bölüm otuz iki, elimden gelen tek şey buydu

444 55 105
                                    

Kışın en soğuk zamanları olmasına rağmen güneşin yeryüzüne merhamet ederek parıldadığı bir gündü. Yapacak işleri olmayan insanlar gezecek bir yer de bulamadıklarından kafelere, butiklere, sinema salonlarına akın etmişti. Genelde gençlerdi bunlar, yetişkinler işe gitmekle meşgul oldukları için.

Wang Yibo bir süredir etrafı incelemekle meşguldü. Kafenin sıcak renklerle döşenip süslenmiş duvarlarını ve raflarını, sütunlardaki kraliyet armalarını andıran altın renkli işlemeleri izliyor, her bir detaya dikkatle bakıyordu. Hemen yanında Xiao Zhan vardı, dirseğini masaya yaslamış, fark ettirmeden Yibo'yu izliyordu. Onu bu küçücük detayların bile böyle mutlu etmesi içini rahatlatmıştı.

"Bay Zhan, böyle işten kaytarmam uygun olur mu ki?" Karşılarında oturan ve huzursuzca iş ajandasının lastikleriyle oynayan Yin Huan'ın omuzları gergin bir şekilde duruyordu. Ne olduğunu hala anlayamamış bakışları bir Yibo'ya, bir de patronuna kayıyordu. Saat henüz öğlendi ve şimdi iş yerinde olmaları gerekirken bir kafede öylece oturup garsonun içeceklerini getirmesini bekliyorlardı... Sorumluluk duygusu her şeyden ağır basan genç kız için çok sorunlu bir durumdu bu.

Xiao Zhan onun gerginliğini azaltmak için sesini yumuşattı. "Zaten işten konuşacağız Huan. Rahatla, buraya seni ben getirdim."

"Neden oraya dönüp iş yapmak isteyesin ki? Ben olsam kaytardığım için şükreder, buradan kalkmayı hiç istemezdim." Yibo sonunda kafeyi inceleme işini bitirmiş gibi görünüyordu. Yüzünü ikiliye doğru dönerken dizi farkında olmadan eşinin dizine sürtünmüştü. Xiao Zhan'ın ona yandan yandan attığı bakışları hissettiğinde, hınzırca gülümseyerek dizini yavaşça onun bacağında gezindirdi.

"Ah, öyle söyleyemem ki ben!" Yin Huan patronunun önünde kötü duruma düşmemeye çalışırken Xiao Zhan gergince boğazını temizlediğinde bunun kendine yapılan bir uyarı olduğunu zannederek gözlerini büyütmüştü. Nathaniel Chen ona iftira attığından beri ne yapsa genç adamın güvenini kaybedeceğinden korkuyordu, uzun zamandır stres içindeydi ve bu koşuşturmaca yüzünden bir-iki kilo bile vermişti.

O sırada bir elini masanın altına indirerek Yibo'nun dizini engellemeye çalışan Xiao Zhan, asistanının söylediği şeyleri duymadı bile. Sürekli kaş göz işaretleriyle eşine bir uyarı vermeye çalışsa bile genç adam bunu umursuyor gibi görünmüyordu. İç çekerek kendini rahatlatmaya çalıştı, bir genç kızın karşısında böyle bir şey yapmaları hiç de hoş değildi!

Tam o sırada Yibo'nun eğlencesini bölen şey masalarına yanaşan garson olmuştu. Genç adamı tıpkı bir yüzyıl öncesinin garsonları gibi giydirmişlerdi, çocuk bu sorumluluğun ağırlığı altında eziliyor gibi görünüyordu. Sonuçta artık eski tema kafeleri dışında her yerde garsonluğu robotlar yapmaktaydı... Soyu tükenmekte olan bir türün son varisleri gibilerdi onlar. "Buyurun efendim... Kahveniz... Sıcak çikolata sizindi, değil mi? Ve bir de... frappe, evet."

Yin Huan kış mevsiminde olmalarına rağmen içi buzlarla dolu bir frappe içmeyi tercih eden Yibo'ya baktı, garson bile bu duruma şaşırmışa benziyordu ama fazla yanlarında durmadan hemen başka bir masaya koşuşturdu. Kendi sıcak çikolatasından bir yudum alırken patronunun sinirle iç çektiğini fark etmişti.

"Yibo, dışarıdaki havayı görmüyor musun sen? Çekil, buzlarını ben alacağım." Xiao Zhan uzanıp pipeti kavramaya çalıştığında genç adam bardağı hemen kendi yanına çekti.

"Hayır Zhanzhan, hiçbir şeyi almayacaksın!"

"O kadar soğuk bir şeyi içmemelisin, boğazın şişecek!"

Wang Yibo yanaklarını şişirip eşinin burnuna bir fiske vurdu, o sırada Yin Huan'ın utançla kendisini sıcak çikolatasına gömdüğünün farkına varamamıştı. "Kafenin içi sıcak ama, nasıl hasta olayım?

Alcyone [Yizhan]Where stories live. Discover now