Işık Ve Gölge 2/2

Start from the beginning
                                    

"Nerede?" Sorusunun yanıtını biliyormuşçasına kederli görünüyordu artık.

"Namjoon'da."

Tüm duygular yüzünde yok olurken Taehyung bembeyaz kesildi. Hızla Namjoon'un, kolyesi hakkında bana ne söylediğini açıkladım, Namjoon paradoksunu ve nasıl ailesinin bir şaka olarak algıladığını.

Bitirdiğimde Taehyung gergin bir halde sordu. "Bunu bana neden daha önce anlatmadın?"

Tedirginlik sanki merdivenlerden yuvarlanan bir bozukluk gibi içimde çınladı. "Önemli olduğunu bilmiyordum. Ne anlama geldiğini düşünüyorsun?"

Taehyung kaşlarını çattı ama sadece şunu dedi: "Giyinmelisin. Odandan birkaç kıyafetini getirdim." Elinin bir hareketiyle, yatak odasının kapısının hemen dışına bırakılmış bir çantayı gösterdi ve sonra gitti.

Koridordan kıyafetlerimi aldım ve Taehyung'un yatakta bırakılan güllere tepkisini düşündüm. Bu konuda benden daha üzgün görünüyordu. Belki de benim sembole daha çok alışık oluşumdandı, çünkü aylardır onu rüyalarımda görüyordum. Ama gözlerinde gördüğüm acı beni endişelendirmişti. Ne demek olduğunu biliyor olmalıydı ve anlamı hakkında çok heyecanlı değildi.

Üstümü değiştirdikten sonra saçımı düzelttim ve dişlerimi fırçaladım. Hokey formamı çantama geri koydum. Çöp kutusunu bulup yatağı yapmadan önce tüm yaprakları toplamayı başardım ve sonra meleğimi aramak için aşağıya indim. Taehyung'u mutfakta buldum, masada oturmuş beni bekliyordu. Kalkıp benim için bir sandalye çekti. Kendi de oturduktan sonra bana bir tepsi yumurtalı ekmek ittirdi. Bana bir bardak portakal suyu uzatırken ben de kendime servis yaptım. Ruh hali hiç iyileşti mi diye görmek için yüzünü inceledim. İyileşmemişti. Bana bakamıyordu bile. Bu kötüye işaretti.

Teorilere dümdüz dalmak istemediğimden ümitli bir tonda sordum. "Dün akşam nasıl gitti?"

Yanıtlarken bana bakmadı. "Kötü, onu bulamadım."

"Gölge adamı göremedin mi?" Anladığımı sandığım şeyi doğrulama ihtiyacı hissettim.

"Hiçbir iz yoktu. Yakınlarda bir yerde sinsice dolanmadığından emin olmak için kampüsü de kontrol ettim," dedi tabağındaki yemeğiyle oynarken.

"Bu iyi bir şey, değil mi?" Elimi nazikçe elinin üstüne koydum.

Kendi portakal suyu bardağını tutmak için elini benimkinden çekti ama içmedi, kasılmış halde bardağı tuttu sadece. Kafamda alarm zili çalmaya başladı. Gerçekten üzgün.

İç çekerek sordum. "Tamam, ne anlama geldiğini düşünüyorsun?"

Bir süreliğine hareketsiz kaldığı için bana yanıt vermeyeceğini düşündüm ama sonra kısık bir tonda konuştu. "Senin Namjoon'la olman gerektiği anlamına geldiğini düşünüyorum."

"Ne!" Vardığı sonuç karşısında tamamen şok olmuştum. "Bunu gül yapraklarından nasıl çıkardın?"

Taehyung'un dudakları kederle aşağıya kıvrıldı. "Namjoon'un bu sembolleri boynuna taktığını söyledin, halka ve sonsuzluk. Onun sembolleri. Güller de aşkın sembolü ve hepsi senin üzerine yayılmıştı." Neredeyse kırgındı. "Eğer başka yönden bakarsan, şöyle görülebilir: Halka Namjoon'un paradoksu sensen... Sonsuza dek ki bu da edebiyat demek. Kolyesi aslında Namjoon Ve Jin ebediyete dek diyor olabilir, ayrıca güllerden oluşan bir yatak da bu anlama gelebilir." Çenesi artık öyle kasılmıştı ki başka bir kelime söyleyebileceğinden şüpheliydim.

"Hatan var, öyle olduğunu biliyorum çünkü eğer onunla birlikte olmam gerekseydi senin için böyle hissetmezdim. Sana hasretim. Senin için tutuşuyorum," dedim böyle bir duyguyu onunla paylaşmak utanç verici olmasına rağmen, mümkün olduğunca dürüst bir şekilde. Teorisinin bir şekilde hatalı olduğunu görmesini istiyordum.

Taehyung'un ifadesi karardı. "Bu hislerimiz büyük ihtimalle bir hayatta kalma taktiği. Melekler sana çekim hissedecekler, böylece seni yok etmeyeceğiz," diye iğrenerek yanıtladı.

"Bunu bilmiyorsun, çünkü başka bir melekle hiç karşılaşmadım. Bu hala sana neden çekildiğimi açıklamıyor. Sembol Namjoon hakkında olabilir, hakkın var ama gül olayı abartı." Ona mantıkla yaklaştım. Anlamadan yargıda bulunduğunu göreceğini umuyordum.

Yine bana bakmadan, "Kahvaltını bitir, Jin," dedi.

"Bitirdim." Umutsuzluğu sesimden uzak tutmaya çalışıyordum. Saçmalıyordu ama söylediğine inandığı belliydi.

Kampüse geri giderkenki araba yolculuğu sessiz ve gergindi, kederli bakışlarla doluydu. Yurduma vardığımızda, Taehyung arabayı park etti. Hoşçakal öpücüğü vermek için Taehyung'a döndüğümde dümdüz ileri bakıyordu ve bana dönmedi. Ön camdan dışarı baktım. Parkı çevreleyen güzel, sık akçaağaçlar yeşilden canlı turuncu ve kırmızılara dönmeye başlamıştı.

"Bunu yapma Taehyung. Hata ediyorsun. Bunu hissedebiliyorum." Sesim her ikimize de yalvarır gibiydi.

Konuşurken Taehyung'un sesi duygusuzdu. "Seni koruyacağım, bu asla değişmeyecek ama yapmamalıyız... Yapamayız... Senin sevgilin olamam." Benim Namjoon'un kaderi olduğuma inanıyordu ve alnıma yazılana uyacaktı.

"Ciddi olamazsın," dedim fısıltıdan biraz yüksek sesle. "Sensiz bunun üstesinden gelemem. Seni seviyorum."

"Beni sevme. Senin kaderin değilim." Gergin bir şekilde direksiyonu kavradı.

"Çok geç. Zaten sana aşığım ve bunu durduramam." Kederli gözyaşları gözlerimi doldurmuştu.

Konuşurken Taehyung hala bana bakmıyordu. "İkimiz de iyileşeceğiz. Bir süreliğine birbirimizin arkadaşlığından uzak durmalıyız. Eğer bir sürgün gelirse, eğer bana ihtiyacın olursa, her zaman yakında olacağım. Aramızdaki çekimi göz önünde bulundurursak, bir süreliğine birbirimizle konuşmasak en iyisiydi. Bu, durumu atlatmamıza yardım eder."

"Seni atlatmak istemiyorum."

"Başka seçeneğin yok. Seni sevemem," dedi Taehyung şiddetle.

"Ama Namjoon'la birlikte olmam. Kimseyle olamam çünkü seni istiyorum. Sana ihtiyacım var." Elimi yanağına koydum. Bana bakmasını sağlamaya çalışıyordum.

Taehyung ona dokunamadan beni durdurup elimi nazikçe ittirdi. Kendimi kırılmış ve paramparça hissediyordum.

"Anlıyorum," dedim. Gitmemi istediğini biliyordum artık. "Korumam olmak için zahmet etmene gerek yok. Yardımın için teşekkürler. Sanırım buradan sonra başımın çaresine bakabilirim."

Arabasından çıktım. Dünyam yerle bir olurken, yaş dolu gözlerle odama doğru sendeledim. Parçalara ayrılmadan önce görüş mesafesinden çıkmak istiyordum. Odama varana kadar gözyaşlarımı tutmayı becerdim. Bu, çok uzun bir zaman içinde bulunacağım ıstırap boyunca kazandığım tek zaferdi.

.
.
.

Kime kızacağımı şaşırdım, ikisi de
kendi çaplarında haklı...

Bölümler geç geliyor fark ediyorum ama ancak yazıyorum, bölümleri atmadan önce birçok kez düzenliyorum. O yüzden güncellemem zaman alıyor. Umarım bu durumdan çok rahatsız olmuyorsunuzdur.

Umarım beğenmişsinizdir

Sanırım bu kitap hiç değer görmeyecek... :'(

TaeJin

INEVITABLE |TAEJIN|Where stories live. Discover now