Davet

414 52 46
                                    

Bomb davetinin olduğu gün, Jimin bana internetten aldığı smokini gösterdi. Siyah ceketin üstüne özenle işlenmiş şekiller omuzlarıma kadardı. Beyaz ve ince saten gömleğin yaka kısımları fırfırlıydı ve boynumun bir kısmını kapatıyordu. Ancak vücudumu kapatmakta pek iyi olduğu söylenemezdi çünkü inceliğinden dolayı biraz içimi belli ediyordu. Ceketimle uyumlu siyah kumaş pantolonum bacaklarımı sarıyordu.

Jimin ve Jungkook'un da benimkine benzer güzel takımları vardı. Beraberce dikildiğimizde etki şaşırtıcı derecede şıktı. Kulak tıkaçlarımı gizlice pantolonumun cebine attım. Bu akşam onlara ihtiyacım olacak mı bilmiyordum, işitme duyum bu hafta düzelmiş görünüyordu ama pişman olmaktansa tedbirli olmak iyiydi.

Arka plandaki sesleri göz ardı etme alıştırmaları yapıyordum. İlk başta çok zordu çünkü dışarıda öten çekirgelerden tutun da yurdun bodrumunda hızla dolaşan fareyi bile duyabiliyordum ama idare etmeyi öğrenmiştim. Sanki dış dünyanın uyaranlarına alışmak ve düzgün işleyebilmek için beynim genişlemiş, etrafıma karşı olan farkındalığımı arttırmıştı. Tuhaf.

"Hyung, Jonghyun seni gördüğünde küçük dilini yutacak," dedi Jimin. Beni kibirle sırıtarak incelemesi, bana bir çocuk ayarladığını hatırlatmıştı.

Merdivenlerden indiğimizde Bombs'lar, yurdun resmi lobisinde bekliyorlardı. Jonghyun, kendi çapında yakışıklıydı. Neredeyse Taehyung kadar uzundu ve sıcak kahverengi gözlerine, üçümüzün odaya girişini izlerken şaşkınlık yerleştirdi. Siyah takımı sanki onun için yapılmış gibiydi. Fransız manşet, beyaz frak gömlek, gümüş kol düğmeleri ve gümüş kravatla birleşince uyumlu bir çift gibi olmuştuk.

JB beni Jonghyun'la tanıştırdıktan sonra Jimin'e, bana ve Jungkook'a dönerek, "Baylar, günaha davet için giyinmiş gibisiniz. Bu akşam nasıl bir cehennem yaratabileceğiz bakalım!"

Jimin kahkaha atıp Jungkook'un koluna girerken Jonghyun da bana kolunu uzattı. Dışarıda bekleyen limuzine kadar bana eşlik etti. Gangbuk'a gitmek bir saatten az sürmüştü. Jonghyun oldukça ilginç birisiydi, geçen sene Bomb savaşlarında ilk defa Jimin ve Jungkook'la nasıl tanıştığını anlattı. Seoul ve Gangbuk arası bir yerde Jonghyun'la aramızdaki buzlar eridi ve yanında daha az rahatsız hissetmeye başladım. Belki de gerçekten fikirlerimle ilgilendiği içindi ya da belki de kıvrak zekalı olduğu ve JB'nin tüm dikkatimizi çekmesine izin vermediği içindi. Vardığımızda, burada Jonghyun'la olduğum için rahattım.

Jonghyun'la limuzinden çıktığımızda lobiye beraber yürürken kolumu sıkıca koluna koydu. Tam girecekken, Taehyung radarım sinyal vererek bana onun zaten içeriden olduğunu söyledi. Bu akşam gelme niyetinde olduğunu biliyordum. Haftanın başında bana e-posta göndermiş, katılabileyim diye düzenlemeler yaptığını söylemişti. Ama Jimin bana Taehyung'un bir kızla geleceğini söylemişti. Jonghyun girdiğimizde geniş kapıyı benim için açık tutarken, Taehyung ve yanındaki kızı dikilirken gördüm.

Girdiğimde Taehyung arkasını dönmedi ve buna minnettardım çünkü getirdiği kızı dikkatle incelerken yüzümdeki ifade onu taşa döndürebilirdi. Hafta içinde Jimin biraz keşif yapmış, Taehyung'un randevusu hakkında bulabildiği her şeyi öğrenmişti. Böylece hiçbir süprizle karşılaşmayacaktım. Adı Hanbyul'du ve Kappa evinde üçüncü sınıf öğrencisiydi. Hanbyul ufaktı. Belki bir elli beş boyundaydı ve narin görünüyordu. Sanki biri ona dokunsa parçalanacak gibiydi. Uzun sarı saçları ve açık pembe, hatlarını belli etmeyen elbisesiyle sadece sevimli kelimesini çağırıştırıyordu.

Şükürler olsun ki Hanbyul'u daha fazla incelemekten arkamdan gelen ve tüm dikkatimi çalan yüksek bir ses sayesinde kurtarıldım. "Aman Tanrım Jin! Gömleğin nerede?" diye sordu Namjoon, yarı yarıya şaka yapıyordu. Ona bakmak için döndüm.

INEVITABLE |TAEJIN|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin