-BÖLÜM ÜÇ-

94 22 0
                                    

"Haketti!" diye bağırdı bedensiz ses. "Onlar bilmiyorlar Rüzgar, ne planlar yaptı o adam. O amcan olacak herif kafanın içini temizlemeye çalıştı, anılarını sileceklerdi. Ablanı unutacaktın, anılarını unutacaktın."

     Unutmak... Zihnin bir işleviydi. Ablamın artık sadece zihnimde yaşadığını hissettikten sonra kalbimde oluşan acıyı bastırmak zorunda kaldım. Ben düşüncelerime gömüldüğümde  muhtemelen susmayan ses yükseldi tekrar."... İzin vermemeliydin! İşini yarım bırakmamalıydın! Onu ortadan kaldırmalıydın!" amcamın öleceğini düşündüm, bu ölümün benim ellerimden olacağını... Beynimde ki seslere tezat kalbim acıyla ezildi. Hayır! Onun ölmesini istemiyordum, babamdan sonra bana baba olabilmek için herşeyi yapmıştı. O her zaman bizim için çabalamıştı. Zihnimde bir anı hareketlenmeye başladı.

  Küçükken karlı bir kış akşamı hastalanmıştım. Ablamın o, yaşından büyük yorgunluğu sırtlanmış endişeli gözleri sanki karşımda. Her zerresini hatırlıyorum. Korkuyordu, ne yapacağını şaşırmış biçimde küçük evimizin içinde yolunu kaybetmiş gibi koşturup duruyordu. Alnımda ve vücudumun çeşitli yerlerinde değdiği yerleri soğuğuyla yakan bezler vardı. Öyle üşüyordum ki titreyişlerim zayıf bir iskelete sahip yatağımı sallıyordu. Kalkıp üzerimi örtmek, yorganın altında kıvrılmak isteğiyle yanıyordum ama buna güç yetiremiyordum. Beynimin verdiği emir vücuduma ulaşmıyordu. Hasta olan ben olmama rağmen ablam benden farksızdı. O korkudan ve endişeden, bense vücudumu sarmalayan soğuk furyasından titriyordum. Ablam küçük ellerinde sabit tutmaya çalıştığı ateşölçeri koltuk altıma bastırdı. Ağlıyordu, ağlamasın istiyordum. Gözlerinden düşen her bir damla yaş varlığımı eziyor, minik bedenim küçüldükçe küçülüyordu. Ateşölçeri kontrol ettikten sonra endişe içindeki gözlerini harelerime çabucak sabitledi. "Düşmüyor, düşmüyor. Napacağım Rüzgar?!". Korkuyordu, korkmasın istiyordum. Ona "Korkma... " demek istedim. Gözlerime bakarak anlamasını umdum. Dudaklarımın arasında mırıldındım ama sesim çıkmıyordu Anlamadı... Yanımdan sıçrayarak kalktı. Odanın içinde volta atmaya başladı. Bir eliyle alnına vurarak mırıldandı "düşün... düşün... ne yapacağım..."  sonra pes etmiş gibi bana döndü, "amcama gideceğim Rüzgar, düşünüyorum ama aklıma başka bir çözüm gelmiyor." Sonra hızlı adımlarını evin dış kapısına yönlendirdi. Saniyeler sonra görüş açımdan kaybolmuştu.
Amcam her ne kadar ısrarla elini üzerimizden çekmek istemesede ablam amcamı mümkün olduğunca az rahatsız etmeye çalışırdı.Yengem varlığımızdan pek hoşnut değildi, huzurları bozulsun istemezdi.  Umarım şimdi ablamın canını sıkacak bir şey söylemezdi. Yoksa kendimde güç bulduğum ilk an karşısında beni bulacaktı.

   Düşünmek bile fiziksel bir eylemmiş gibi beni daha çok bitkinleştirirken kendimi uykunun kollarına bırakıp dinlenmeyi ummuştum.

   Keskin soğukla gözlerimi aralamaya çalıştım, bedenim mümkünmüş gibi daha fazla titremeye başladı. Ardından vücudumdaki bu sarsıntının bir tek benim eserim olmadığını anlayacaktım. Amcamın kucağındaydım. Ciğerlerinden ard arda kopan gürültülü nefesi kulağımı doldururken gür sesini duydum. "Dayan oğlum, dayan Rüzgar'ım az kaldı...". Endişe suratından okunuyordu. Başımı arkamızdan koşturan ayak seslerine dönderdim. Ablam bir yandan göz yaşlarını siliyor bir yandan da koşuyordu. "Daha hızlı amca!" titrek sesi amcamın büyük adımlarına yetişmeye çalıştığı için çelimsiz bedeninden kesik kesik çıkıyordu. Gecenin karanlığına rağmen kendini farkettiren beyaz örtü harelerimi doldurdu. Gözlerimi açık tutabilmek bir savaş gibiydi, direnmedim... Biraz sonra uyumuştum.

ŞizofrenWhere stories live. Discover now