-BÖLÜM ON BEŞ-

20 8 0
                                    

Bölüm On Dört Sonu;

"Ahles öylece çıkarılıp götürüldü ve benim dünyam bomboş kaldı.

Kalbimdeki boşluğun verdiği acıyla durumu kabullenemeyip çevreme baktım. Kabus olmasını diliyordum, karabasan olmasını umuyordum ama hayır herşey gerçekti. Durmamla sessizleşen ortamı dolduran Gazel'in sesi de gerçekti. Söylediği şeyle biraz daha şokla baktım olanlara.

' Hükümdarım Nilhan. Uygun görürseniz Kraliçe Ahles'i Patra da ki Hücrelere götürelim. Onun farklı bir şehirde olması Rüzgar oraya ayak basamayacağı için daha güvenli olur.'

' Seni gebertirim lan!'

Bu sefer adeta kükremiştim. Gözlerim kararıyor, damarlarımdan akan kanı hissediyordum. Ama çevremde ki bir ordu talpinhumun elinden kurtulamıyordum.

' Bırakın lan beni! Nilhan! Onun kılına zarar gelirse bu ormanı sana mezar yaparım! Duydun mu?! ' diye bağırdım ardından muhatabım talpinhumlardı. 'Bıraksanıza lan!'

Gazel'e baktım burnumdan soluduğum soluklarımla. Şimdi yanıyordum, ama yakacaktım.

Bugün olmasa bile bir gün seni mutlaka yakacağım Gazel...

Ardından Nilhan konuştu. Aksime keyifli ve sakindi. Ne dediğini algılayamıyordum ama Ahles'in adını duyduğumda kalan dikkatimi ona verdim.

' Doğru söylüyorsun Kral Gazel. Ahles'i Patra'ya götürün!' "

---Bölüm On Beş---

" Kralım... Farya yemeğinizi getirdi ve dairenizi toplamak için görevli talpinhumların içeri girmesi için izin isteyecek. " dedi Farya. Baktığım ahşap zeminden gözlerimi ayırmadan konuştum.

" Çık ve bana Sefares'i çağır. " dedim. Sesim kısık çıkıyordu.

" Ama Kralım... İki haftadır neredeyse hiçbir şey... "

Süreyi hatırlattığında onu dinlemeyi bıraktım. İki hafta... İki hafta olmuştu demek. İki haftadır bu evren sanki bomboştu. Ölmemek için nefes alıyor, ölmemek için uyuyor, ölmemek için yemek yiyordum.

Sanki küçülüyor, unufak oluyor ama bir yandan da bu ormana sığamayacak kadar büyüyordum. O yokken aldığım her nefes küçük bıçaklar olup parçaladı değdiği heryeri. O, Patra'da Gazel'in yanındaydı ve ben burada hiçbir şey yapamıyordum. Ellerim bağlıydı ve bu bağ artık tenimi kesiyordu.

Düşüncelerimden Farya'nın peltek seslenişiyle arındım.

" Kralım..."

Bakışlarımı ahşap zeminden ayırdım ve ona döndüm. Hala çıkmamıştı, hala bu lanet odayı toparlamak peşindeydi. Hala o yemekleri lanet boğazımdan geçirmek derdindeydi.

" Farya... Çık... Ve Sefares'i çağır." dedim bu kez dişlerimin arasından.

" Ama Kralım Udoketala Sefares..." dedi ve cümlesini bölen benim kükreyişim oldu.

" Farya çık dedim!" diye bağırdığımda ağırlaşan bedenimdeki nerden geldiğini anlamadığım enerjiyle üzerine yürüdüğümü farkettim. Ne sabrım kalmıştı, ne tahammülüm... Günler öncesinden tüketmiştim.

Bütün vücudu belirgin bir şekilde irkildi ve koşar adımlarla odanın dışına çıktı. Ardından kapıya arkamı dönüp öfkeyle bağırdım ve çıplak ayaklarıma ait tekmeyi önümdeki ilk cisme savurdum. Gözüm onun demirden bir sehpa olduğunu görmemişti. Üzerindeki cam savruldu ve keskin bir sesle paramparça oldu.

ŞizofrenWhere stories live. Discover now