"Ben ilişkiye girmiyorum." diye cevap verdi adam sesi tamamen sakin bir halde. "O şartlar içinde bir kere yeterdi. Bu benim çekim duymadığım anlamına gelmiyor. 4 saat boyunca sert kaldım.  Hatırladın mı?"

Evet hatırlıyordu. Her ayrıntıyı ve her şeyi. O kadar yoğun ve ayrıntılıydı ki sanki o zamana geri dönmüş gibiydi, yüzünün ısındığını hissetti. “Bu sadece seksti. Bunun bahsettiğin şeyle hiçbir alakası yok.”

"Genelde yok." diye katıldı adam yine o neredeyse gülümsemelerinden biri ile gülümseyerek ki başkasında olsa bu gülümseme kahkaha gibi görünürdü.

Jimin'in yüzü daha da ısındı, küplere binmişti. Çünkü bir şey öğrenmeye çalışıyordu, o ise dikkatini seksle dağıtıyordu.

Elini masaya vurdu, ufak bir silah atışı gibi ses çıktı. "Beni tekrar aradığında seni ne uyardı?"

"İnternette gazeteleri kontrol ettim, kimliğin tespit edildi mi diye. Bunun yerine senin hayata döndüğünü öğrendim."

"Benim kimliğimin tespit edilip edilmemesinin ne farkı var!"

"Kendi merakım açısından var."

Bekliyorsa bu kesinlikle faydasız bir cevaptı, şayet kendisinin kalbini ısıtacak bir cevap bekliyorsa her zaman... her zaman onun diğer insanların çoğu gibi hareket etmediğini hatırlaması gerekiyordu.

"Ama Taehyung’a söylemedin."

"Neden söyleyecektim ki? Sen hayatta kalmıştın ve o bunu bilmeden kalacaktı. Dolayısıyla öyle bıraktım."

"Neden beni takip etme zahmetine giriyorsun? Hastane masraflarını ödedin. Bu senin için gereğinden fazlaydı. Neden ondan sonra keyifle yoluna gitmedin ve hayatıma devam etmem için bırakmadın?"

Soruyu adama ısrarla sormuştu eğer ondan kurtulması gerekiyorsa bir cevap almaya kararlıydı. Yine de bunu denediği takdirde bunun görülmeye değer bir şey olduğuna dair bahse girebilirdi.

"Senin iyi olup olmadığını görmek için fırsat düştükçe kontrol ettim. Eğer bu gece beni görmeseydin şu anda burada oturuyor olmayacaktım ama gördün ve benim sana kaçman için hiçbir sebep olmadığını bildirmem gerekti."

"Benim iyi olup olmadığımın senin için ne farkı var. Ben iyiyim! Bir işim var. Vardı. Param var! Bir kere kontrol edip bırakabilirdin."

Konuyu deşmektense kendisinin bırakması gerekiyordu ama yapamadı. Görünürde adamın cevapları tatmin ediciydi ama Jimin'in içinde onun yaptıklarının arkasında daha fazla şeyin bulunduğuna dair huzursuzluk verici bir his vardı. O herhangi biri değildi. Sadece kendi kendisine hesap veren bir adamdı. Yasaların dışında yaşayan ve alışıldık insani duygulara maruz kalmayan biriydi. Belki onun kendisini kontrol etmesinin sebebi tam olarak söylediği sebepti ama belki korkması gereken başka bir sebep daha vardı.

Adam hemen cevap vermedi. Bunun yerine sinir bozucu bir sessizlikle kendisini izledi. Bakışları gölgeliydi, sonra Jimin'in bakışlarını yakaladı ve Jimin’i neredeyse yerinden sıçrattı. Çünkü gözlerinin yoğunluğundan sinirleri bozulmuştu.

"Seni ölürken seyrettim." dedi yumuşak bir sesle. "Seni kurtarmak için yapabileceğim bir şey yoktu, hiçbir şekilde yardım edemezdim. O kadar uzağa gitmiştin ki sana üzgün olduğumu ve bunların hiç birinin olmasını istemediğimi bile söyleyemedim ama yüzünü gördüm. Benim arkama bakarken ki ifadeni gördüm ve sen başka bir şey gördün. Gördüğün en güzel şey olması gereken bir şey. 'Melek' diye fısıldadın ve öldün."

"Yüzünü hatırlıyorum." diye mırıldandı. "Ve arkandaki ışığı."

"Bir süre seninle oturdum, yanağına dokundum. Nabzın atmıyordu, nefes almıyordun. Tenin soğumaya başlamıştı. Polisi aradım ve gitmeden önce sirenleri duyana kadar bekledim. Birkaç dakikadan bahsetmiyoruz Jimin. En az yarım saat boyunca ölmüştün ve bütün sistemlerinin yavaşlaması ve beynine oksijen gitmesini sağlayacak buzlu bir göldr su yüzüne çıkmamıştın. Doktorların seni tekrar yaşatmalarına imkan yoktu ve zaten yaşatmadılar. Kendi kendine nefes almaya başladın, öldükten neredeyse bir lanet saat sonra." dedi haşin bir tavırla.

Death Angel, jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin