalışıyor gibi hareket ettirdi. Bakışlarını gözlerimden ayırıp pencereden dışarıya çevirdi. Şimdi göz bebeklerindeki zümrütler orman yeşilini yutmuştu. Kan ünitesinin bağlandığı kolunu sabit tutup diğer koluyla saçlarını geriye attı. Artık biliyordum düşünceli olduğu zamanlar bunu yapıyordu.

Bir süre sessiz kaldıktan sonra gözlerime tekrar sabitlenip bittiğini sandığım konuşmamızı devam ettirdi. " Bir halk, en çok yöneticisine sahip çıkar Rüzgar. Buradaki kurulu bir düzen ve biz darmadağınken bu düzenin ortasına düştük. Bunu bu kadar kolay elimizin tersiyle itemeyiz. İtmemeliyiz. Krallığı kabul etmen gerekiyor." dedi.

" Hayır yanlış! Sahip çıkacak olan yöneticidir, halk değil ve eğer bu lanet ormandan sağ salim kurtulursak mutlaka bir düzen kurarız. Onlardan düzen dilenmeyeceğim. Gözümüzü boyayan bu şatafat bizi buraya zincirleyecek farkında değil misin?! " dedim ve olan biteni anlatmak için karşısına konumlandırdığım büyük berjerden hışımla kalktım. Uzun bacaklarımla ayaktayken ettiğim ani temastan dolayı berjerin geriye doğru hareket etmesine sebep oldum. Gözlerinin içinden temasımı çekmeden işaret parmağımı pencerenin dışarısına yönlendirdim. " Orada beni seninle tehdit ederek krallığı dayattılar. Sadece iyi olmanı istiyorum, onlara muhtaçlığımız bittiğinde biz buradan gitmiş olacağız ve o zamana kadar dediklerini yaptığımı sanacaklar." dedim. Ardından ağzını açtığında itiraz edeceğini anladım. Ah bir kere aynı fikirde olsak dişimi kıracaktım!

Aldığı nefesi geri vermek zorunda kaldı. Çünkü itiraz etmesine fırsat vermeden tekrar konuşmaya başladım. " Sakın Ahles. Buraya beni getirmekle başımıza gelenleri görüyorsun. Biraz mahçup olmayı dene ve bir daha krallığı kabul et deme bana. Bozuşuruz." dedim ve arkamı dönüp kapıya yöneldim. Büyük adımlarımı kapıya doğru savururken arkamda kalan Ahles'e seslendim. " Onlar öyle istediği için, boktan bir ülkenin kralı olmayacağım. Asla! " dedim. Ardından bir hamlede büyük kapıyı açıp kendimi koridora attım.

ŞizofrenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin