-BÖLÜM ON DOKUZ-

11 8 0
                                    

18. Bölüm sonu:

Ahles vakit kaybetmeden ayaklandı ve önüne gelen ilk cismi krala doğru savurdu.

Ancak kral bayıldığında, Ahles odaya parçaları dağılan tahta sandalyenin elinde kalan parçasına odaklanabildi.

Önce afalladı ama içinde bariz hissettiği rahatlamayla mırıldandı.

"Geber şerefsiz..."

Ardından vakit kaybetmeden, odadan çıkacak bir delik aradı. Gazel'in ceplerine baktı, odanın bütün çekmecelerini karıştırdı. Bakılabilecek heryere baktı ama anahtarları bulamadı. Her adımında hemen kendine gelecekmiş gibi Gazel'i kontrol ediyordu. Çıkış yolu bulamadıkça elleri titriyor, nefes alışverişleri sıklaşıyordu. Olduğu yerde dikleşti ve düşünceli bir şekilde çevresine baktı. Bir çözüm yolu düşünüyordu. Sıkıntıyla bir nefes verdi ve önüne düşen kızıllarının tutamlarını tek harekette geriye attı.

Ardından tekrar bir cam kırılma sesiyle kendine geldi ve odanın içinde bir hareketlilik hissetti. Dikkatini verdiğinde karşısında gördüğü bir çift ela gözdü."

- 19. Bölüm -

* Yazar anlatımı *

" Rüzgar..." diye fısıldadı. Gerçek mi yoksa hayal mi karar veremiyordu. Gerçek olmama korkusu; gözünden bir damla firar etmesine sebep oldu. Kral, büyük adımlarla yüreğini kavuran hasret ateşini söndürmek için kraliçesinin yanına gitti ve biraz sonra aralarındaki mesafeyi kapatıp Ahles'in çıplak bedenine kollarını doladı.

" Geldim... Buradayım." diye fısıldadı saçlarının arasına. Şimdi o da ağlıyordu, içine çektiği bu çam kokusu ciğerlerini, boğulurken doldurmuştu.

" Sensin..." dedi kraliçe. Sesi çatladı, artık boğazı epey acıyordu.

Kral duraksadı bir süre ve aklına bir şey gelmiş gibi mırıldandı." Ahles... " kollarını çözüp uzaklaştı ve kraliçenin yarı çıplak bedenine bakakaldı. Ahles o ana kadar sadece iç çamaşırlarıyla olduğunu unutmuştu, utançla yüzü kızardı ve o da bir adım geriye gitti. Evindeydi şimdi evet ama bu andan kaçmak istedi.

" Sen..." dedi kral ve ardından farkındalıkla sesini yükseltti.

" Bu orospu çocuğu sana birşey mi yaptı!"

Ahles cevap veremeden Rüzgar arkasını döndü ve kılıcını yerde hala baygın yatan Gazel'e çevirdi. Kalbinin derinliklerinden gelen bir çığlık dudaklarında patladı ve kılıcı nefretle burnundan solurken Gazel'e indirdi. Kılıç kralın karnını yardığında odada kraliçeye ait tiz bir çığlık yankılandı.

Ne yaptığının farkında değildi kral. Kulakları duymuyor, gözleri sadece kan görüyordu. Ne dediğinin farkında olmadan mırıldanıyor ve bazende avazı çıktığı kadar haykırıyordu.

" Seni geberteceğim..."

İkinci darbesini de indirdi hiç beklemeden ve üçüncüsü için kan rengine bürünmüş kılıcı havaya kaldırdığında kılıcı tutan kolunda bir kuvvet, burnunda hasret olduğu çam kokusunu hissetti. Ardından sesi doldu kulaklarına...

" Rüzgar dur, birşey yapmadı... Rüzgar!"

Kana bürünmüş gözlerini zümrütlere kaydırdı ve derin soluklar alarak bekledi. Mantığını geri getirmeye çalışıyordu. Saniyeler sonra kırmızı sıvıyla kaplanmış zemine bir adım attı ve kanlar içindeki kralın üzerinden atlayarak yatağa ilerledi. Tek hamlede çarşafı çekti ve geri dönüp hiçbir şey demeden şoka girmiş gibi titreyen sevgilisine sardı.

ŞizofrenWhere stories live. Discover now